Bu “kavga”, İslam sancağıyla Anadolu’nun kapısına dayandığımız gün başlamıştır.
O günden bu güne biz Türkler, çeşitli devletler adı altında bu topraklarda sadece “Türkler” olarak değil; İslam’ın sancağını taşıyan “Yenilmez bir millet” olarak bilindik ve tarih boyunca kimsenin boyunduruğu altına girmedik…
Hiçbir savaşta yenilmedik.
Bunu bilen İngilizler’in başını çektiği Batı Dünyası, Anadolu’da var olma mücadelesi verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türklük ile İslam’ı ayrıştıran bir planı, milletin yaptığı savaşı çalarak(!!) devreye soktular. Çeşitli hıyanet anlaşmaları ile asırlardır bu toprakların sahibi bir millete bambaşka bir elbiseyi zorla giydirdiler.
İslam’ın Halifesi’ni sürgüne gönderdiler.
Âlimlerimizi astılar.
Devrimlerle dilimizi, dinimizi, kıyafetimizi değiştirdiler. Yazdırdıkları yalan tarihlerle bizi ecdadımıza düşman ettiler. Evrim yalanlarıyla, “dinsizliği” aşıladılar.
***
Yaklaşık bir asır böyle geçti…
93 yıl boyunca ne zaman sırtımızdaki “İngiliz Kumaşı” elbiseyi çıkarmaya kalkıştık, ihtilallerle terbiye edildik.
Sadece darbeler mi?;
“Kürt-Türk”, “Alevi-Sünnî” diyerek, aynı topraklarda asırlardır yaşadığımız kardeşlerimizle aramıza nifak tohumları da ektiler.
***
Recep Tayyip Erdoğan’ın “sahne”ye çıkması bütün planları “alt-üst” etti.
Şimdi batının ellerinden kayıp giden bir Türkiye var.
Yeni anayasa ile birlikte tanışacağımız “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ni iyi “okumak” lazım.
Bu sistem, değerlerimizle hiçbir zaman örtüşmeyen ve batının bize dayattığı sistemin çöpe atılmasıdır. İsmine ister “padişahlık”, ister “diktatörlük”, ister “cumhurbaşkanlığı” isterlerse başka bir şey densin, bal gibi “sistem değişikliği”dir.
Bu sistem “Yeniden Diriliş”in, “Osmanlı’nın Yeniden Doğuşu”nun öteki adıdır.
***
“Türk’ün Amentüsü”nü yeniden yazanlar-yazdıranlar; 93 yıl sonra, bize biçtikleri “rol”ün dışına çıktığımız için saldırıyorlar.
Kuduz it gibiler…
Gezi’de iç savaşın eşiğinden döndük.
15 Temmuz’da ihanetin en kanlısına maruz kaldık.
Şehirlerimizde bombalar patlatıyorlar.
***
Konuyu sadece “Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı”na bağlamak da yanlış olur!
Bugün;
Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, her konuda dışa bağımlı, pısırık bir ülke olarak kalmayı kabul etseydik…
“Dünya beşten büyüktür” demeyip batının zalimliklerine “ortak” olsaydık…
IMF’nin işçiye-memura vereceğimiz zam oranını bile belirlediği bir ülke olarak kalsaydık…
Dünyanın sayılı projelerinden 3. Havaalanı 3. Köprü ve Avrasya’yı hayata geçirmeye kalkmasaydık…
Savunma sisteminde dışa bağımlılığa razı olup kendi silahlarımızı üretmeseydik…
Kendi uydumuzu yapıp gökyüzünde “Biz de varız” demeseydik…
Batıya rağmen “Ortadoğu Projemiz”i masaya koymasaydık...
Güçlü ve darbelere dirençli bir sistem oluşturmaya çalışmayıp “Erken kalkanın darbe yaptığı” bir ülke olarak kalmaya devam etseydik…
Fırat’ın Batısı’na geçen “beslemeler”e ve bir “İngiliz Projesi” olan DAEŞ’e savaş açıp El Bab’ın kapısına dayanmasaydık…
50 yıldır kapısında yattığımız Avrupa’ya rest çekmeseydik…
Bu patlamalar olmaz, köpekler ürümez ve biz “huzurlu” bir ülke olurduk!!!..
***
Çünkü terörü finanse edip üzerimize salanlar da çok iyi biliyorlar ki;
Türk’ün bileğini mertçe bükmek kolay değil...
Bunu, Malazgirt’te, İstanbul’un Fethi’nde Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda, yıllardır Güneydoğu’da, Gezi’de, 15 Temmuz’da gördüler.
O yüzden artık kalleşçe ve kancıkça yöntemleri kullanıyorlar.
Terör örgütleri aracılığı ile önümüzü kesmeye, yükselişimizi durdurmaya, “yeniden diriliş”imizi engellemeye çalışıyorlar.
Ama bilmedikleri şey; dünyadaki “Son Türk”ü de öldürmedikleri sürece er-geç “diriliş”in gerçekleşeceği ve bunların hesabının sorulacağıdır.
Hoşçakalın…