"Beni de gör, Buradayım"

.

Bireyler ve toplumlar arasında eleştiri ve hatta tartışma yaşanması çok doğal ve olması gerekendir fakat olay empati-saygı-ahlaktan sıyrılıp 'tek tipleştirme ve vasiliğe soyunma' boyutuna geçerse bilin ki sonun başına gelinmiştir.

“Vatandaşlarını ‘bireysel hoşgörüden’ yoksun bırakan yönetimler, eninde sonunda onların yan yana gelmesiyle ‘grupsal hoşgörü talepleriyle’ karşılaşacaktır. Şayet bunu da görmezden gelip karşılayamazlarsa ve tek tipleştirme yoluna ısrarla devam edilirse talep bu kez ‘kimlik talepleri’ boyutuyla daha kararlı bir şekilde ortaya çıkacaktır…”

Bireyler ve toplumlar arasında eleştiri ve hatta tartışma yaşanması çok doğal ve olması gerekendir fakat olay empati-saygı-ahlaktan sıyrılıp ‘tek tipleştirme ve vasiliğe soyunma’ boyutuna geçerse bilin ki sonun başına gelinmiştir.

‘Beni de gör buradayım’ demenin bir versiyonudur kimlik talebi ve bu talebe dair hikayelerin onlarca yıl dededen toruna aktarılması. Mezopotamya ve Ortadoğu’da evladının cellatlığını yüreği sızlamadan üstlenen büyüklerin en büyük ayıbıdır; acılarını ve travmalarını evlatlarına miras bırakmak! Bu sebeptendir ki çocuklar dünyaya gözünü açar açmaz illa bir taraf olmak zorunda bırakılır. Ve tarih boyunca içeride-dışarıda Mezopotamya ve Ortadoğu‘ya dair hazırlanan tüm senaryolarda; ‘ya şehit ya da hain olmak’ dışında bir alternatif sunulmadı maalesef!

“Ya şehit ya hain” mottosu Ortadoğu’nun sosyolojik tarihinin tek özetidir…

Bu kısır döngü pek çok ülke gibi Türkiye’ye de kara yazgı olarak biçildi uzun dönem. Ve tüm bu ‘tetikleyici yanlışlar’ sadece içeridekilere değil dışarıdaki köprülerimize de hasar verdi. Neyse ki iletişim çağıyla insanlar ‘şehit ya da hain olma’ senaryolarının peşinden koşmuyor ve senaryoları dayatanlara “sen ve çocukların buyursun” diyor artık.

Misal yıllardır üzerinde ısrarla durduğum ve yazıp konuştuğum ‘Türkiye-Israil ilişkilerinin daha geniş çerçevede ve daha yakın olması gerektiği’ düşünceme eskisi gibi tepki gelmiyor artık. Diplomasi dediğin karşılıklı kazan kazan sanatıdır. O halde Türkiye ile İsrail olumlu ilişkilerini neden geliştirmesin desek de iki ülkenin kazanmasını hazmedemeyenlerin her yakınlaşmada nasıl senaryolar sergilediğini biliyoruz. Neyse ki aydınlanan toplumlar şimdilerde bu senaryolara prim verip ayrışmıyor.

‘Beni de gör buradayım’ talebinin en üst basamağı olan kimlik talebi 2000 öncesi Türkiye’sinde bir kesim tarafından kaos argümanı olarak kullanılıp Kürtler arasında ciddi bir karşılık buluyordu. Fakat 2000 sonrasında adım adım yürünen “Biz Olma Yolu” bu argümanı boşa çıkarmaya başladı. Ve son yıllarda üzerinde yaşadığımız coğrafyanın her geçen gün daha da savaş çanlarına ev sahipliği yapması ‘aidiyet duygusunu’ ön plana çıkardı.

Yeter mi? Yetmez zira nereye gitsem zihnime ve saha izlenimlerime şu soru soruluyor; “Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan bunca yatırıma rağmen neden HDP(YSP) halâ bu kadar oy alıyor?”

(Gönül isterdi ki Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan yatırımlar yollar, parklar, bahçeler, modern kentleşme projeleriyle birlikte ‘istihdam yaratmaya ve kalkınmaya’ dair yatırımları da fazlasıyla kapsasın…)

Evet azalsa da HDP halâ vatandaşın ‘devlete tepki’ oylarını alıyor çünkü bölge insanı halâ travmalarından tam anlamıyla kurtulamadı. Travmalardan beslenip güçlenen yereldeki kurnaz üst tabaka ve onların peşinden sürüklenerek çocuklarının hayallerini, umutlarını, mutluluğunu çalan cehalet kurbanı aileler olduğu sürece birkaç neslini daha heba edecek bu topraklar.

Türkiye Yüzyılı kapısından geçen ülke komple revizyon sürecini yaşarken bu yönde de önemli adımlar bekleniyor. Ve şu unutulmamalı; şehirdeki, makamlardaki, STK’lardaki suç ve terör örgütlerinin menajerleriyle mücadele edilmediği sürece dağdaki mücadele kısa vadeli olur.

Velhasılı kelam vatandaşın ‘Türkiye Yüzyılı’ndan beklediği; iş, sanat, siyaset, bürokrasi, diplomasi, STK, basın, medya dünyası tüm suç unsurlarından kararlılıkla temizlenmeli.

Böylelikle toplumu sosyal-kültürel-dini-ideolojik olarak ayrıştırıp “kimlik taleplerinin” belirlenmesini hayal eden kesim, ‘en önemlisi aidiyet duygusu ve dil-daşlık değil dıl-daşlıktır (gönüldaşlık)’ diyenlerin Türkiye çatısında kenetlendiğini görecek…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri