İnsanlar aşamadığı, başaramadığı işler olunca ne yapar?
Suskunlaşır, mutsuz olur, keyif almaz bir şeyden… Umutsuzluk yakasına yapışmıştır. Birilerine derdini açmaya çalışsa, her kafadan bir ses, bir nefes… Kafası karışır, bir iradesizlik çöker omuzlarına…
Sağlıklı düşünemez olur. Elbette hayırda şerde Allah’tandır… Lakin kul yapısı böyle bir arbede yaşayınca sağlıklı düşünemiyor… Kolay etkileniyor ve kolayca panik olabiliyor…
Bir dost sözü veya kelamı bekler buluyor kendini. Aksi takdirde kendine ve çevresine zarar verirken buluyor kendini. Anlatacağım öyküdeki çocuğun yaşadıkları kulağımıza yabancı olmayan bir yaşam dilimi.
Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşıp eşyalar satıyordu.
Ogün hiçbir şey satamamıştı ve karnı çok açtı. Bundan sonraki ilk kapıya çıkan kişiden yiyecek istemeye karar verdi. Çaldığı kapıya genç bir hanım çıktı. Çocuk utancından yiyecek yerine su istemişti.
Genç hanım içeri girdiğinde çocuğun aç olduğunu düşünür ve kocaman bir bardak sütle gelir. Çocuk sütü iştahla içtikten sonra” borcum ne kadar?” diye sormuş.
Genç hanım “borcunuz yok” demiş.
“Annem bize gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı asla bir bedel ödenmemesini öğretti bize” Çocuk “size yürekten teşekkür ederim” dedi. Evin önünden ayrılırken yalnızca bedenen değil, ruhsal olar akta daha güçlü hissetti kendini.
Yıllar sonra genç kadın çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler.
Odasında dinlenen doktoru çağırdıklarında hastasının geldiği kasabanın ismini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan hanımı ilk gördüğü anda tanımıştı. Onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.
Uzun süren tedaviden sonra Genç Hanım sağlığına kavuştu. Doktor, denetlenmesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve bir şeyler yazarak zarfın içine koydu. Hasta hanımın odasına gönderdi. Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu…
Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu. Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı:
“Hastane giderlerinin tamamı
Bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.”
Yaşantımızda yaptığımız iyilik ve kötülükler tekrar döner bize.
Peygamberimizde bu konuda “Dünyada yaptığın, iyilik ve kötülüğün karşılığını görmeden ölmezsin.” Demiyor mu?
Durum böyle iken halen kötülük, yalancılık, dolandırıcılık, küfürler neden edilir ki? Müslümansınız ya… Hem sonra kefenin de cebi yok, neyi aktarabileceksiniz, neyi taşıyabileceksiniz?
Yaşamın yolları karmaşık ve zor. İleri doğru giderken bir şeyi unutmayın! İnsan olmayı !
Ve sevmeyi… Sıkıştırın her daim günün arasına. Ailenizi, çevrenizi, karşıda ki yaprağı dökülmüş ağacı, yoldan geçen çocukları, yürüdüğünüz yolları… Sevmekle azalmaz hiçbir şey. Aksine çoğalır. Coşku verir, insana… Bu sevgi coşkusunu da bulaştırın, etrafınızdakilere…
Sevmek; sağlık, mutluluk, coşku, başarı, inanmak demek. Üstelik maliyeti sıfır.
Bir hatayı ya da başarısızlığı felaket olarak görmeyin. Kendinizi kapana kısılmış ve isteklerinizi hiçbir zaman elde edemeyeceğinizi hissettiğiniz zamanlar olabilir.
Olağanüstü bir ruh durumunda olduğunuzu kabul edin. Her şeyin o an göründüğü kadar kötü olmadığını ve kalıcı olmayacağının farkında olun.
GEÇMİŞİ DEĞİŞTİREMEZSİN AMA GELECEK DAHA AVUCUNUN İÇİNDEDİR.
Selam ve Sevgilerimle