Gündemi kim belirler veya gündemin bir belirleyeni var mıdır, yoksa basına malzeme olan her şey, üzerinde kafa yormamız gereken asıl gündem midir?
Senin gündemin mi önemli, benim gündemim mi, yoksa bizim gündemimiz de var mı?
Hangisi daha güçlü, hangisi daha etkili, hangisi, hangisini döver?
Cevaplaması zor sorular bunlar.
Hele hele sosyal medya çıktığından bu yana, asıl gündemle suni gündemi bir birine karıştırır olduk.
Hatta bazen bir bardağa konan suni gündemin üzerine boca edilen hamasi lafları içip, sindirmeye başladık.
Ancak sindirdiğimiz, içtiğimiz suni gündem değil,
Türkiye gerçekten çok ilginç bir ülke, artık buna tamamen inanıyorum. Bugüne kadar asıl gündem, kimsenin gündeminde olmadı, şimdi de olmuyor.
Ülkemizde her zaman asıl gündem, suni gündemler arasında saklanır, olgunlaştırılır ve azar azar sindirilir.
Tam tartışmaya başlamışken, iki kelam ediyorken, bir bakarsınız ki, siz farklı bir konuda laf yetiştirme telaşındasınız.
O kadar ustaca yapılır ki, hiç kimse asıl gündemden nasıl uzaklaştığını, kimin uzaklaştırdığını bilmez.
Elbette arada iki kelam eden bulunur ve o tek tük laflar, aşinalığımızı sağlar ve sindiririz, maden suyu içmişçesine…
Çünkü esas gündem, ağırdır, sindirimi zordur, tepkisi çoktur, karşılığı yoktur veya yeterli bir karşılık bulmak, çok zaman alacaktır.
O zaman suni gündem içinde eritmek, her zaman asıl gündemin selameti açısından gereklidir.
İsterseniz son birkaç güne bakalım…
21 Mart Nevruz kutlamaları, aynı zamanda silahların bırakıldığı gün oldu.
İmralı sakininin mektubu, Nevruz nedeniyle Diyarbakır’da Kürtçe ve Türkçe okundu.
Şimdi yeni şeyler söylemenin zamanıydı.
Silahlı mücadele döneminin bir anlamı kalmamıştı.
Demokrasiye geçiş gerekiyordu.
Barışın tam vaktiydi, kardeşliğin zamanıydı…
Ancak barış yapan tarafların kavga eden lafları da ok gibi yüreklere saplansa da, “tabana yönelik konuşmalar” deyip, hiç kimse önemsemiyor.
2010 yılında yapılan KPSS sınavında “soru çalma” dedikodularının gerçek olduğu, yapılan operasyonla daha bir anlam kazandı.
Siyasi partilerde aday adayları, adaylık bekliyor.
Kimi milletvekili hayali kurmaya başlamışken, kimi de aday edilmezse yapacağı zehir zemberek açıklamaları tashihle meşgul…
Siyasi partiler, aday adaylığı yüzünden fokurdayan bir kazan gibi.
HDP barajı aşma derdinde…
CHP, düne kadar “makarnaya oyunu sattılar” diye yoksul insanlarımızı aşağılarken, noter taahhütlü “emekliye ikramiye rüşveti” verme telaşında. Amaç, bir iki puan yükselmek, iktidar hayali kuran bile yok.
MHP ise halen sessiz, aynı sessizlikte aday belirlemeye çalışıyor.
AK Parti, “Erdoğan gitti, parti bitti” denmesin diye sıkı bir aday belirleme sürecine girdi.
Teşkilat temayülleri, anketler ve şimdi de sivil toplum kuruluşlarının görüşüne başvurarak, “en hassas dengeyi” yakalama derdinde.
Elbette AK Partinin amacı da, yüzde ellinin altında kalmamak.
Ancak, bütün bu gündemlerin arasında sıyrılan çözüm süreci…
40 yıldır ülkenin başına bela olan terör sorununun tarihe gömülmesi…
Terörle başı belada olan hiçbir ülkenin böylesine bir başarısı söz konusu dahi olmamış…
Ülkemizde de barış, hiç bu kadar yakın olmamış.
7 Haziran seçimleri sonrası şekillenecek muhtemel tablo, yeni anayasa çalışmalarını da hızlandıracak.
Ve elbette başkanlık sistemine geçen bir ülke olacağız; kâğıt üzerinde olan ama uygulaması mümkün olmayan yasal boşluklar da böylece giderilmiş olacak.
Ama biz bunları tartışmıyoruz…
Her zamanki gibi, tam zamanında gündemimiz, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek sayesinde değişti.
Bu ikiliye destek veren basın yayın organları ve sosyal medya da, suni gündemi zirveye çıkardı.
Dumanlı havayı seven kurtlar, “AK Parti çatırdıyor, çatırdadı, aha da şimdi yıkılacak” türü gaz vermeleri sürdür, durdu…
Ve biz barışı konuşamadık, çözümü sorgulayamadık, başkanlık sisteminin ne getirip, ne götürdüğünü de tartışamadık.
Ve biz KPSS’de çalınan soruların kimlere fayda getirdiği, kimleri ekmeğinden ettiğini de öğrenemedik.
Melih Gökçek bir tweet attı ortaya, Bülent Arınç tokat gibi cevabı yapıştırdı.
Aldı sazı eline Gökçek, vurdu sazın teline Arınç…
Ne vefa kaldı, ne saygı ve ne de dostluk…
Esas gündemi sindirmek, suni gündem şerbetini içmeye bağlı.
Ve biz, o şerbeti her zaman bal tadında içiyoruz; dedikodu merakımızdan olmalı!
Tweetimden seçmeler
Bir yerlere yaranmak için yapılan her çıkışın mutlaka bir zararını görürsünüz. Gökçek’e “zimmet” Arınç’a “gizleme” davası açıldı.