Lafı eğip bükmesini pek sevmem. 3 Kasım 2002 Genel seçimlerinin üzerinden neredeyse 7 yıl geçti.
Bu iktidar tam 7 yıldır görevde.
İktidar bu 7 yıllık süre içinde Türkiyede büyük hizmetler yaptı. Bunu inkar etmemiz doğru değil.
Ama bu iktidarın Kahramanmaraşa yaptıkları hizmetleri masaya yatırdığımızda, öyle iç açıcı olmadığını da üzülerek ifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Hizmet takip etmekle gelir.
Bizim vekillerimizin bu işi yaptığına kani değilim.
Hesap ortada.
Varsa takip ettikleri konular, yaptıkları hizmetler, çıkarlar basın toplantısı yaparak anlatırlar, kamuoyunu bilgilendirirler.
3 kasım 2002 tarihinden bu yana eski vekillerden Hanefi Mahçiçek tek bir defa basın toplantısı yaptı.
Bu güne kadar İki dönemdir hiçbir milletvekili basın toplantısı yapmadı.
Çünkü hiçbir işi, bu kentin hiçbir sorununu takip ederek sonuça ulaşamadılar.
Ulaşmadılar.
Bunun için bir çaba sarf etmediler.
Bu iddialarıma TBMM Başkanvekili Sayın Pakdili katmıyorum.
Sayın Pakdil Kahramanmaraş Göksun yolu ile ilgili ben dahil birkaç gazeteciyi arayarak zaman zaman bilgilendirdi.
Bunun dışında Sayın Pakdilinde kentin sorunları ve yeni yatırımlarla ilgili beni aradığını hatırlamıyorum.
Ak Partide seçimler oldu.
Delegenin oyu ile merkez ilçe ve İl Başkanı değişti.
1 yılı geride bırakmasına rağmen Merkez İlçe Başkanı sevgili Necati Okay bir basın toplantısı yaparak; arkadaş geçen bir yıllık süre içinde, ben bu kentin şu sorununu çözmek için şu çabaları gösterdim. Ancak bu kadar yapabildim diyemedi.
İl Başkanı sevgili Fatih kardeşimiz içinde aynı durum söz konusudur.
Bu şehirde ne olup bittiğini takip ettiklerini sanmıyorum.
Bu şehir bizim.
Hepimiz bu şehirde yaşıyoruz.
Ama bu şehre hizmet etmek için makamlara oturanlar, makamları işgal edenler, karınca kararınca bir çaba içine girmekten bile korkuyorlar, çekiniyorlar
Bu iş nereye kadar böyle devam edecek.
Hak, hukuk, adalet ve Allah korkusu gibi ifadeler hepimizin dilinden hiç düşmüyor.
Ama iş eyleme, icraata gelince de; tık yok!
Burada yanlış olan bir şey var.
Bu yanlışı hepimiz bulup çözmek zorundayız.
Vekiller böyle, teşkilat böyle peki biz nasılız?
Biz bireyler olarak sorumluluğumuzu yerimize getiriyor muyuz?
Hani vekiller, idareciler ve STKlar her ay bir araya geleceklerdi, sorunlarımızı tartışacaklardı. Çözüm üreteceklerdi.
Nerede kaldı bu söz?
Bir defa Ankarada zoraki toplanıldı.
Sonrası mı?
Sonrası bağlar gazeli.
Lay lay lom!...
Hangimiz bunun eleştirisini yaptık.
Hangimiz bu konuda yazıp çizdik.
Hangimiz bu konuda yöneticileri sıkıştırdık?
Birkaç gündür yöneticiler, siyasiler ve iş adamlarını ziyaret ediyorum.
Bir çok yetkili Siyasi boşluk olduğunu ifade ettiler.
Bu memleketin sahibi yok dediler!
Bu memleket bizden sorulur diyenlerin, başbakanın yakın arkadaşı olanların bu kent için Allah rızası için bir uğraşlarına tanık olmadık.
Varsa yoksa yakınlarını bir yere getirmek.
Deli ise bu deli bizim delimiz mantığı ile her kurumu işgal etmek uğraşı verdiler.
Buna Allahda kulu da razı olmaz.
Boşuna gidiyorsunuz ikide bir umrelere.
Boşuna gidiyorsunuz!...
Kimi kandırıyorsunuz siz?
Allah her şeyi gören ve işitendir.
Ve Allah bu yaptıklarınızın bir gün hesabını soracaktır.
Çünkü bu millete haksızlık ediyor, hakkını gasp ediyorsunuz.
Bu yetki gaspıdır.
Bu söz verdiğiniz sözleri yerine getirememedir.
Ve bu da bir suç, günahtır.
Hani sizler çok namusluydunuz?
Her geçen yıl artan servetlerinizin size sorulmayacağını mı sanıyorsunuz?
Hem Allah soracaktır.
Hem de kulu soracaktır.