İnsan, kendini tanıma ve anlamada güçlük çeken bir varlık . Maddi ve manevi olarak kendini sığaya çekmeye pek yanaşmaz. Böyle gelmiş böyle gider mantığı ile akletmeyi , düşünmeyi ve hatta yaşadıklarından ibretler almayı pek hesaba kitaba katmaz.
Hâlbuki onu eşrefi mahluk olarak bir yaratan var. Genetik kodlarına kadar en ince ayrıntıları bile mükemmellik den de öte dokuma ile dokumuş. İki hücreden başlayan yolculuk milyarlarca akıllı hücre olarak vazifesini zerre kadar aksatmadan tırnaktan saç teline kadar en ince ayrıntıda mükemmel yaratmış.
Bu mükemmellik yapılan onca yanlışa rağmen yıllarca devam eder ve bizler farkında bile olmayız. Ta ki bir hastalık kapımızı çalıncaya kadar.
Beynimiz bir buçuk kilogram ağırlıkta pelte gibi yumuşak ve yağ hücreleri ile donatılmış bir organımız. Her bir hücremizin faaliyetinden haberdar. Networkunu bugüne kadar doğru düzgün bir anlayan olmamış ve olmayacak gibi.
Yapay zeka ile yarıştıranlar var ancak beynimizin hızı ve kapasitesinin yanında bu zeka solda sıfır mesabesinde. Yapay zeka ,kendine yüklenen bilgiyi sayma ve yönetme gücü dışında bir misyona sahip olamaz.
Beyin ise yeni bilgiler üretme ve eski bilgilerle yenileri harmanlama ve Rabbimizin tavsiyesi olan akletme esması ile de kapasitesini ve sınırlarını sonsuzlaştırma gücüne sahip. Bu güç sayesinde beynimiz ; ilimde, fende ve teknolojide daha çok olmaz denen şeyleri oldurabiliyor.
Bu kısa girizgahtan sonra gelelim bu mükemmel organımızın sağlığını korumaya. Bütün doku ve organlarımızın sağlığını korumamızın ibadet olduğunu bizi yaratanımız söylüyor. Bu ibadeti sağlıklı yerine getirip getiremediğimizi herkes kendisinden başlayarak sorgulamalı.
Ağırlığı bir buçuk kilogram olan beynimizin vücudumuzda dolaşan kanın beşte birini kullanarak çalıştığını bilirsek korumaya nasıl ve nereden başlayacağımız hususu daha iyi anlaşılır.
Damarlarımızda dolaşan kanı temiz ve sağlıklı hale getirebilirsek beynimizle ilgili bir sorun yaşamadan ömrümüzü tamamlayabiliriz. Yediklerimiz ilacımız olabilir ve stres faktörlerinin eksoz dumanı ile kanımızı kirletmezsek bu gizemli organımızı korumuş ve kollamış oluruz.
Bendenizi i bu alanda uzman olmaya iten sebep de bu gizem ve muamma olsa gerek. Beyinle ve sinirlerle ilgili eğitimimi tamamlarken bildiklerimiz ile son yıllarda öğrendiklerim arasındaki dağlar kadar fark da bu işin başında olduğumuz fikrine götürüyor beni..
Yıllar önce yaşanmış acı tatlı güzel çirkin hatıralarımızın saniyelerden daha kısa bir zaman dilimi içinde hatırlayarak her gün yaşadığımız hatırlama mucizesini bugünkü bilgilerimizle dahi çözmüş değiliz.
Bugün biliyoruz ki ne yerseniz o olursunuz sözünün en önemli muhatabı beynimiz.
Yeme ve içmede dikkat etmemiz gereken hususlara riayet ettiğimizde daha mutlu olmamızı sağlayan hormonları beynimize salgılattığımız gibi unutkanlık hafıza kaybı gibi hastalıklara karşıda korunma elde etmiş oluyoruz.
Aldığımız her nefesi içimize çekerken derinlere indirebilirsek beyin hücrelerine bayram yaşatabiliyoruz. Çok sık tükettiğimiz ekmek ve unlu mamullerden uzaklaşabildiğimiz kadar uzaklaşalım diyorum.
Yediğimiz şekerler doğal olmalı .Yürüyüş yüzme eksersiz gibi desteklerle damarlarımızdan akan kan hareketlendirilirse de beyin hücreleri bayram ediyor.
Dalgınlık, konsantrasyon eksikliği yorgunluk uyku düzensizliği sıkıntı depresyon ve stres gibi çağımızda çok sık şikayet konusu edilen problemlerin çözümünde beyin hücrelerimizin beslenmesi ile ilgili yanlışlarımızı bu gün sorgulayarak nerede hata yapıyoruz sorusunu sorarak araştırmamız gerekiyor.
Uykudaki kalitenin bozulmasıyla ilgili sorunların yumağında yine beyin hücrelerimiz aklımıza geliyor. Çünkü vücudumuzda bulunan herhangi bir doku ve organımızın beyinde temsili bir merkezi muhakkak vardır
açlık ve tokluk, hiddet ve gerilim hasılı her şeyimizin merkezi beyindir. Beslenme de yaptığımız yanlışlar beynimiz için çok önemli olduğuna göre çoğumuzun ortak paydası olan ruhsal bedensel ve manevi sorunlardan arınmada beyin sağlığının ayrı bir önemi ve değeri olsa gerek..
Beslenme düzenimizi ve yaşam tarzımızı düzelttiğimiz zaman bir çok amansız beyin hastalığına karşı aktif korunma sağlayabiliyoruz.
Hastalıklar gelmeden beyin ve ruh sağlığımızı korumak aslında tamamen bizlerin elinde.. Yeter ki kararlı olalım ve uygulamaya başlayalım , yarınları beklemeyelim.
Efendimiz hastalıklar gelmeden sağlığımızı korumamızı bize öğüt veriyor. Sağlık nimeti elinden uçup gitmiş şifa arayışında yolunu şaşırmış çok ama çok hasta tanıyorum . Şifa arama yolculuğunda başından geçen yaşanılan garabetler başka bir makale konusu.
Bu ay içerisinde İki hafta üst üste yazdığım makalelerimi okuyarak tarafıma dönüş yapanlardan da biliyorum ki, hastalıklara çare ve çözüm adı altında sunulan hizmetler beklenen şifaya sebep olmuyor.
Endüstriyel tıp , sağlık teknolojisi ve ilaç sanayi ile birlik olup şifa adı altında sunmaya çalıştığı sağlık, çoğunlukla işe yaramadığı gibi bazen zararlı dahi olabiliyor. Yağmurdan kaçarken merdiven altı şifacıların dolusuna tutulan ve maalesef çok geç olarak aklı başına gelen hasta grubundan olmayın derim. Allah akıl vermiş, fikir vermiş.
Siz siz olun . Hastalanmadan yaşamaya çalışın. Ufak tefek rahatsızlıklar için hastaneye ve doktora gitmeyin. Sağlık bilincinizi geliştirin. Önce kendi doktorunuz olun diyorum.
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.