Uzun süredir ülkemizde meydana gelen her olaydaki en temel sorunumuzun bakış açısı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hepimiz doğru yerdeyiz ve hepimiz çok doğru insanlarız.
Hepimiz bir pencerenin önünde durmuş, olayları oradan izliyor ve ona göre değerlendirme yapıyoruz.
Ne kimse penceresini değişiyor, ne durduğu yeri.
Göz ucuyla bile diğer pencereye bakıp, durduğu yerden hafif bir kıpırdama yapan yok.
İşin daha ilginci ise herkes en doğru yerde…
Bulunduğu yer en doğrusu…
Söyledikleri, söylenebileceklerin en güzeli…
Bakış açısı, en sarih, en temiz ve en pürüzsüz olanı…
Sadece bu değil, içinde ahlak var, inanç var, demokratlık var, özgürlük talebi var, hak da var, hukuk da…
Öyle sihirli bir yerde duruyoruz ki, bizim tek kelimemiz, hatta tek harfimizin hatalı olma ihtimali yok.
Gökten zembille inse ancak bu kadar olur.
Bir kutsiyet var sanki değişmez, değiştirilemez, değişmesi teklif dahi edilemez…
Sadece bir kesim böyle olsa çözümü çok kolay olur.
Ama her kesim böyle.
Herkes doğru olunca ortada yanlış bulunmuyor ve çözecek sorun da kalmıyor.
Doğrusu herkese göre sorun var.
Hatta ülke sorunlar yumağı ama bütün sorun, bütün hata, bütün suç karşı tarafta olunca size/bize yapacak bir şey kalmıyor.
Çünkü sorun karşıdadır, suç onundur ve çözmesi gereken de odur…
İnanın böyle bir ülkede sorunlarla boğuşmak, çözüm için uğraşmak değil, yaşamaktır zor olanı.
Bu kadar doğru insan,
Bu kadar doğru ideoloji,
Bu kadar doğru siyasi parti,
Ve bu kadar doğru grupların, cemaatlerin olduğu bir ülkede, bu kadar sorunun varlığı, “durduğumuz yeri” sorgulamamızı gerektiriyor ama bir tek onu yapamıyoruz.
Çok konuşuyoruz…
Çok yazıyoruz…
Çok hakaret ediyoruz…
Çok küfrediyoruz…
Kavga ve dövüşte üstümüze yok…
Sokakları bir anda savaş alanına çevirebiliyoruz.
Kan akıtıyor, can alıyoruz…
Masum insanların yaşam hakkını elinden alıp, hiç suçu olmayan milyonların özgürlüğünü kısıtlıyoruz.
Ama biz suçlu değiliz…
Bütün siyasi partiler, bütün gruplar ve bütün cemaatler, birazcık kıpırdasa, aynaya baksa, gerçeği görse, penceresini değişse veya göz ucuyla bir diğerinin bakış açısını yoklasa, hani empati yapsa, sempati duysa bütün bunlar olmayacak.
Sadece bir tebessüm, sadece sıcak bir mesaj, gönülden bir selam bile her şeyin seyrini değiştirebilir.
Zaten yapamadığımız da bu…
Çünkü biz hatadan münezzeh olduğumuza o kadar inanmışız ki, üzerimize atılı suçları bile savunmaya kalkıyoruz.
Hatta partimizin, grubumuzun veya cemaatimizin bütün hatalarını, sevap olarak görüp, hararetli şekilde savunmaya kalkıyoruz.
Sonra da hatanın insana mahsus olduğunu, hatadan dönmenin büyüklük olabileceği üzerine yüzlerce, binlerce kıssa paylaşıyor, düşünürlerin düşüncelerinin arkasına sığınıyoruz.
Yapmıyoruz, yapamıyoruz ama söz çok.
Çünkü bütün o örnekleri kendimiz ve durduğumuz yere göre değil başkaları ve onların durduğu yere göre söylüyoruz.
Öyleyse doğru olan biziz, yanlış olan herkes…
Ne yazık ki sorunlar böyle çözülmüyor, sorunlar böyle tespit de edilmiyor.
Birazcık kıpırdayın, doğru da olsanız kıpırdayın, müstesna da olsanız kıpırdayın, hatadan münezzeh de olsanız kıpırdayın ve bir de diğer pencereden bakın, göz ucuyla, azıcık, sadece bir an…
Göreceksiniz, çok şey değişecek…
Tweetimden seçmeler
Yetimlerin doğum gününü dahi unutmadan onlara sürpriz yapıp, doğum gününü kutlayan İHH'yı yürekten kutluyorum. Bir tebessüm bile yetiyor.