BALKANLAR, ORTADOĞU ve KAFKASYA'da (B.O.K. Üçgeni) özellikle son çeyrek yüzyıldır büyük bir zulüm, yıkım ve işgâl harekâtı ile karşı karşıyayız.
İsrail ve Amerika destekli, odaklı KÜRESEL SERMAYE; idealleri ve menfaatleri gereği plânladıkları senaryo doğrultusunda bu bölgede önce KAOS oluşturdu. Diplomasi ve parayı kullanma yetenekleri ile bölge insanlarını ufaladı, parçaladı. Her türlü propaganda tekniklerini kullanarak bölgedeki etnik ayrılıkları körükledi, güçlendirdi. 90'lı yılların başında Sırplar ve Hırvatları Boşnakların üzerine saldırttı. On binlerce Boşnak katledildi. Hâlâ, Bosna'da, Kosova'da kriz devam etmekte...
Ukrayna'nın NATO'ya alınması ve akabinde Rusya'dan korumak maksadıyla Ukrayna'da Amerika üsleri açılması ve binlerce Amerikan askerinin Ukrayna'ya, komşumuz Bulgaristan'a yerleştirilmesi gözden uzak tutulamaz. Diğer taraftan aynı Rusya tehdidinden koruma maskesi altında Türkiye'nin diğer sınır komşusu Gürcistan'a da Amerikan üslerinin kurulması ve binlerce Amerikan askerinin yerleştirilmesi de dikkatle izlenmelidir.
1950'li yıllardan itibaren Türkiye'de kurulan Amerikan üsleri ve konuşlanan birliklerini de unutmamak gerekir. Özellikle, 1950'li yıllardan itibaren dirayetsizlik, gayri millîlik ve gaflet gibi sebeplerle Amerika'ya bağlanan Türkiye yöneticilerinin azımsanmayacak bölümü, bu Amerikan üsleri konusunda millet menfaatini düşünmedikleri gerçeği artık millet tarafından sorgulanmaktadır. Irak, Suriye ve özellikle Türkiye içindeki PKK ve DEAŞ terör örgütlerinin bu üslerden silâh, mühimmat ve lojistik destek sağladıkları; 15 TEMMUZ DARBESİ'NİN ANDINDA DA ÖZELLİKLE BU AMERİKAN ÜSLERİNİN BULUNDUĞU GERÇEĞİ DE ARTIK BİLİNMEKTEDİR.
Küresel Sermaye'nin yönettiği Amerika başta olmak üzere İsrail, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin NATO ve BM şemsiyesi altında Vietnam, Afganistan, Bosna, Kuzey Afrika, Yemen, Irak ve Suriye'de "DEMOKRASİ'Yİ KURTARMA VE ÖZGÜRLÜK GETİRME" maskesi ile milyonlarca sivil insanı katlettiği gerçeğini, artık sadece Türkiye değil; bütün dünya görmektedir. Çünkü, "DÜNYA, 5'TEN BÜYÜKTÜR." Venezuella Devlet Başkanı MADURO'nun Türkiye ziyaretinde ortaya koyduğu "Bu dünya için mücadele edilmeli. O sebeple Türkiye'ye geldik. Çünkü, Türkiye'ye inanıyoruz. Türkiye'de yeni bir gücün doğduğunu biliyoruz." ifadesi, bu gerçeğin küçük bir yansımasıdır.
Amerika'nın Türkiye ile dalga geçer gibi, PKK'yı terör örgütü olarak tanıyıp, adı farklı olsa da PKK ile özdeşleşen PYD ve YPG'ye yıllardır yüksek düzeyde ağır silâh, mühimmat, eğitim ve lojistik destek verdiği ve vermeye devam ettiği de mâlumdur. Barzanî ve taraftarlarının ardında da her ne kadar açıkça ifade etmese de İsrail'le birlikte Amerika bulunmaktadır.
Amerika, sadece Irak ve Suriye'yi değil; Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde üsler açması ve asker konuşlandırması ile esas itibariyle Türkiye'yi abluka altına almış durumdadır. İstanbul Başkonsolosluk'taki kendi casusunun yakalanması bahanedir...
15 Temmuz Darbesi'nin teorisyen ve uygulayıcılarından Fethullah Gülen ve FETÖ terör örgütünün de organizatörü, besleyici ve koruyucusunun Amerika olduğunu, kendi ajanları, sevicileri ve yalakaları dışında bilmeyen kaldı mı?
Sayın Başbakan Binali YILDIRIM'ın da ifade ettiği gibi Türkiye'nin kamu bankalarından HALKBANK'ın genel müdür yardımcısının resmî bir gezi için gittiği Amerika'da tutuklanması hangi anlama gelmektedir? Türkiye'nin resmî üst düzey bürokratı tutuklandığında HUKUK var da; Amerika Başkonsolosluk'ta görevli Amerikan casusunun Türkiye aleyhindeki suçları belgelenip tutuklandığında HUKUK olmaz mı? Tabii ki, var ve olacak. Siz, Türkiye'yi eski Türkiye mi sandınız? Türkiye ve aziz Türk milleti "YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM" parolasını geçmiş yarım yüzyıldaki yöneticilerinin gaflet ve dalaleti ile unutmuş gibi görünse de beyninin ve yüreğinin derinliklerinde saklamasını bilmiştir. Amerika, ola ki, son yıllardaki hatalarına yeni hatalar eklese de, aziz milletimizin beyninde ve yüreğinde özenle sakladığı "VAR OLMA" düşüncesini test etmesini tavsiye etmiyoruz.... Test etmeye devam edecek olursa, bilmeli ki; KAYBEDECEKTİR...
***
PEKİ, BİZ NEYİMİZE GÜVENİYORUZ?
SADECE KENDİMİZE, KENDİ DEĞERLERİMİZE...
Şüphesiz ki, Rusya, İran, İngiltere gibi ülkelerle tarihten gelen karşılıklı güvensizlikler bulunmaktadır. HER ŞEYDEN ÖNCE, İLGİLİ DEVLETLER İLE DİN VE MEZHEP EKSENİNDE SAVAŞLARIMIZ OLAGELMİŞTİR. LÂKİN, GEÇMİŞTEKİ SÜRTÜŞME VE ANLAŞMAZLIKLARI BİR TARAFA BIRAKIP BİRLİKTE DÜNYANIN BAŞININ BELÂSI AMERİKA VE İSRAİL'DEN KURTULMAK GEREKİR.
Biz, nasıl böyle düşünüyor ve şer güçler karşısında müttefik arıyorsak Rusya, İngiltere, İran da kendine müttefik aramaktadır. Hatta, İPEK YOLU PROJESİ'nin başlangıç noktası olan Çin de Amerika ve İsrail karşısında kendine müttefik aramaktadır. Amerika ve İsrail, İPEK YOLU Projesi'ni Çin, İngiltere, Rusya, İran ve Türkiye'ye kaptırmak istemiyor. Bu gerçek doğrultusunda, Türkiye'nin gelecek yüzyılın en önemli projelerinden biri olan İPEK YOLU'nda niçin Çin, İran, Rusya ve İngiltere ile birlikte hareket etmesin. Ayrıca, bu projede Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan gibi soyu, dini, dili, kültürü bir ülkeler de yer almaktadır. Bu kapsamda, dikkatli ve uyanık bir politika uygulayarak tarihsel düşmanlıkların bulunduğu Rusya, İran, Çin ve hatta İngiltere ile diplomasi başta olmak üzere her türlü ilişkilerimizi daha olumlu hale getirmeliyiz, getirmek zorundayız.
***
Türkiye ve çevresindeki coğrafya, insanlık tarihinin başlangıcından beri hep sancılı olagelmiştir. Niçin mi?
- Üç kitabî dinin temsilcilerinin mukaddes mekanları, bu coğrafyadadır. Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Hatay ve Efes...
- Üç büyük kıtanın birleşim yeridir. Bu nedenle, ulaşım ve iletişim açısından dünyanın en kritik bölgesidir.
- Yer altı madenleri ve zenginlikleri yönünden dünyanın en kritik bölgesidir. (Petrol, doğal gaz, bor madenleri...)
- Yer üstü kazanımları, yenilenebilir enerji gücü, su yatakları, tarih ve doğa turizmi açısından dünyanın en zengin bölgesidir.
- Genç insan nüfusunun dinamik olduğu ve yetişmiş beyinlerin çoğaldığı bir bölgedir. (Bu sebeple, 2011 yılından sonra Suriye'den 10 milyon insan başka ülkelere göç ettirilmiş ve coğrafya boşaltılmıştır. Sadece Türkiye'de 3,5 milyon Suriyeli bulunmaktadır. Amerika'nın Irak'ı işgal etmesiyle birlikte 1 milyon Iraklı öldürülmüştür.)
- Son 15 yılda Türkiye'de ulaşım, haberleşme, sağlık, eğitim, iletişim, savunma sanayi alanlarında dev gelişmeler kendini göstermiştir. Türkiye, "Büyüdükçe budanan, kurudukça sulanan" bir ülke konumundan hızla uzaklaşmaktadır.
***
Türkiye, benim de yazı, konferans ve televizyon konuşmalarımda zaman zaman ifade ettiğim gibi, var olan sorunlarına ve kimi karar alıcıların hatalı kararlarına rağmen, her alanda büyümekte ve en azından önceki 50 yıla göre daha istikrarlı ve millî bir politika uygulamaktadır. Bu politikanın önü tıkanmak ve milletimizin mankurtlaşmaya devam etmesi istenmektedir.
MESELE, budur. Onun için şer güçler üzerimize çullanmaktadır. Buna müsaade edecek miyiz? Yoksa, safları daha çok sıklaştırıp, bir tarafta her alanda gelişmeye, öbür tarafta MİLLÎ olmaya devam edecek miyiz?
Ecdadımıza lâyık insanlar olduğumuzu gerekirse bir kere daha bütün dünyaya belgelemeliyiz, belgeleyeceğiz. Ama, önce, içimizdeki pislikleri iyice ayıklamalıyız.
Onun için de;
- Yerel ve genel erken seçimler bir an önce yapılmalı...
- Defalarca vurguladığım gibi, özellikle AK PARTİ belediyelerinde ve teşkilâtlarında muazzam vurdumduymaz, liyakatsız ve rantiyeci insanlardan kurtulmalı...
- Seçimlere katılacak adaylar; ihlaslı, liyakatlı ve milletin istediği insanlardan seçilmeli... "İmam-hatipli olsun da ne olursa olsun." anlayışının zararları artık bilinmeli... Dinini -diyanetini bilen şuurlu ve liyakatlı insanların önü açılmalı... Onun için de parti genel merkezinden işe başlamalı...
- Ve melek görünümlü şeytanlar, üst düzey bürokrasiden uzaklaştırılmalı.
- Sayın ERDOĞAN'ın çevresinde oluşturulmuş tarassut yıkılmalı... O'na samimiyetle destek olacak güçlü, ihlaslı ve liyakatlı aydınların O'nun yakınında bulunmasına önem verilmeli... "METAL YORGUNLUĞU" ifadesini "BAHAR YORGUNLUĞU" olarak değerlendiren insanların yarardan ziyade zarar getireceği gerçeği görülmeli...
İşte o zaman, inşallah her şey daha iyi olacak. Aksini düşünmek dahi istemiyorum.
***
Son olarak, Sayın Devlet BAHÇELİ'nin bir yıldır ortaya koyduğu millî duruşun ve millî politikanın milletimizin ve devletimizin bekası yolunda çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Sayın BAHÇELİ, bu duruşunun devamı ile tarihimizin altın sayfalarında yer alacaktır, kanaatindeyim.
Saygı ve selâmlarımla...