Kurban, diğer tüm ibadetler gibi “gösterişten” uzak yapıldığında bir anlamı olacağına kuşku duymuyorum. Ama bu pek mümkün olmuyor.
İslam’ın en temel olarak bilinen beş şartı var ama çok şartı olduğu “helaller-haramlar” söz konusu olduğunda daha net anlayabiliyoruz. Ancak Müslüman olmanın sadece üç şartı var; akıl, baliğ, idrak…
Akıllı olan, buluğ çağına eren ve idrak etmeyi bilen, bir başka deyişle buluğ çağına eren, akıllı olan ve bu aklını kullanabilen herkes Müslüman olabilir.
Müslüman olduktan sonra olurlar ve olmazlar listesine göz atmak lazım.
Bunların içerisinde en öne çıkan, “İslam’ın beş şartı”ndan önce “hak” mevzusu olduğuna kuşku duymuyorum.
Birisinin veya bir başkalarının hakkını yiyenin namazı ne kadar sahih olur, orucu nasıl kabul olur, zekâtı yerine ulaşana kadar neler olur, Hacca gitse turistik ziyaretin dışına nasıl çıkar, kurban kesse eti de, kanı da nerelere ulaşır bilmemiz mümkün değil.
Bunu bilecek olan da sonuçta yüce Allah’tır.
Bir Kurban Bayramını daha idrak edeceğiz.
Pazar günü Kurban Bayramı…
Müslüman olan, İslam dinine mensup olanlarca “Kurban kesme” ibadeti de yapılacak.
Ancak Kurban, tıpkı zekât ve Hac gibi “hali vakti yerinde olana” farz olan, diğerlerinin de “alan el” olduğu bir ibadet şekli.
Bir başka deyişle kurban ibadeti zengin için veren el, fakir için alan el olduğunu göstermesidir.
Ancak bunu bir gösteriş olarak değil, ibadet olarak yapılması önemlidir.
İşte burada, birçok şeyde olduğu gibi “önemli” kısmı değişiyor. İbadet olarak değil, gösteriş olarak yapanlar veya öyle lanse edenler doluyor piyasada.
Gerçekten ibadet niyetiyle kurban kesenler de kaybolup gidiyor.
Birkaç diyaloğa şahitlik etmiştim, buraya özetleyeyim…
-Kurban kesiyorsun değil mi?
-….
-Bayramda memlekete mi gideceksin?
-Evet
-O zaman kurbanı orada keseceksin?
-…
-Kurban kesiyorsun değil mi?
-Hayır, maalesef kesemiyorum.
-Nasıl ya, sen Müslüman değil misin?
-Durumum müsait değil.
-Her şeye var, kurbana yok.
***
Kurban kesen veya “kesmeye gücü yeten” insanların sorusunun cevabını “evet ben de kesiyorum” şeklinde beklentisi, “tok acın halinden ne anlar” sözünü akla getiriyor. Üstelik kimin zengin, kimin fakir olduğu ancak Allah bilir. Kapalı kapılar ardından insanların neler çektiğini, nelere tahammül ettiğini ne acılar yaşadığını veya ne sefahat sürdüğünü kimse bilemez.
Üstelik hiç kimse, bir başkasına hesap vermek zorunda değil. Kurban ibadetini yapacak gücü ve niyeti varsa yapar. Yapacak gücü olduğu halde niyeti olmayanı küçümsemek de kimseye düşmez.
Her Müslüman namaz kılmıyor, her Müslüman oruç tutmuyor ama her Müslüman’ın kurban kesmesi bekleniyor. Bu da ilginç bir ayrıntı aslında. Bu ayrıntıya eklenecek o kadar çok “yapılmayan” veya “yasak” olduğu halde yapılan var ki…
Kurban, “belli şartları olan” bir ibadettir.
Her şeye yetse de, ona yetmeye bilir.
Çünkü kurban, şartların tamamlanmasıyla farz olunan bir ibadettir.
En önemlisi de kurban, kesmeye gücü yetmeyeni küçümseme, horlama, azarlama, küçük düşürme, ezme aracı değildir.
Ne yazık ki bu zamanda kurban ibadeti, gösterişten öteye gitmeyen bir ibadete dönüşmeye başlamış.
Özellikle büyükşehirlerde “birbirine selam vermeyen” komşuların “birbirine et vermesi” de çok zor.
Büyükşehirlerde kurban kesmek kolay, kurban eti dağıtmaktır zor olanı.
Herkesin kurban kestiği bir yerde kurban eti dağıtmak güçtür. Ancak büyükşehirlerde herkes kurban kesmiyor ama kimse kurban eti de dağıtmıyor. Kendi kendine et kesiyor insanlar. Onunla da caka satıyor, hava atıyor, fiyaka yapıyor, fotoğraf çekiyor, sosyal medyada paylaşıyor, sevabını da Allah’tan bekliyorlar.
Kurban, Allah için her şeyi yapabilmenin tam adıdır; kurban etmek değil, kurban olmaktır, ruhen, fikren, kalben…
Birisi görsün, birisi duysun, birisi anlatsın, birisi övsün, birisi söylesin, birisi beğensin, bir diğeri “aferin” desin diye kurban kesiyorsanız, kesmeyin daha iyi. Zaten etini de kimseye vermiyorsunuz. Alın kasaptan bir kilo pirzola, gidin pikniğe mangal yapın.
Allah’ın hiç kimsenin kurbanına, etine, derisine ihtiyacı olmadığı malum. İhtiyacı olana et veremeyen ama “kurban kesemeyecek” olanları rencide eden bir anlayış, İslami bir anlayış değildir.