Biz Bu Kadar İnsafsız Değildik!

.

Zaman zaman bu duygu galebe çalıyor ama son zamanlarda gittikçe artmaya başladı; sahi biz ne zaman bu kadar insafsız olduk, her şeyi öğrendik, neden bir tek insanlığı öğrenemedik?

Bodrum sahillerine bebek cesedi vuruyor, denizden balık değil bebek çıkıyor, hem de cansız bedeniyle…

Yerini yurdunu terk eden insanlar, sonu belirsiz yolculuklara çıkıyor, ölüyorlar, ölüyorlar, ölüyorlar ve aralarında canlı kalan çok az oluyor ve onlar da bazen ırkıyla, bazen kimliğiyle, bazen mezhebiyle ve bazen de el açacak durumu gelmesi nedeniyle dışlanıyor.

Doğuda, “İnsafsız teröristler” bir şekilde insanları öldürüyor, yol kesiyor, sivil insanların özgürlüğünü elinden alıyor, onurunu kırıyor, şerefiyle, haysiyetiyle oynuyor.

İslam adına adam öldürmek için örgüt kuranlara rastlanıyor, “İnsafsız Müslümanlar” kelle kesiyorlar, kasapta et keser gibi…

Müslüman olduğunu söyleyen örgütler de, Marksist, Leninist diye anılan örgütlerde kadınlara tecavüz ediyor, çocuk kaçırıyor, hiç acımadan, gözünü kırpmadan öldürüp, bir kenara atıyorlar.

Toprak hesabı yapan insanlara, örgütlere, ideolojilere, siyasi düşüncelere rastlıyoruz; şuraya kadar girilirse, şurayı alma imkânı doğuyor.

Oraya kadar girilene kadar kimlerin hayatına kastediliyor, kimsenin umurunda değil. Çünkü hesap makinası da, tıpkı hesabı yapan kadar insafız…

Sosyal paylaşım siteleri faşistlerden geçilmiyor; sahile vuran bebekle ilgili “esprili” paylaşım yapacak kadar hislerimizi bir kenara atabiliyoruz.

Duygumuz kalmamış, sahile vuran bebeğe acıyan bir kadın, ölenin Kürt çocuğu olmasıyla sevinmeye başlıyor; “insan bu su misali, kıvrım kıvrım akar ya” diye de Necip Fazıl’ın o güzelim dizelerini iğrençliğine alet ediyor.

Zulümlere başkaldırıyoruz, zulmederek…

Zalimlere karşı çıkıyoruz, en aşağılık zalime rahmet okutarak…

Barış istiyoruz, sürekli tetiğe basarak ve serseri kurşunun kime değdiğini umursamayarak…

Kürdü savunurken, Kürtleri öldürüyoruz…

Türkleri savunanlar, Türkleri öldürme hesabı yapıyoruz…

Soy kurutmak, sorunu çözmek kadar kolay olmuş.

Çekirdekten yetişiyoruz belki; arkadaşımızı dövüyoruz, kardeşimizi dövüyoruz, eşimizi dövüyoruz, annemizi, babamızı dövüyoruz…

İnsafsız olduğumuzu bilmeden çıkıp, zulümlere karşı duruyoruz…

Bir park yeri için aşiretler kavga ediyor.

Bir tarla sulaması için amcalar yeğenini, yeğenler amcalarını katlediyor.

Bütün kuralları ihlal ederek trafik kazasına karışıyoruz ve bütün insanlığı ihlal ederek, üstte çıkıp, kavga ediyor, sürücü öldürüyor, cinayetlere cinayet ekliyoruz.

Ve sonra insanlıktan nasiplenmeyenlere karşı durmaya başlıyoruz.

Çalıyoruz, fırsatını yakaladığımız her yerde ve çalanlara karşı çıkıyoruz, elimize geçen her fırsatta…

Yalan söyleyen siyasilere kızıyoruz, henüz nefesi kurumamış yalanlar ederken…

Biz bir şeyleri kaybettik aslında…

Vicdanımızı kaybettik önce; hiç kimseye acımıyoruz, bizden olmayana acımaya da zaten gerek duymuyoruz…

Merhamet duygularını kaybettik; ne yoksula, ne yolda kalmışa, ne düşküne, ne el açıp boynunu eğene…

Yeni bir insanlık bulduk galiba adı da insafsızlık oldu…

Belki de heyecanımızı kaybettik, insanlığımızla birlikte…

Bizi heyecanlandıran şeyler kalmamış; bir bebeğin doğumu, bir yuvanın kurulması, bir hayatın yeniden başlaması…

Her şeye maddi gözle bakıyor, rahatımız bozulmasın istiyor, bize uymayan ve bizi üzen her şeye düşman oluyoruz; herkesi ve her şeyi üzmeye devam ederken…

Bencilliğimiz had safhada; ne el uzatanı görüyoruz ne el uzatılması gerekenleri…

Bilgiçlik taslamada üstümüze yok; her şeyi ancak biz biliriz, diğerlerinin hepsi yanlış içinde yüzüp duruyor…

Düşüncelerimizi küfürle anlatmaya başladık, hakaretin bini bir para…

Neye inandığımız, nasıl yaşadığımız, kime güvendiğimiz belli değil; küfürlerle, hakaretlerle bütün bunlar anlaşılmıyor.

Değer yargılarımızı yitirdik belki de; bizi frenleyen büyüklerimiz, bizi frenleyen duygularımız, inançlarımız, değerlerimiz kalmadı veya hiç önemsemiyoruz…

İnsafı kaybettik, insafsız birer yığına döndük; insafın bir ölçüsü yok, merhametin yok, vefanın yok, vicdanın yok.

Sanki kalbi yerinden sökülüp alınan yığınlarız; cebimizde para çok, insanlıktan eser yok şekilde…

Aslında biz insanlığımızı yitirdik, nereye bıraktığımız, kimlere kaptırdığımızı da unuttuk.

Dünya geliştikçe, teknoloji ilerledikçe, iletişimde uzak mesafeler bir ana inmeye başladıkça bizden uçup giden bir şeyleri görmemeye başladık.

Her gün bir şeylerimizi kaybettik, kazandığımızı sandığımız halde…

Biz aslında insanlığımızı kaybettik, yeniden inşası da öyle kolay olacak gibi gözükmüyor…

Tweetimden seçmeler

Bugün “Evlilik Okulu” açılışı nedeniyle Kahramanmaraş Belediyesini tebrik ediyorum. Keşke bir de insanlık, merhamet ve vicdan okulu açılsa!

www.naifkarabatak.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri