Sizin bütün sevgileriniz yalandı; ağaç sevginiz de, hayvan sevginiz de. Belki insan sevginiz gerçektir, yüreğinizde insanlıktan ufak tefek de olsa kırıntı kalmıştır diyorduk ya o da yokmuş.
Siz, kendi ölümlerinize ağlayanlardan değilsiniz; kendi ölümünüzü bekleyen ve başka ölümlerin olması için sokakları kan gölüne çevirecek kadar gözü dönmüşlersiniz.
Gezi olaylarında Berkin’i öldüren de sizdiniz…
O’nu henüz 15 yaşında terörün kucağına atan sizdiniz.
Okula gidip, eğitim alması gerektiği bir zamanda çok iyi bir iş yapıyormuşsunuz gibi beynini yıkayan sizdiniz.
Sevgi dolu bir yüreğe nefret tohumları saçandınız siz.
Onu sokağa çıkarıp, ailesinden koparan, sonra dünyasından da alan sizdiniz.
Aslında bekliyordunuz…
Keşke birkaç ölüm olsa da size iş çıksa diye dilek tutuyordunuz.
“Şeytanınız bol olsun” diyen olmalı ki, ölüm oldu.
Geç de olsa ölüm oldu.
Beklediniz, beklediniz, Berkin’in fişinin çekilmesini beklediniz.
Ölüm istemiştiniz ama zamanında ve yeterince olmamıştı.
Gözünüz doymamıştı.
İçtiğiniz kan az gelmişti.
Siz kandan beslenenlerdiniz.
Siz ölümlerle can bulanlardınız.
Ölenin kim olması önemli değil; sizin eylemde ölmesi, devletin eliyle ölmesi veya öyle gösterilmesi yeterlidir.
Sizin öldürdüklerinizin önemi yok.
Sizden başka insan olduğuna inanmayanlarsınız.
O nedenle Burak Can’ın ölümü sizi ilgilendirmedi.
Çünkü siz öldürme üzerine kurulusunuz.
Siz makine gibisiniz; ruhunuz yok, vicdan taşımıyorsunuz, beyninizin olduğundan da şüpheliyim.
Burak Can bir adımdır sizin için.
Kardeşin kardeşi vurduğu günlerin özlemiyle yanıp tutuştuğunuzu biliyorum.
Çok uğraştınız Kürtlerle Türkleri kırdırmak için.
30 yıldır az mücadele vermediniz.
Kanın durması için verilen çabayı kırmak, sizin ana amacınız oldu.
Alevilerle Sünnileri kırdırmak için de çok uğraştınız.
Sivas’ta, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta az mesai harcamadınız.
Hatta son zamanlarda Adıyaman’da ortaya çıkıp, kapılara işaret koydunuz.
Kimse oyununuzu yutmayınca başka illerde de kapı işaretlemesi yaparak, kardeşi kardeşe kırdırmak için çabaladınız ama kimse yutmadı.
Gezi olayları sizin için bulunmaz bir eylemdi…
Yeşil sevdalısı gençlerin çabalarına kan bulaştırdınız.
Onların iyiniyetli çabalarını da kararttınız.
Sokakları savaş alanına çevirdiniz.
Kan akıttınız, ateşe verdiniz, yaktınız, yıkktınız, çattınız…
Hatta gerektiğinde kendi adamınız damdan aşağıya attınız.
Küçük yaşta ekmek parası kazanan çocuğu köprüden aşağı fırlatacak kadar iğrençleştiniz.
Siz başörtülü bir kadına saldırarak en aşağılık muameleye tabi tuttunuz.
Sizin camide ne melanetler yaptığınızı da gördük.
Ama ölüm istediğiniz gibi olmamıştı.
Berkin imdadınıza yetişti ve yaşam savaşını kaybetti.
Nasıl da sevindiniz.
Birden insancıl kesildiniz.
Sokaklara çıktınız, “katilleri” aradınız, sordunuz, hesap verilmesini istediniz.
Çünkü siz, şiddetten hoşlanmayan, yufka yürekli insanlardınız…
Siz iyi çocuklardınız…
Siz merhamet dolu yüreklerle tüm dünyayı kucaklayacak kadar geniş bir kalbin sahibiydiniz…
Yalan tabi…
Koca bir yalan.
Çünkü Burak Can’ı bilerek, isteyerek, haz alarak ve kanını içerek öldürdünüz.
Çünkü siz hiçbir zaman insan olmadınız.
Sadece o kılığa girmiş mahluklar olarak aramızda dolaşanlarsınız.
Partiniz ne olursa olsun,
İnancınızın hangi yönde olduğunu söylerseniz söyleyin,
Hangi kimliği taşıyorsanız taşın,
Hangi kentte yaşarsanız yaşayın,
Hangi dili kullanıyorsanız kullanın, hiç fark etmez.
Yazıklar olsun size; Berkin’i sevecek yüreğe, Burak’ı koyamadınız!
Tweetimden seçmeler
Ölümlere üzülenler asla zorbalar olmamıştır. Onların derdi, ölümlerden nemalanmak ve Okmeydanı'nda olduğu gibi yenilerinden beslenmektir.