15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam 21 gün geçti ama en yetkili isimler de, emniyet ve istihbarat birimleri de darbe tehlikesinin henüz geçmediğini söylüyor. Bir oyun daha var, oyuncuları bizler. Peki hep yediğimiz gibi, bu defa da bu oyunları da yiyecek miyiz?
Fetullahçı Terör Örgütüne mensup askerlerin darbe kalkışması püskürtülünce huzursuz olan çok kesim var.
Özellikle Amerika ve İngiltere başta olmak üzere, artık çok rahatsız edici açıklamalar gelmeye başladı.
Darbecileri değil, darbeyi püskürtenleri suçluyorlar.
Türkiye’nin iç karışıklığa gitmemesi, insanların bir birini öldürmemesi, kin ve nefret kusmaması, onları çok rahatsız etmiş.
Ekonominin allak bullak olmaması, kurumların işlerini daha sıkı yapmaya başlaması da üzmüş onları.
Daha da kötüsü, halkın 21 gündür meydanlardan eve girmemesi, demokrasi istemesi, vatanını savunması, bayrağına sahip çıkması da onları çok ama çok rahatsız etmiş.
Kendi ülkelerinde istedikleri, arzuladıkları bu görüntüler, bizde olunca rahatsız olmuşlar ve işin kötüsü bunu açıkça dillendirmekten de çekinmiyorlar.
Çünkü onların planında, Türkiye’nin işgali var, yeniden söz sahibi olmaları var ve insanların bir birini öldürecek kadar vahşileşmesi var.
Onlar bir Suriye istiyor, Türkiye’de…
Onlar ülkemizin bir Mısır gibi olmasını istiyor.
Ortadoğu’daki “kukla diktatör”le yönettikleri ve bütün zenginliklerini kendilerine akıttıkları bir Türkiye özlemiyle yanıp tutuşuyorlar.
İşte bunların bu iğrenç emeline ulaşmasının öncülüğünü yapan, hainlikte, alçaklıkta, şerefsizlikte, onursuzlukta sınır tanımayan bir örgüt olan Fetullahçı Terör Örgütünü kullandılar.
Onlar darbeye kalkışacak, halk karşı koyarsa kan gövdeyi götürecek, değilse de zaten ele geçirilmiş bir ülke sofralarında yemek için hazır hale gelecek.
Her iki halde de kazançlı çıkacak olan kendileriydi, kaybedecek olan da bizlerdik…
Ama biz kazandık…
Bunu sindiremiyorlar, ellerindeki “eskimiş” yeni oyunları devreye koymaya hazırlanıyorlar.
Bunun için de “piyon örgütler” var.
Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “eve dönün” çağrısı yapmaması, (7 Ağustos Pazar şimdilik son gibi) gerek Başbakan Binali Yıldırım’ın “darbe tehlikesi tam anlamıyla geçmiş değil” demesi ve gerekse Emniyet Genel Müdürlüğünün raporları, yeni bir girişimin, tanıdık bir oyunla sahneye koyma çabasında olduklarını gösteriyor.
Bunun için “hassas” bilinen konular kaşınacak…
Suriyelilere saldırı, bunlardan birisi…
Mülteciler rahatsız edilecek, onlarda rahatsızlığın etkisiyle karşılık verecek ve mültecilere tepkili olan kesimi sokağa dökecekler, kan dökmek için…
İkincisi Alevi vatandaşlarımızla Sünni vatandaşlarımızı, defalarca denedikleri gibi yine karşı karşıya getirmek, mezhepsel bir çatışmaya sokmak isteyecekler.
Bunun için de kendi adamları Alevi vatandaşlarımızın ağırlıklı olduğu mahallelerde provokasyon yapacak, Alevi vatandaşlarımızı “kan dökmek” için Sünni vatandaşlarımızın üzerine salacaklar.
Biz bu oyunları çok gördük elbet, hepsi de provokasyondu, hepsi de birilerinin tezgâhıydı.
Tabii acı olan o tezgâha gelen bizlerdik, sizlerdiniz, onlardı, diğerleriydi…
Oysa biz bu oyunları çok gördük, biliyoruz, acısını birlikte tattık, üzüntüsünü birlikte yaşadık, birlikte ağladık, birlikte yüreğimize gömdüklerimiz oldu.
Bu oyunları Kürt ve Türk kavgası çıkarmak için de çok uğraştılar, sağduyu ve kardeşlik her zaman galip geldi. Terör örgütleri bile bu kardeşliği bozamadı ama bir kez daha denemek istiyorlar.
Hem de bu defa sadece Fetullahçı Terör Örgütünü kullanmaya niyetli değiller, onlar “beceriksiz” çıktı.
Daha önce finanse ettikleri bütün terör örgütleri emirlerine amade zaten…
Terör örgütlerinin varlığı, böylesine ahlaksızca oyunlara alet olmaktır; bütün misyonları, varlık sebepleri de budur.
Bu defa bu oyunlar tutmamalı, bize hep yutturulan ve her zaman gördüğümüz bu oyunları, bu defa sahneye koyamamalılar.
Sahneye koysalar bile oyuncuları biz olmamalıyız.
Onların iğrenç emellerine bizleri, kutsal değerlerimizi, kardeşliğimizi, dostluğumuzu, insanlığımızı ve inancımızı alet etmemeliyiz.
Onlar, iğrenç emelleri için bizi kullanmak istiyor; Ortadoğu’da başarılı oldukları şekilde…
Ama biz, o oyunları da, Sivas’ı da, Maraş’ı da, Başbağlar’ı da görmüşüz, acısını birlikte yaşamış bir milletiz..
Bir daha o oyunlarınıza gelmeyeceğiz, bir daha aşağılık heveslerinize ulaşamayacaksınız. Hiç değilse bizim elimizle, bizim dilimizle, bizim kalemimizle…
Biz, bu ülkede bütün farklılıklarıyla bir arada yaşamayı başardık. Bu başarıyı sürdürmeye de kararlı olduğumuz, meydanları dolduranlardan belli…
Tweetimden Seçmeler
Gecenin bu vaktinde meydanları dolduranlar, kuru kalabalık yapmıyor, gürültü çıkarmıyor, miskince oturmuyor ama bir tarih yazıyorlar...