8 Mayıs Pazar günü saat 18:00’a kadar herkes, “Büyükşehir olmak Kahramanmaraş’ın hakkı, Başbakan kesinlikle bu müjdeyi vermeli.” diyordu.
Nitekim o gün geldi çattı ve Başbakan Müftülük Meydanı’ndan “beklenen müjde”sini verdi.
Verdi vermesine ama, “istemezük” taifesi bu seferde, “Olmaz.. olamaz, bu büyükşehir değil, büsbüyükşehir olur böyle..”, “Elbistan Maraş’a katılamazzz..” diye bağırmaya başladı.
N’oldu beyler??
(…???)
Sahi, siz nasıl bir büyükşehir arzu ederdiniz?
Elbistan’ı Büyükşehir yapıp Maraş’ı oraya bağlasak..?
Ona göre bir kanun çıkarılsa.. kabulünüz mü??
***
Şimdi bazı kişiler var. Çok mantıklı gerekçelerle karşı çıkıyorlar. Ulaşım sorunları, coğrafi şartlar, sosyal sorunlar…
Veyahut “şöyle şöyle olmalı” diyorlar. Haklılar da kendilerince. Yani söyledikleri, talepleri, dinlenip dikkate alınması gerekenler.
Amenna!
Ama beyler, her şeyinde bir bedeli olacak değil mi? Tıpkı her doğumun bir sancısı olduğu gibi.
Ayrıca “Büyükşehir”in en başta insanımız açısından, getirisi mi fazla, götürüsü mü.. Ona da bakmak lazım.
Hatta ana kriter bu olmalı.
***
Halk arasında çok güzel bir deyim var. Derler ki; “Adam şalvar giyecek, ama kıçına değdirmek istemiyor.”
Var mı böyle “mantıksız”, böyle “absürt” bir şey ya..
O şalvarı giyeceksen illaki bir yerlerine temas edecek arkadaş.
Hele bir durun. Bir tartışılsın, konuşulsun, müzakere edilsin bakalım sonu nereye varacak.
Hele bir “istemezük taifesi” var ki; “Ak Parti yaptıysa yanlıştır”…
“Bremen Mızıkacıları” gibi..
Bunun içinde başta muhalif partiler olmak üzere sivil toplumcusu da var, işadamı da, gazetecisi de…
Hiç bir “bahane” bulamazlarsa diyorlar ki; “2014.. ölme eşeğim ölme.. “
Tamam, başbakan deseydi ki “Yarından itibaren Maraş büyükşehir, Mustafa Poyraz da büyükşehir belediye başkanı.” İnanın bu seferde başka bir bahaneleri olurdu. Bu seferde diyeceklerdi ki; “Olur mu öyle şey canım, bunun alt yapısı lazım falan filan…”
Çünkü bunların amacı illa ki “bağcıyı dövmek”!
Başbakan müjde vermeseydi, “Hah işte gördünüz mü, vermedi Maraş’ın hakkını” diyeceklerdi. Verdi.. baktılar iş ciddi, bu kez de oyun bozanlık etmeye başladılar. Oyuna gönülsüz, şunu bunu isteyen şımarık çocuğun tavrı gibi “ben oynamıyorum” diyorlar bu kez de.
“Mızıkçılık” yapıyorlar.
“Büyükşehire hazır değiliz” diyenler de var! Hazır değil idiysek o zaman daha düne kadar ne bağırıyordun be adam.
Ne yırtınıyordun o halde?
Hem hazır değilsek bile yarın büyükşehir olduğumuz da yok ya!
Daha üç yıl var. Hazırlanması gerekenler hazırlanır zahir.
***
Beldeler mahalle olacakmış! Olsun..
Ne beldeler var ki zaten köyden farksız.
Bir örnek vereyim: Öyle kenarda köşede de değil, şehrin içinde Kavlaklı diye bir yer var. Daha düne kadar kasabaydı ve bir belediyesi vardı. Allah için bir “çivi” çakılmamış. Hem de Organize Sanayi sınırları içinde olduğu halde.
Adam, kasabalının yolun içine yaptığı siyeçleri dahi söktürememiş!
Maraş Belediyesi’ne katıldı da en azından şimdi yolları yapılıyor.
***
Şimdi tutturmuşlar “Elbistan il olsun..”.
Niye, Elbistan’ın şeyinde “gök boncuk” mu takılı?
Çocuktum, büyüdüm.. genç oldum.. orta yaşlara geldim halen aynı yerdeler. “Elbistan il olsun..”. Olsun, güle güle olsun. Hatta yetmez, Afşin, Göksun, Andırın da olsun.
Bu güne kadar ilçeydiler ve hepsi kendi başlarınaydı! Geliştiler, büyüdüler, çağ atladılar da tutan mı oldu?
Bu konuda söylenecekleri zaten Sayın Yüksel Seyfioğlu Bey çok güzel ve detaylarıyla anlatmış. Benim aynı konuyu uzatmama gerek yok, anlamayan bir kez daha baksın.
***
Diğer taraftan Poyraz’a düşmanlıklarını büyükşehir üzerinden kusanlar da var. “Büyükşehir olsak bile başkan kim olacak?” gibi son derece yanlış ve maksatlı ifadeler…
Niye Poyraz’ın suyu mu çıktı.
Poyraz olmadı diyelim! Memlekette adam kıtlığı da yok ya.
***
Öncesine aklım ermez, ama seksen sonrası Kahramanmaraş Belediyesi’ne hep “muhafazakar” partilere mensup kişiler başkanlık ettiler. Üst üste toplayın, çarpın, bölün ne yaparsanız yapın, bakalım Sayın Poyraz kadar hizmeti dokunan oldu mu bu memlekete?
Hadi, Halep ordaysa arşın burada!
***
Bir başka yazıda görüşebilmek ümidi ile..
Sevgiyle kalın.