Kahramanmaraş Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Selçuk Kurtsatar,Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Projelerden Sorumlu Başkan Yardımcısı’dır. Buna ilaveten, Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkan Yardımcısı’dır.
BEŞER: Öncelikle, sizi tanıyabilir miyiz? Selçuk Kurtsatar kimdir?
KURTSATAR: Anne ve baba tarafından Balkan Türkü bir ailenin oğlu olarak, 1969 yılında, Kahramanmaraş’ta doğdum. Balkan Türkü bir ailenin görenekleri doğrultusunda yetiştim.Balkan Türklüğü’nün ne olduğunu bilmekteyim ve bu yönde, kendime güvenmekteyim. Üniversite eğitimimi İskenderun’da, Mustafa Kemal Üniversitesi’nde, harita ve kadastro teknikeri olarak, 1993 yılında bitirdim.Askerlik görevimi ise, İzmir’de, Askeri İstihbarat Harp Komutanlığı’nda yaptım.Askerlikten dönüşte, derneğin yönetiminde sürekli bulundum. 2011 yılında, Akdeniz Federasyonu Yönetim Kurulu’nda görev aldım. 2014 yılında yapılan Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu’nun Genel Kurulu’nda, Konfederasyon Yönetim Kurulu’na seçildim ve 2017 yılının Kasım ayına dek yönetim kurulu üyeliğim devam etti. Samsun’da, Karadeniz Dernekleri Federasyonu’nun konfederasyona bağlanmasında, 2017 yılında, kuruluşunda yer aldım. An itibariyle, Akdeniz Federasyonu’nda, Başkan Yardımcısı olarak görevime devam etmekteyim. Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Projelerden Sorumlu Başkan Yardımcısı’yım.Tüm bunlar maddi ve manevi her türlü fedakârlığı gerektiren görevlerdir. Yapılması hakikaten çok zor şeylerdir. Her şeyden önce, istemek gerekiyor. Ben, cani gönülden isteyerek yapıyorum. Camiamı ve insanlarını çok seviyorum. Bu görevleri ailem bana uygun görmüş. Ailemle gurur duyuyorum. Görevimle de gurur duyuyorum. Görevimi en iyi şekilde yapmaya devam edeceğim. Bana coşkuyla destek veren insanlar da var.
BEŞER: Neyi amaçlamaktasınız?
KURTSATAR: En büyük amacımız; İç Anadolu Bölgesi’nde, Ankara merkezde, bir federasyon kurmak. Benim şahsi görüşüm; konfederasyonun genel merkezinin de Ankara’da olması. İstanbul, Anadolu’nun beyni; Ankara, kalbi; diğer Anadolu şehirleri ise, Türkiye’nin ciğeri, kolları ve bacaklarıdır. Ticaret, İstanbul’da; siyaset ise, Ankara’dadır. Bu bağlamda, Trakya ve Anadolu’da, yaklaşık 30 milyon Balkan Türkü’nü her alanda temsil etmek adına tüm yapılanmamız, Ankara ile tamamlanacaktır. Şu anda, konfederasyonumuzun genel merkezi Bursa’da. Bursa’da, Bal-Göç Federasyonumuz var. Bursa, Balkan Türkleri’nin en çok olduğu şehirlerden biri. Niğde’de de şehir nüfusuna göre, bayağı çoğunlukta Balkan Türkü aileler var.
BEŞER: Balkan ülkelerindeki temaslarınızdan bahseder misiniz? Nerelerde bulundunuz?
KURTSATAR: Balkanlar’a beş – altı defa gittim. Balkanlar’ın her şehrinde, özellikle de Şumnu’da çok farklı duygular içerisine kapıldım. Şumnu’da, hattatların olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’deki hattatların işlerinin Şumnu İşi diye geçtiğini öğrenince, çok duygulandım. Osmanlı Orduları’nın biri Şumnu’ya konumlanmış. Şumnu’da, karargâh kurmuş. Şumnu, bir harika. Avrupa’ya, Balkanlar’a gitmiş olabilirsiniz ama Şumnu’yu görmemişseniz, mutlaka gidip görmelisiniz. Şumnu’da, hattatlar isim yapmışlardır. Hattatlık işinde, çok ustadırlar.
BEŞER: Konfederasyondaki göreviniz süresince neler yaşadınız?
KURTSATAR: Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu’ndaki görevim süresince, çok güzel olaylar yaşadım. Bulgaristan’ın Karalar köyünde, Balkan Türkü insanlar yaşamaktadırlar. Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Hüseyin Sözlü, iki yıla yakın bir süre, vazgeçmeksizin mücadeleyle, arsayı alarak, Koca Yusuf’un evini inşa etti. An itibariyle, sürekli ziyaret edilen ev, bölge turizmine kazandırılmıştır. İnşaatın başladığı yıl, Karalar köyünün merasında, Cihan Pehlivanı Koca Yusuf anısına yağlı güreşler başlattık. Eylül ayının ilk haftasında yapılan bu güreşler, geleneksel hale gelmiştir. Anadolu ve Bulgaristan dışında, ayrıca, Romanya ve Macaristan’dan da katılım sağlanmaktadır. Oradaki soydaşlarımızla, güzel bir hafta sonu geçiriyoruz. Koca Yusuf’un evini ziyaret ediyoruz. Bulgaristan’da ayrıca, Şumnu Günü yaşadım. Hattatlarıyla ünlü olan Şumnu, Kur’an-ı Kerim’in Osmanlıca yazıldığı ve çoğaltıldığı şehirdir. Şumnu’nun Osmanlı’daki tarihi kimliği, bende derin bir iz bırakmıştır. Bizim ağırlığımız; Makedonya ve Bulgaristan olsa da Yunanistan’da, Selanik’e gittik. Atatürk’ün evine ziyaretimizden memnun kaldık. Ev, tertemiz ve güvenlik içerisinde. Tur firmaları önceden randevu alıyorlar. Evi oda oda gezdiren rehberler var. Yunanistan’a karayoluyla gittiğimiz için, Kavala’da, kısa bir süre mola verdik ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın heykelini gördük.Rusçuk’ta yaşayan emekli polis memuruyla tanıştım. Mesut Tunalı, halk ozanı. Onunla bir yakınlığımız oldu. İkinci CD’sini yaptırdık. Balkan müzikleriyle ilgili. İlk CD’yi Edirne Valisi yaptırmıştı. Trakya Üniversitesi Rektörü ve Öğretim Görevlileri elbirliğiyle, Mesut Tunalı’ya ikinci CD’si yaptırıldı. Mesut Tunalı, Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’nın yeğenidir. Medine müdafaasını yapan, Peygamberimizin Medine’deki kıymetli emanetlerini trenle İstanbul’a getiren büyük komutan. Karalar Köyü’nde ve Şumnu’da, çok güzel insanlar tanıdık. Rusçuk’ta, seksen altı tane Türk köyünün bir araya gelip oluşturduğu bir vakıf var. O vakfın başkanıyla ve seksen altı köyün muhtarıyla tanıştım. Manastır’ı gezdim.Gezerken, duygu dolu anlar yaşıyorsunuz. Yeşilliğini halen kaybetmemiş. Filike’yi gezdim. O günkü Arnavut kaldırımlarına Osmanlı’nın sokaklara döşediği taşlara bizim şu an Anadolu’da sahip çıktığımız eserlerden daha çok sahip çıkılmış. Restore edilmiş. O kadar muhteşem bir Osmanlı şehri ki; çıkıp tepeden baktığınızda, duygulanmamak elde değil. Sofya’da ise, o kadar tarihi doku yok. Oradaki Balkan Türkü insanlarla, Balkan Türkü işadamlarıyla görüştüm.
BEŞER: Balkan ülkelerindeki izlenimleriniz nedir?
KURTSATAR: İsterdim ki; Balkanlar, bugün halen Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olsaydı. Biz, öyle yaşasaydık. Fakat Anadolu’da başlayan milliyetçilik akımları, Fransız İhtilali de en büyük sebeplerden bir tanesidir. O milliyetçilik akımları ve Osmanlı’nın gücünü kaybedişi de bunun etkisidir. Bu güç kaybedişte, ne gibi oyunlar oynandı? Nelere engel olamadık? Bunları bilemiyoruz. Tarihçilerimizin bilgisi olması gereken şeyler. Bugün, Balkanlar’ı yaşamak gerekiyor. Balkanlar’daki Türklerle bağlantı kurabilmek, o insanların rahatlığı noktasında, irtibatlarımız oluyor. Konfederasyon Yönetim Kurulu Üyesi olarak, Balkan Türkleri’nin olduğu her yerde sıcaklık hissettik. Hiçbirinde, bizi öteleyen, bizi kabul etmeyen bir yapı görmedik. Mübadiller olarak, bizim orada herhangi bir bağımız kalmadığı için, bugünkü şartlarda, bizim orada tekrar bağlantı kurabileceğimiz bir insan yok. Yunanistan’da, bizim köyümüz, hiçbir Türk kalmaksızın taşındığı için, bağımız yok. Bugün Makedonya’da, Bulgaristan’da, Karadağ’da, Bosna-Hersek’te, Türk’le karşılaşabiliyorsunuz. Çünkü; bunların bir kısmı, zorunlu göçe tabi olmuştur. Biz ise, mübadeleyle geldiğimiz için, tüm nüfusumuz, olduğu gibi taşınmıştır. Bizim şu an Yunanistan’da kalan köyümüz ve eşrafıyla ilgili bir bağımız yok fakat Makedonya’da, Manastır’da var. Makedonya’ya gittiğimizde, Balkan Türkü insanlarla karşılaştık. Ağlaştık. Dedem yaşındaki insanlarla. Çok az bir nüfusla yaşadıkları için, şu anki yaşam şartlarının orada çok zor olduğunu gördük. Çocuklarının kendilerinki gibi bir hayatı olmaması için mücadele verdiklerini gördük. Bulgaristan’da, milletvekili edinebiliyoruz. İkametimize göre, milletvekili çıkarabiliyoruz. Bulgaristan’da, 30 – 33 milletvekilimiz oldu. Yunanistan’da zaten o kadar Türk nüfusu yok. Mübadelenin anavatanı ağırlıklı olarak Bulgaristan’dır. Bulgaristan, Makedonya ve Bosna-Hersek’teki kadar Balkan Türkü Yunanistan’da yoktur. Geriye dönük Yunanistan’da Türk nüfusu elbette var. Mübadelede başlattıkları yerlere Rumlar gitti. Oradaki Türkler de Anadolu’ya geldi. Biz de Anadolu’ya gelmişiz. Keşke o topraklar, yine Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kurulmuş olsaydı. Yine bizim olsaydı.
BEŞER: Balkanlar, Osmanlı için neden önemlidir?
KURTSATAR: Osmanlı Ordusu’nun büyük bir çoğunluğu Balkanlar’a konumlanmıştır. Balkanlar, Osmanlı için neden önemli sorusunun cevabını Balkanlar’a gidip gezdiğimizde buluruz. Anadolu’da, Osmanlı’nın Balkanlar’a yaptığı kadar yatırım yoktur. Anadolu’yu gezdiğimizde, en çok Selçuklu’nun eserleriyle karşılaşırız. Osmanlı eserlerine Balkanlar’da karşılaştığımız kadar Anadolu şehirlerinde karşılaşmayız. Anadolu’da, çok nadir şeylerle karşılaşırız. Osmanlı’nın mimari, ticari ve siyasi tüm yatırımları Balkanlar’adır. Avrupa üzerinedir. Osmanlı’nın yönü Batı’dır. Batı’ya gitmektir. Bütün yatırımının orada olduğunu görürüz. Gezip görmek gerekiyor. Gerçekten yatırım yapmaya değecek topraklar. Balkan Türkleri’nin neler yaşadığına ilişkin değişik belgelerle yazılmış kitaplar, bizim anavatanımıza bağlılığımızı çok iyi anlatmaktadır. Balkanlar gerçekten okunmalıdır. Türklük adına Balkanlar’da neler yaşanmış? Bal’ın ve Kan’ın ne olduğunu okumak gerekiyor. Hem Bal hem Kan. Bal ve Kan, nasıl bir arada? Bunları okumak lazım. Balkanlar’ı bilmek lazım. Osmanlı, Balkanlar’da 800’e yakın cami yapmış. Yunanistan, Osmanlı’nın birçok camisini ortadan kaldırmış. Bunların birçoğuna ulaşamıyorsunuz. Makedonya’ya gittiğinizde, camiler var. Bulgaristan’a gittiğinizde, tekke var. Camiler duruyor.
BEŞER: Balkan Türkü insanın karakteristiği nedir?
KURTSATAR: Balkan Türkü insanı, çok nüktedan insandır. Mizah anlayışı kuvvetli, duygusal insandır. Akıncı bir ailenin akıncı çocukları. Anadolu tabiriyle, babayiğit insanlardır. Çalışkan ve azimli insanlardır. Balkan Türkleri, askeriyle, yiğidiyle, insanıyla, Anadolusu’na hastalık derecesinde bağlı insanlardır. Anadolu’ya ziraatçiliği, hayvancılığı öğreten insanlar, Balkan kökenlidir diye iddia ediyorum. Bunları kitaplardan, kaynaklardan, tarihçilerden, büyük hocalarımızdan, profesörlerimizden öğrenebilirsiniz. Çiftçiliği dört dörtlük, en uygun, en layıkıyla yapan insanlar, Balkan Türkleri’dir. Askerlikte de çok iyidirler. Balkan Türkleri, büyük bir Selçuklu soyudur.
BEŞER: Mübadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
KURTSATAR: Mübadele, acı bir olay. Biz, mübadeleyle gelmişiz. Zorunlu göç değil ama takas. 600 yıl orada yaşa… Senin toprağın olsun… 600 yıl sonra, acı bir olay mübadele yaşa… Rum’la takas edil. Anadolu’ya gelmek, çok güzel bir şey ama oralar da Türk’ün vatanıydı. Oraları 600 yıl vatan edinmiştik. Balkanlar, bizim için anavatandı. 600 yıl, az bir zaman değil.Kahramanmaraş, Anadolu’da, Balkan Türkleri’nin yaşadığı en ücra köşe. Van’da, Diyarbakır’da, mübadillerin olduğunu duydum ama konfederasyonda görev yapmama rağmen görüşemedim. Iğdır’da da Balkan Türkleri var. Şu anda, mübadeleyle gelen en büyük nüfuslardan bir tanesi Samsun’da. Samsun merkezde, Karadeniz Dernekleri Federasyonu KARDEF’in Konfederasyon’a bağlanması noktasında, kuruluşunda bulundum.
BEŞER: Kahramanmaraş’a mübadele ne zamana denk geliyor?
KURTSATAR: Kahramanmaraş’a Balkanlar’dan değişik tarihlerde, göç var. Benim Balkan Türkleri Dernek Başkanı olarak temsil ettiğim ailem, mübadeleyle gelmiş bir ailedir. Ama Kahramanmaraş’a 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’ndan sonra gelip Çağlayansuçatı Köyü’ne yerleşmiş, orada ikamet etmiş insanlar var. Ilıca ve Süleymanlı’da yaşayan insanların çoğu da Bulgaristan’dan mübadeleyle gelmiş. Benim ailemin ise, 1923 yılını 1924 yılına bağlayan Ocak – Şubat gibi kış aylarında geldiklerini biliyorum. Ailem, o tarihte, Gül Cemal Vapur’uyla, Mersin’e gelmiş. Mersin’e geldikten sonra, Köprüağzı’na bir trenle geldikleri söyleniyor. Mersin’deki istasyondan Niğde yönüne göç edenlerin olduğu da söyleniyor. Niğde’nin Bor ilçesinde ikamet eden akrabalarımız var. Oradaki dernek başkanlarımızla halen görüşüyoruz.
BEŞER: Kahramanmaraş’ta yaşayan mübadillerden bahseder misiniz?
KURTSATAR: Kahramanmaraş’ta, 10 bine yakın nüfusumuz var. Köprüağzı’ndan 1950 yılında gelmiş Bulgaristan göçmeni ailelerimiz var. Bunlar Kırım ve Türkoğlu ilçemize gelip orada ikamet eden insanlarımız. Bunlarla beraber 10 bini geçen 20 bini bulan Balkan kökenli insan olduğunu biliyorum. Biz, Anadolu’nun bir parçasıyız. Anadolu’dan gitmişiz, Anadolu’ya gelmişiz. Konya’dan gidiş, Kahramanmaraş’a geliş. Kahramanmaraş Balkan Türkleri Derneği’nde, Mübadele Dönemi’nden 1924 yılından kimse kalmadı.
BEŞER: Kahramanmaraş yerelindeki yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?
KURTSATAR: Yerel yönetimler bağlamında, Valilik, Belediyeler ve buna bağlı kurumlarda, Balkan Türkleri olarak, güzel ilişkiler içerisindeyim. Dostane ilişkilerimiz var. Belediye Başkanlarımız, Emniyet Müdürümüz, Valimiz, Jandarma Komutanımız, Mülki Amirlerimiz, şehrin idaresindekimler varsa, hepsiyle ilişkilerimiz dört dörtlük.
BEŞER: Kahramanmaraş insanının Balkan Türkü insanına yaklaşımı nasıldır?
KURTSATAR: Kahramanmaraş’ta, bize Arnavutlar diye hitap ediyorlar. Bilmedikleri şey bizim Arnavutluk’la uzaktan yakından hiçbir ilgimiz yok. Dedelerimizin doğum yerleri Makedonya’nın Manastır şehridir. Manastır’ın ise, Arnavutluk’la hiçbir ilgisi yok. Kahramanmaraş’ta, mübadeleyle gelen ailelerin hepsi Yörük Türkü’dür. Mustafa Kemal Atatürk’le akraba oldukları, büyük bir ihtimaldir. Çünkü; aynı yörenin insanları. Birebir araştırma yapmadım. Kısmet olursa, bu konuyla ilgili araştırma yapacağım. Mustafa Kemal Atatürk’ün akrabası olmak, büyük bir onurdur. Hemşeriliğimiz kesin ama İnşallah akrabalığımız da vardır. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü; onun ailesinin doğum yeriyle, benim ailemin doğum yerleri birbirine çok yakın köylerdir. Arada çok mesafe yok. Ilıca – Kahramanmaraş – Türkoğlu üçgeni gibi mesafelerde olan yerleşim yerlerimiz, ikametgâhlarımız. Manastır’la, dedemlerin köyleri arasındaki mesafe, 40- 50 km gibi. Ben, dedemlerin ikamet ettikleri yerden dolayı, Mustafa Kemal Atatürk ile akraba olduklarını düşünüyorum. Böyle büyük bir liderle akraba olmak, bizim için gurur vericidir. Gurur duyulacak bir konudur. Balkanlar’a yerleşen ailemin orada çok fazla ikamet hareketleri olmamış. Mustafa Kemal Atatürk’ün babasının ve annesinin doğum yeri Manastır’dır. Manastır’ın köyleridir. Mustafa Kemal Atatürk, Manastır’da okumuştur. Annesi ve babasının esas doğum yerleri Manastır’dır ve o çevredir. Biz, Manastır’dan Kahramanmaraş’a geliyoruz. Balkanlar’ın en güzide yerlerinden birinde yaşamışız. Havasıyla, suyuyla, Kahramanmaraş’ı andırıyor. 900 – 1,000 rakımında, Kahramanmaraş gibi konumlanmış havadar yayla. Aynı havayı, aynı suyu burada buldular diye tahmin ediyorum. O günkü şartlarda, bir vapurla, Yunanistan’dan hareket, İzmir’de on – on beş gün mola, İzmir’den Mersin. Mersin’den trenle Köprüağzı. Köprüağzı’ndan Kahramanmaraş’a kağnılarla yolculuk. Çok zor günler, çok zor şartlar olduğunu düşünüyorum. Allah İnşallah Türk milletine bir daha bir mübadele, bir daha bir göç, toprak parçalanması göstermesin. Anadolu’muza bir zarar, bayrağımıza bir zulüm gelmesin.
BEŞER: Atatürk’ün mübadillere dair vecizesini nasıl yorumluyorsunuz?
KURTSATAR: Atatürk’ün vecizesi “Mübadiller, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralardır” Benim gönlümden geçen, dedemden ve bizim kuşaktan da duyduğum keşke topraklarımız kalsaydı. Mübadiller, topraklarını bırakmak zorunda kalmışlardır. Anadolu’dan giden Rumlar da aynı pozisyonda. Balkanlar’dan gelen Türkler de aynı pozisyonda. “Kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdır” deyince, ben çok duygulanıyorum. Çünkü; ben bu toprakları gördüm. O topraklar, bize 600 yıl vatan olmuş. 1924 yılında, 600 yıllık vatanı bırakmışsın. At sırtında, vatanı bırakıp gelmişsin. Büyük bir söz, manası çok derin. Dedelerimle gerçekten gurur duyuyorum. Büyük insanlar. Dedelerimiz, o kadar yolu kağnılarla, trenlerle, gemilerle gelmişler. 1400’lü yıllarda, bu insanlar, oraya nasıl gittiler? Anadolu’da, Balkanlar’ı yaşamamış insanlarla da aynı soyun insanlarıyız. Oraya giden insanlar, Selanik Yörükleri’dir.
BEŞER: Son sözleriniz babında, yakın geleceğe yönelik hedefleriniz nedir?
KURTSATAR: Bizim atalarımızın nüfus cüzdanlarında, doğum yerleri Manastır olarak yazılıdır. Onlardan edinmeye çalışıyorum. Ama elime geçmiyor. Daha önce, mübadeleyle gelen ailelerin tüm belgeleri, hangi şehirde ikamet ettilerse, o şehrin valiliğine bağlı bir kurumda saklanıyordu. 3 – 4 yıl önce, Ankara merkezde toplandı. Bence o belgeler, kendi yerinde kalmalıydı. Mübadeleyle geldiğinizde, insanlar takas olduğu gibi, gayrimenkulleri de takas yoluyla alınmıştır. Hiçbir mübadile Balkanlar’dan belge getirmeyince, kendisine Anadolu’da toprak verilmemiştir. Balkanlar’daki toprağının karşılığında, toprak almıştır. İki devlet arasında karşılıklı olarak anlaşılmış belgeler, altın para üzerinedir. Kahramanmaraş’a yerleşen ailem, bu altın para karşılığında, Balkanlar’da bıraktıkları ve kayıtlı olan mülklerinin %20’sini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden almıştır. %80’i ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kalmıştır. Bunlar belgelidir. Belgeyle ispatlıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden tekrar talebimiz olmamıştır. Kaderine razı, anavatanına bağlı bir şekilde yaşamaktayız.