Değerli okurlarım iki gün önce Etiyopya vatandaşı bir hasta geldi. Tercümanı vasıtası ile son bir ayda sağlığı ile ilgili ülkemizde yaşadıklarını dinledim çok üzüldüm ve kendisine yaşatılanlardan dolayı özür diledim.
Hekimlik sanatı ve bilimi, ilim ile birlikte deruhte edildiğinde kutsiyeti olan bir meslek. Şifa verene aracılık yapıyor olmamızda bunun en önemli delili. Böyle şerefli iki dünyaya da çalışan bir meslek içre etmek her kula nasip olmaz.
Hastamız 78 yaşında erkek, yaklaşık bir yıldır sırt ve bel ağrısından muzdarip. Memleketinde fizik tedavi dahil birçok ilaç kullanmasına rağmen şikayetler geçmeyince İstanbul’da yaşayan bir yakını vasıtası ile bana geldi.
Muayene ettim .
Tedavisini düzenledim.
Ülkemizde yapılan tetkiklerine göz attım.
Gereksiz olduğunu düşündüğüm birkaç film ve tetkikin tekrarının sebebini sorguladığımda hasta yakını cevap veremedi ancak işin maddi boyutu ile ilgili bir soruma verdiği cevap gerçekten bendenizi yerin dibine batırdı.
Hocam biz eskiden hastalarımızı Almanya ve Avrupa’ya götürür oralarda tedavi olurduk. Son yıllarda cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın ülkemize yaptığı ziyaretler ve yapılan karşılıklı anlaşmalar nedeni ile sizin ülkenize geliyoruz. İnancınız inancımıza uygun, niyetiniz iyi.
Ancak bu hastamızla ilgili aynı samimiyetin olmadığını ve resmen soyulduğumuzu düşündüm demez mi?
Özellikle sağlık turizmi ile ilgilenen kurumlar, sözüm öncelikle sizlere.
Aman dikkat diyorum.
Sadece sağlık alanında değil diğer birçok alanda benzer sorunlar giderek daha yüksek sesle işitilir oldu.
İstanbul’daki taksi esnafı da aynı hatayı yapmaya devam ediyor.
Rahmetli Özal zamanında ülkemizi ziyarete gelen Arap turistlere benzer hatalar yapmış ve onların uzun bir süre ülkemize turist olarak gelmelerinin önünü tıkamıştık.
Ülkemiz birçok bakımdan değer biçilemeyecek kadar zenginlikleri ile tüm dünyanın gözdesi. İnsan kalitemizin de aynı şekilde yüksek olması, aç gözlü olmaması ve altın yumurtlayan tavuk misali bindiği dalı kesmemesi gerekir.
Nerede ise bir asırdır dini diyaneti yok edilmiş bir milletin evlatları olarak resmi ideolojinin silindiri altında ezilmişlik elbette bugünkü bazı sorunların ana sebebi olsa da, bahane üretme hakkımız yok.
Eski Türkiye özlemcilerinin tüm gayret ve çabalarına rağmen bir daha böyle bir zilletin yaşanmasına ve yaşatılmasına millet olarak müsaade etmeyecek ve her gün bir önceki günden daha iyi olmaya azami çaba sarf ederek ufkumuzu karartmaya çalışan yerli yabancı şer güçler ile mücadeleye devam edeceğiz.
Ülkemizi temsil eden tüm kurumlar ve vatandaşlar her birimiz elimizi taşın altına sokarak cennet vatanımızı bir adım daha ileri götürebilmenin önünü açmaya çalışmalı. Karıncanın hac yolculuğu gibi veya Hz. İbrahim in ateşine su taşınması gibi bir niyet olmalı.
Mesele kişisellikten çok zihniyetle ilgili.
Zihniyeti bozuk birinden bu memlekete şerden başka bir fayda gelmez.
Son yıllarda ve özellikle de son aylarda muhalefet ediyorum diyerek birlik hamurumuza kibrit suyu dökenleri asla ve asla unutmayalım. Muhalefet demek top yekun her şeye karşı olmak olmamalı.
Ülke menfaatine yapılan yüzlerce hatta binlerce esere ,iktidara karşı olunduğu için kör ve sağır olunmamalı hatta destek olarak, durumdan vazife çıkarıcı güruha prim de verilmemeli.
Bu samimi duygularla yeni yılın ülkemize ve insanlığa hayır getirmesini diliyor, şerre fren hayra ise gaz olunmasını temenni ediyorum.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.