"Orman Bölge" istikametinden çarşı yönünde ilerliyorum... İlk lambada durdum. Yeşilin yanmasıyla birlikte hareket ettim tekrar. Ama o da ne? Tam, ben ve diğer araçlar hareket etmişken soldan kavşağa giren bir öğrenci servisi hızla burnumuzun dibinden geçmez mi!
Soytarı…
Hem "kırmızı"da geçiyor, hem viraja hızlı giriyor, hem de öğrenci servisi!! Üstelik öğrenci dolu! (“Soytarı” olmasa bunları yapmaz!!)
Sonra "le havle" çekip devam ediyorum... Bu kez önüme, eski model Renault marka "80" plakalı bir otomobil düştü. Sağ sinyal lambası yanık vaziyette... Ama araç en soldan ilerliyor. Bir lamba, iki lamba, üç lamba derken, Orman Bölge Müdürlüğü’nün oradaki lambalardan Şeyhadil Mezarlığı'nın köşedeki lambalara kadar tam yedi lamba sağ sinyali yanar vaziyette gitti herifçinin oğlu iyi mi!!
Ha, ben orada kaybettim… Daha kaç lamba/kaç kilometre öyle gitti bilmiyorum.
Bu bir örnek sadece. “Bunlar”dan o kadar çok ki... Embesil, sinyal lambasını aksesuar zannediyor. Bir de, böyle araçların gezdiği caddelerimizin nev-i şehrimize(!!) münhasır halleri var daha...
***
Çarşıda işim bitti. Bir an önce kendimi eve atmak istiyorum…
Valilik Kavşağı, Belediye Kavşağı, derken; Orta Hal Kavşağı'ndayım. Önümde en sağda bir özel halk otobüsü lambada duruyor. Solunda düz gidecek olanlar da dahil yan yana üç araç var. Ama otobüsün en sağdayken "U" dönüşü yapıyor. Şaşırmıyorum... Çünkü "Halk Otobüsü"!!..
***
Sonra oradan Nahırönü Caddesi'ne (Sait Zarifoğlu Caddesi) çıkıp tekrar “Orman Bölge” istikametine ilerlemek istiyorum. Ama Nahırönü'ne birleşen kavşak tam bir maharet gerektiriyor. Neyse kazasız belasız devam ediyorum.
Yola yeni asfalt dökülmüş.
"Güzel..." diyerek ilerlerken önümde kocaman bir obruk beliriyor. Evet, bildiğimiz obruk... “Belediye obruğu!”
Asfalt dökülünce yol yükselmiş. Yolun ortasındaki kapak çukurda kalmış. Sonra olağanüstü bir mühendislik çalışmasıyla o çukurun etrafı biraz daha genişletilmiş. Aha size belediye obruğu!!
"Bir tanecik mi?" dediğinizi duyar gibiyim. Yoo... Bu obruklardan Trabzon Caddesi’nde bile onlarca görebilirsiniz.
Bir videoda, bir rögar kapağının bir yola yerleştirilişini izlemiştim. Bu obruğu görünce o videodaki ince işçilik, özen ve mühendislik geldi gözlerimin önüne. Şöyle bir kıyaslama yaptım! Hayır, bizimkiler daha “GÜZEL”
***
Yine yağmurlu günlerden birinde bu kez “Ağcalı Yolu”ndan güney yönünde ilerliyorum. Akşam saatleri ve yağmur sicim gibi yağıyor. Sonra birden, yaklaşık 300-400 metre boyunca yolun ortasında kırmızı kocaman çamur yığınları beliriyor. O kadar çok ki arabanın altı değiyor inanın. Belli ki çevredeki arazilerden birinden, yola bir “sığır” çıkmış!!!
Çıkmış çıkmasına da, bir kaç gün sonra tekrar aynı yerden geçtim çamurlar biraz ezilmiş ama öylece duruyor. Bu tür manzaraları şehrimizin her yerinde, her zaman görmek mümkün…
Şimdi “belediye yok mu bu şehirde?” desem kızarlar.
Sevgiyle kalın.