Sevgili okur garip bir kentte yaşıyoruz. Biryandan kendimizi övmek gibi tehlikeli bir yaklaşımla maceracı gibi davranıp üzülebileceğimiz sonuçlarla karşılaşırken, kendimizi olduğumuzdan daha küçük görüp, savunmasız bir hale dönüşüyoruz.
37 yaşındayım (38 e az kalsa da) yalnızca 8 yıl Kahramanmaraş ta yaşamadım. Kendimi bildim bileli karşımda ya kendini fazlası ile öven şovenistler, ya kendini yeren kompleksliler var. Memlekette hiç bir şey olamamış ya da olmasına izin verilmemiş ve doğal olarak batı diyarlarında muhtemel ikinci sınıf yaşamışlar, bu memleketteki eksiklikleri dile getirerek biz adam olmayız söyleminde, dışarı görmemişler de mutfağından, kilit kapalı toplumuna kadar kendi dedikodusunda ego yükseltenler.
Bilmem farkında mısınız 100. kelimemde hala “çözüm” diye bir kelime kullanmadım.
Gözümüz hep Antep, Kayseri, Malatya da. Kabul ediyorum acı çekiyoruz, çok daha fazla doğal imkanımız varken bunları değerlendirememek zorumuza gidiyor. Kimimiz yereldeki yöneticilerden kimimiz siyasilerimizden çıkarıyoruz hıncımızı. Sebep olarak onlar hedef tahtamızda. Çok haksız değiliz. Çok başarılı siyaset adamlarımız yok. Ama siyasetçinin gücünü seçmeninden aldığını unutmamak gerek. Hele bir de doğal yeteneği varsa. Siyaset bürokrasiyi doldurur. Yani bizim bürokrasideki başarılı insanımız bir üst kademeye siyasilerin yardımı ile daha kolay çıkar. Böylece merkezde daha güzel lobi yapılır. Buna birde yatırım yapması engellenmeyen işadamlarının maddi katkılarını koyun.
Son ekonomik verilere göre iyi bir konumdayız. Doğu vilayetlerinden gelen göçte buranın yaşanır olduğu göstergesi. Biraz kendime güvenim gelmekte. Güvenlik açısından vahim durumlar yok, ve hala sandıkta kendi tercihimize oyumuzu atabiliyoruz.
Önümüzde ki seçimde her hemşehrimizin bir oy hakkı var. Bu oyu yalnızca kendimiz için kullanamayız. Hakikaten seçildiği partide söz sahibi, halkı ile barışık, kentin sorunlarına duyarlı, ve tabiî ki bu kültürü bilen, ayrımcı olmayan, kazandıran, aralarında bir iki bayanın bulunduğu vekilleri seçelim. Muhtemel yüksek okul mezunu ya da yaptığı işin erbabı ve lütfen bir iki yabancı dili olan, danışman kadrosu geniş ve verimli adayları seçelim. Mikrofonu eline aldığında yalnızca eleştirmeyen çözüm üreten, uygulanabilir çözüm üreten proje bilgisi olan adayları seçelim. Güzel giyinen, kendini ve savunduğunu doğru ve akıcı ifade edebilenleri seçelim. Bu memlekete hizmet getirebilecek olan, iş bitirici vekil adaylarını seçelim. Her ne kadar artık adaylara genel merkezler karar verse de onların karar mekanizmalarına etki edecek yöntemleri keşfederek daha genç adayları seçelim. Artık internet diye bir şey var.. elbette tecrübenin eline su dökülmez ama insanların aradıkları bilgilere birkaç dakikada sahip olduklarını unutmayalım.
Ve sivil toplum. Ve yöneticileri…. Önce kendi işinizi yapın. Ve kuruluşunuz amaçlarını ve çıkarlarını savunun.
Başa dönüyorum. Çok böbürlenmek benim memleketim gibisi yok demek tembelleştiriyor, kendi varlığının farkında olmayarak kendini küçümsemek tembelleştiriyor. Bir zamanlar her şeyin ve herkesin üzerinde gördüğüm sivil toplum yetersiz yönetimlerle tembellik yapıyor. Ben burada üstesinden gelinemeyecek bir iş göremiyorum, ne yazık ki üstesinden gelinen işte. Şimdi övüneyim mi yerineyim mi ?