“Ak Parti dönemi”nin başlaması ile birlikte Türkiye birçok alanda yine birçok “ilk”le tanıştı.
Savunma sanayiinden tutun eğitime, ulaşımdan tutun sağlığa, ekonomiden tutun turizme, terörle mücadeleden tutun hak ve özgürlüklere, dış politikadan tutun büyük çaplı sosyal projelere…
Bunlar bir çırpıda akla gelenler...
Bu ilklerin yüzde doksanı ülkemiz hanesine gerek ulusal anlamda, gerekse uluslararası anlamda “artı” olarak yazılmıştır. 2002 öncesi “imkansız” gibi görünen birçok icraat, bugün geriye dönüp baktığımızda “gerçek” olmuştur.
Kuşkusuz bütün bunların mimarı, halkın desteğini arkasına alan, “Dünyanın Kıskandığı Adam Recep Tayyip Erdoğan” ve “yol arkadaşları”dır.
***
4 Mayıs 2016…
Türkiye (hatta belki de dünya..!) Ak Parti sayesinde yine bir ilkle daha tanıştı.
Altı ay önce yüzde 49,5 oyla partisini tek başına iktidara taşımış bir genel başkan ve seçim öncesi verdiği sözlerin hepsini yerine getirmiş başbakan, her ne kadar “kendisi bıraktı” dense de usturuplu bir şekilde görevden alındı.
Ya da bırakması için her şey yapıldı/yaptırıldı(!!)
Eşyanın tabiatına aykırı olan bu durumun bir örneği daha yoktur.
“Sızıntılar”la yetiniyoruz. Ancak dışarıdan görünen manzara bu!
Fakat bu süreçte, giderken bile “adamlık” dersi veren Ahmet Davutoğlu’nun da ne kadar çok sevildiği ve kabullenildiği ortaya çıktı.
Bakmayın siz “pelikancı” dalkavuklara!!..
Ve de “Hoca”nın arkasından imza toplayan “refiklere”…
***
“Pelikancılar” demişken;
Olayın fitilini ateşleyen meşhur “Pelikan Dosyası”nı biliyorsunuz. Zaten ne olduysa o yazıdan sonra oldu.
Yazıyı ilk okuyanlardanım. “Haklı” yönleri nispeten olsa da baştan sona “kraldan çok kralcılık”, “yağcılık” ve “kışkırtıcılık” kokan bir yazı.
Tam bir FİTNE…
Keşke o yazıyı yazan sözde isimsiz kahraman, göz önünde ve sürekli hedefte olan başarılı bakanların çocuklarının kumar gibi Ak Parti’ye zarar verecek davranışlardan kaçınmaları gerektiğini de yazabilseydi.
Keşke o isimsiz kahraman, “KİLİS”i de yazabilseydi.
Keşke o isimsiz kahraman, Ankara’nın göbeğindeki yaşanan patlamaların istihbarat zafiyetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını da sorgulayabilseydi.
Keşke, keşke, keşke…
***
Sonuç olarak, Türkiye 4 Mayıs 2016 itibarı ile fiilen başkanlık sistemine geçmiştir. Davutoğlu, görevini yeni atanacak(!!) genel başkana devredene kadar artık sembolik bir başbakandır.
22 Mayıs 2016 Ak Parti olağanüstü kongresinden sonra parti başkanı atanacak kişi başbakan değil “BAŞ BAKAN” olacaktır.
Fakat “Hoca’nın arkasından ağıt yakanlar”ı da bir sınav bekliyor.
Bakalım önümüzdeki günlerde Davutoğlu zamanında göreve getirilen hangi kadrolar tasfiye edilecek. Eğer Davutoğlu kadroları bir kıyımla tasfiye edilirse anlaşılacak ki ağlaşmaların, sızlanmaların hepsi timsah gözyaşı…
***
Sanal aleme takılıp da “Başkentçi”yi bilmeyen yoktur. Kehanetleri ile nam salmış bir hesap…
“Güç merkezi”ne yakın olduğu kehanetlerinin tutmasından belli!
Bu ünlü kahine göre Davutoğlu’nun atadığı İl Başkanları da görevden alınacak!!!
(……..)
Böyle akıl tutulması bir durumun gerçekleşmesine asla ihtimal vermemekle birlikte;
Madem Davutoğlu’nun atadığı il başkanları görevden alınacak. O halde aynı çevreler, 1 Kasım’da Davutoğlu tarafından alınan oyları da reddetmelidir.(!!) Siyasi ahlak bunu gerektirir. Dürüstlük bunu gerektirir.
Bazılarının; “vatandaş oyunu Tayyip için verdi” dediğini duyar gibiyim.
Doğru…
Ancak Davutoğlu’nu partinin başına oturtan ve o başkanları atama yetkileri veren yine Tayyip Erdoğan Değil midir?
Lütfen dürüst olalım, eğri oturup doğru konuşalım ve kimseyi “İLAH”laştırmayalım.
Hoşçakalın….