Bir araya gelip konuşmaya başladığımızda çoğu zaman kendi toplumumuzu eleştiririz.
Toplumumuzun eleştirilecek yanları mutlaka vardır. Ancak bu toplumun irfana dönük çok güzel davranışları da vardır. İşte onlardan bir kaçını sizlerle paylaşayım:
OTOBÜSTE YER VERME:
Bizim toplumumuzda, toplu taşıma aracına binildiğinde müsait yer olursa oturulur. Eğer müsait yer yoksa itiraz etmeden ayakta yolculuk edilir. Yaşça küçük olanlar, ayakta bekleyen yaşlılara, bayanlara ve engellilere yer verir ve bu işi gönülden yapar.
Bizim toplum, batı toplumu gibi “bende para verdim, paramın karşılığında otobüste oturmalıyım” düşüncesine sahip olmaz. Bir toplumda küçüğe sevgi, büyüğe saygı gösterilmiyorsa o toplum ruhsuz ve makineleşmiştir.
YOLCULUK:
Yolculuk sırasında erkekler ve kadınlar ayrı ayrı oturur. Özellikle emzikli kadınlar bu hassasiyetlere daha çok dikkat eder. Çocuğunu emzirirken ya da altını temizlerken rahat etmek zorundadır.
Batı toplumunda bu hassasiyetlere dikkat edilmez. Çünkü utanma duygusu yok edilmiş ve rastgele bir düzen kurulmuştur. Hatta yolculukların daha keyifli (zafiyetli) hale gelmesi için, kadın ve erkeğin aynı yere gelmesi sağlanır ve zafiyetler keyfiyetlere dönüştürülür.
Batı toplumunda, uzun otobüs yolculukları hiç birbirlerini tanımayan kadın ve erkeği bir anda sevgili hale getirebilmektedir.
PARA ÖDEME:
Bir dostunuzla gittiğiniz bir lokanta ya da çayhanede para ödemesi misafirlere ve bayanlara yaptırılmaz. Eğer misafir önce davranıp para ödemesi yaparsa, parası iade edilir ve ev sahipliği yapan kişi parayı öder.
Alman usulü “herkes kendi parasını ödesin” şeklinde bireyci ve egoist anlayış, bizde kabul gören bir anlayış değildir.
Lokanta ya da çayhane gibi yerlerde kadının para ödemesi, erkek için bir düşüklük ve ayıp sayılır.
MİSAFİR AĞIRLAMA:
Bizim kültürümüzde misafir mümkün olduğunca evde ağırlanır ve evde yapılmış yiyecekler ikram edilir. Misafire dışarıdan alınmış yiyecekleri ikram etmek ayıp sayılır ve misafirin önemsenmediğini gösterir.
Misafire ikramların en güzeli sunulur. Misafir otele gönderilmez ve evde ağırlanır.
Gelen misafir için “Hak misafiri” ya da “Tanrı misafiri” tabiri kullanılır. Misafir için kurulan sofraya Halil İbrahim Sofrası denir. Hane halkı normal zamanlarda kendileri için sofra hazırlarken oldukça mütevazı, misafir geldiğinde ise çeşitlilik ve zahmetli yemek sayısı artmaktadır.
MİSAFİR UĞURLAMA:
Eve gelen misafiri uğurlarken, kapının dışına kadar çıkılır ve yaya olan misafir, sokağın başına kadar uğurlanır. Eğer misafirin vesaiti varsa, arabası çalışıp hareket edene kadar, kapıda beklenir. Böyle bir davranış misafire verilen önemi gösterir.
Oysa batı toplumunda misafir evin içinden uğurlanmakta ve misafir tepkisiz gönderilmektedir.
Oysa bizim toplumumuzda “güle güle git” “yolunuz açık olsun” “yine bekleriz” gibi misafire memnuniyetimizi belirten ifadeler kullanırız. Hatta Osmanlı geleneklerinde ayakkabıyı düzleme şeklinin bile bir ifade şekli var.
HİTAP ŞEKLİ:
Bizim toplumumuzda, kişiye ismi ile hitap edilmez. Kişilere hanımefendi, beyefendi, abla, ağabey, kardeş gibi hitaplar kullanılır. Hatta Anadolu’da “BACI” ifadesi kullanılır. Bacı demenin önemli gerekçesi şudur: “kadını cinsel obje gibi gören batılı anlayışa karşı durup, kadının dişiliğine değil, kişiliğine saygı duymak”
Özellikle kadına ismi ile hitap etmek ayıp sayılır. Arkadaşın hanımına ismi ile hitap edilmez, “YENGE” denir.
Batı toplumunda, kişinin arkadaşının hanımının güzelliğinden etkilenip zafiyetler göstermesi normal karşılanır. Hatta “çok güzel karın var” sözünden gururlanan tipler vardır.
Oysa bizim kültürümüzde kadının dişiliğinden değil kişiliğinden söz edilir. Övgüler kişiliğine ve işinedir. “yengenin emeğine, ellerine sağlık” denir.
Hep eleştirel taraftan bakıyoruz bu defada güzel davranışları ortaya çıkaralım dedik.
Hoşça ve Dostça Kalın