Beklenildiği gibi dün Silivri’ye çıkarma yapanlar, mahkemeyi basmakla kalmadı, asker ve polise taş ve demir parçaları fırlattılar. Silivri’ye çıkarma yapanlar, “Türk askerinin” tutuklanmasını protesto ettikleri açıktı. Onlara göre askerler suçsuzdu ve boş yere özgürlükleri ellerinden alınıyordu.
Bu değil elbet…
Dahası var.
Onlar, AK Parti’nin “Türk askerine düşman” olduğunu düşünüyorduw.
O zaman askeri savunmak onlara kalmıştı…
Ama darbecileri…
Zira dün askere taş attılar, demir parçaları fırlattılar…
Ortalığı savaş alanına çevirmek için her türlü çirkefliği yaptılar.
Türk askerini korumak içindi bunlar…
Peki saldırdıkları kimdi, onlar da bu ülkenin askeriydi, sizin, bizim, öbürünün çocukları, babası veya kardeşi…
Ama darbeci olmayanındandı bunlar…
Yani görevini yapanlardı.
Güvenliğimizi sağlayan, bizden aldığı vergilerle maaşını alıp, karşılığında hizmet edenlerdi.
CHP’liler…
İşçi Partililer…
Ve bu ikisinin “dostluğuyla” oluşturulan Türkiye Gençlik Birliği ve onlar gibi birkaç postal yalayıcısı STK…
Adalet tecelli etmesin diye oradalardı…
Mahkeme ise adalet tecelli etsin diye kurulmuştu.
Dün Silivri’de adaletin “zorbalıkla” baskı altına alınmaması için askerler de oradaydı…
Polisler de vardı…
Ama Ergenekon âşıkları, “en iyi asker, darbeci askerdir” diyerek, askerlere taşla, sopayla, demir parçalarıyla saldırdılar.
Hatta küfürler ettiler.
Hakarette bulundular.
Hâsılı “kendilerine yakışan” her şeyi yaptı, tüm maharetlerini gösterdiler. Karşılığında da bekledikleri cevabı aldılar.
Zira amaçları oydu.
Polis tedbir alacak, asker koruma kalkanı oluşturacak ve mahkemenin sükûnet içinde tamamlanması sağlanacak.
Bu olmamalıydı…
Ve bir de polis ile asker sert tepki göstermeliydi ki, postal yalayıcı kanallarında ve gazete paçavrasında feryat figan edeler.
Muhtemelen dün gece darbeci kanallar duygu sömürüsüne başlamıştır.
Sütten çıkmış ak kaşık olduklarını söylemiştir.
Bugün de kâğıda basılan ve adına gazete denen postal yalayıcılar aynı yolu deneyecek.
Hükümete yüklenecekler, polise çatacaklar, askeri eleştirecekler…
Ama darbeci olmayanını…
Bir taşla iki kuş vuracaklar, hem barışı sabote edecek, hem darbecilerin yargılanmasını engelleyecekler, belki de korku salacaklar.
Çok korktuk çoook!
***
Anlamadığım ne biliyor musunuz?
Bütün bunları yapabilirler…
Darbeci de olabilirler, bu ülke ve bu ülkenin insanı için iğrenç hesaplar içerisinde de olabilirler.
Hatta hepimizi denizaltına doldurup, havaya da uçurmayı düşünebilirler…
Camileri bombalamayı hayal edebilirler.
Belki ezanı Türkçeleştirmeyi bile kurgulamışlardır.
Birisi cumhurbaşkanı olur, diğeri başbakan, saz arkadaşları da kendilerine makam bulur.
İhaleleri kendileri alır, halka kendileri zulmeder.
İşkenceler geri gelir, zulümler yurdun dört bir yanına salınır.
Yeni terör örgütleri kurarlar, Ergenekon ve onun kullandığı taşeronlar kesmezse devreye girsin diye…
Özgürlükleri kısıtlarlar yavaş yavaş değil, birden ve tümden…
Belki şapka devrimi(!) gibi saçma bir devrim daha çıkarırlar.
Yapmayanın kellesini vururlar.
Dersim’in adı Tunceli oldu, bombalayacak başka kentler bulurlar.
Camileri ahıra çevirir, ambar yapıp kurtulurlar.
Çizmelerini giyerler yeniden…
İstiklal Mahkemelerini seyyar hale getirip, asıp asıp geçerler…
Ha bir de Atatürk’ün resmini banknotların üzerinden kaldırır, koyacak bir darbeci bulurlar.
Bakmayın “Atatürkçüyüz” dediklerine, o sadece bir kalkan, hepsi o…
Bütün bunları yapabilirler, düşleyebilirler, planlayabilirler, oturup konuşabilirler ve tartışarak en iyi kötülüğe karar da verebilirler…
Ama Allah aşkına bu adiliği bize “demokratik hak” diye yutturmaya kalkmayın bari…
Siz bizi enayi mi sanıyorsunuz?
Twitimden seçmeler
Siyasilerin yeni taktiği, “Onların derneği var, bizim niye olmasın” ve “Hadi kız tülünki, git dernek kur!” :))))