Lütfen kısacık bir zaman diliminizi bu yazıya ayırırsanız memnun oluruz. Çünkü biz yazıyoruz ama insanlar okumuyor. İşte bugün ki ortama uygun bir tespiti ünlü bir düşünür şöyle belirtmiştir.
“İçinde yaşadığımız çağ, entelektüel bir çağdır. Ne kadar cahilseniz o kadar fazla şansınız var bu sistemde. Ben bu çağa “APTALLAR ÇAĞI” diyorum. Hayatında ders kitabından başka bir kitap okumamış hekimler, avukatlar, yargıçlar, mühendisler, bilim insanları vs… yetiştiren ve onları kendisine hizmet ettiren bir fabrikadır kapitalist sistem. Tek bir kitap okumamış bir futbolcu milyonlarca dolar ve büyük bir ün kazanabiliyor. Sistemin kurallarına uymayan, hayatını insanlığa adamış bir bilim insanı ya da entelektüelin adını toplumun büyük kesimi bilmiyor.” Diyor ve yorumu okuyuculara bırakıyorum.
Bu açıklamalardan sonra şimdi gelelim bu hafta ki konularımıza:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN DE YASAKLANAN TARİH KİTAPLARI VE FULBRİGHT ANLAŞMASI
Resimde gördüğünüz kitaplar bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından yazılmış tarih kitaplarıdır. Ve bu kitaplar 1931 yılında 1949 yılına kadar ortaöğrenimde ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu kitaplarda bulunan haritalar Atatürk tarafından çizilmiştir ve kitaplarda Türk uygarlığının ne kadar eski ve köklü olduğu anlatılmaktadır. Bu kitaplarda Anadolu’da Türklerin tarihinin Malazgirt savaşından da eski olduğu anlatılmış Sümer ve Asur medeniyetlerine ait bulunan tabletlerde Anadolu’da Ermenilerden de önce Türklerin olduğu Turukki ve Turki uygarlıklarının varlığını, Sümerlerin dilinin Türkçe olduğunu öğreniyoruz. Kitapları okudukça elde ettiğim bilgileri detaylı bir şekilde paylaşmaya devam edeceğim.
Bu yazımda kısaca dikkatinizi çekmek istediğim ve sizden sorgulamanızı istediğim nokta bu kitapların 1949 yılında yürürlükten kaldırılması ve değiştirilmesidir. Bu kitapların yürürlükten kaldırılması yani Atatürk'ün Türk Milliyetçiliği fikir sistemini yok etmeyi planlayan bir anlaşma olan ve ABD ile 27 ARALIK 1949tarihinde imzalanan 'FULBRİGHT' ANLAŞMASIDIR. Anlaşma sonrasında kurulan ve FULBRİGHT KOMİSYONU8 üyeden oluşmaktadır ve komisyon üyelerinin yarısı yani 4 kişi Amerikalıdır. Yapılan herhangi bir oylamada anlaşma sağlanamaz ise ABD büyükelçiliği oy kullanabiliyor. Şimdilik tehlikenin bu boyutu görmenizi ve iyi anlamanızı rica ediyorum. Sırası geldiğinde Fulbriht Anlaşmasını detaylı şekilde anlatacağım. Burada bilmeniz gereken diğer bir ayrıntı ise bu anlaşmanın yapıldığı 27 Aralık 1949 yılının Kültür ve Eğitim Bakanı HASAN TAHSİN BANGUOĞLU, Başbakanı ŞEMSETTİN GÜNALTAY, Cumhurbaşkanı İSMET İNÖNÜ'dür.
19 AĞUSTOS 1821’DE YUNANLARIN NAVARİN'DE. YAPTIĞI TÜRK KATLIAMI
Türk tarihinde pek anlatılmayan Yunanistan'ın Mora Yarımadası'nda Türklere yapılan katliamın tarihidir Yunan sevicileri Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar kazansaydı diyen Sözde tarihçiler bu Tarihi olayları neden yazmazsınız halkımızın öğrenmesinde niçin sakınca görürsünüz geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz tarihi gerçekler mızrak gibidir zamanı geldi mi Çuvala sığmaz.
YUNANLARIN NAVARİN ŞEHRİNDE YAPTIĞI TÜRK KATLIAMI
Yunanistan'ın bağımsızlık isyanı sırasında yaşanan katliam dizisinin bir parçası olan bir katliamdı. Katliam 19 AĞUSTOS 1821 günü Mora Yarımadası'ndaki NAVARİN şehrinde gerçekleşti ve şehrin yaklaşık 3000 kişilik Türk sakini katledildi. Avrupa kaynaklarında NAVARİN KATLİAMI hakkında bilgiler onlarca yıl sonra yayınlanmıştır.
Şehrin Türk sakinleri, açlık yüzünden teslim olmayı önerdi. Yunanlar da bunun üzerine şehrin sakinlerini Mısır'a güvenli bir şekilde götürmeyi önerdi. Teslim olma işlemi bitince, Türkler şehirdeki tüm mallarını, tüm paralarını ve mücevherlerini Yunanlara teslim etti; fakat Yunanlar söz verdikleri güvenli yolculuğu gerçekleştirmeye niyetli değillerdi. Müzakere eden Yunanlardan biri olan Poniropoulos, yıllar sonra General Gordon'a teslim olma belgesinin Türklerdeki kopyasını yok ettiğini ve böylece geride böyle bir anlaşmaya ilişkin bir kanıt kalmadığını söyledi. 19 AĞUSTOS 1821 günü kapılar açılınca, Yunanlar hemen içeriye hücum etti ve kaçabilen 160 kişi dışında 3000 kişilik tüm nüfusu öldürdü. Tarihçi George Finlay, Phrantzes adlı Yunan bir rahibin katliama tanıklık ettiğini söyledi ve onun anlattıklarından yola çıkarak aşağıdaki tanımı yaptı: "Mermiler ve kılıçlarla yaralanmış kadınlar kaçmak umuduyla denize koştu, bu sırada kasten vuruldular. Kollarında bebekleri olan annelerin kıyafetleri çalındı ve tek gizlenme yeri olan denize koştular, suda çömelirken insan olmayan tüfekli askerler tarafından vuruldular. Yunanlar bebekleri annelerinin kollarından aldı ve kayalara vurdu. Üç ve dört yaşlarındaki çocuklar denize atılarak boğuldu. Katliam bittiğinde cesetler ya denize atıldı ya da sahile yığıldı ve bir salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalındı." Olayların başlamasından önce Yunanistan'da 50.000 kadar Türk yaşamaktaydı. 1821 yazına gelindiğinde onların neredeyse tamamı öldürülmüş veya kaçmak zorunda bırakılmışlardı. Yunanistan Türkleri kendilerinden sonra çok az iz bıraktılar. Onlar ansızın ve tamamen 1821 yazında yok oldular. Bu yok oluş tüm dünyanın gözlerinden uzak oldu ve arkalarınca ağlanmadı. 20 binden fazla yaşlı, erkek, kadın, çocuk Türk; kendi komşuları Yunanlar tarafından birkaç hafta içinde öldürüldüler. Bu katliam acımasızca ve tereddütsüz hayata geçirildi.
TARİH; CİNAYETLERİN VE FELÂKETLERİN BİR TUTANAĞIDIR.
(Voltaire)