İnsan olarak yaratılmamıza ne kadar şükretsek yine az kalır. Hele de, hür düşünen, soran sorguluyan bir insansak...
Öyle yâ ! yâ maymun yada maymunlaştırılmış insan olsaydık ?
Baştan söyleyeyim; üç maymunu oynamak karekterimiz, bu yetmezse de, hem unutamıyacağımız bir dayağı, hemde ölene kadar aç ve çaresizlik içinde yaşamayı çoktan hak etmiştik.
Çoğunuz gibi bende, ünlü psikoloğ Martin SELİGMAN'ı lise yıllarım da psikoloji dersinde ki "ÒĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK " kavramını dayandırdığı o meşhur maymun deneyiyle tanıdım. Sonra ki yıllarda da çeşitlendirilmiş deneyleri yer yer hep dikkatimi çekti. Nasıl dikkat çekmesin ki ? bireyiz, toplumdayız çoğu örnekleriyle karşı karşıyayız.
Türkiye gibi ekonomik, siyasi, inanç ve kültürel bazlı katmanların çok olduğu, çoğunluğumuzun, birey olarak taşıdığı öğretilmiş çaresizliklerimize toplum katmanların da oluşan/oluşturulan çaresizlikler de eklenince; çeşit çeşit korkular çaresizlikler çıkış yolunu da engelliyor tabi.
Kimi ne kadar sevebileceğimizi, kime "hain" kime "vatanperver" diyeceğimizi bile başkalarının bizim adımıza karar vermeye cüret ettiği,
hemen hepimizin elverişli kutsallarımızı, kim daha çok ve yüksek sesle dile getiriyorsa, kulağımızla birlikte yönümüzün de ona çevrimeye müsaitliğimiz, "iç ve dış düşmanı" çok bir ülkede, " öğretilmiş çaresizlik" i görmek, anlamak sonrada için için acınacak hâlimize gülmek elbette mümkündür.
Seligman, maymunlar için bir kafes yaptırır. Tavanına bir hevenk muz asar ve maymunların muza kolayca ulaşabilmesi için kafese birde merdiven koyar. Sonra deneye alacağı beş maymunu topluca kafese girdirir. Tavanda ki muzu gören maymun merdivene tırmanmaya başladığı anda, bütün maymunları sırıl sıklam ıslatan çok tazyikli soğuk duş çalışmaya başlar. Merdivene ilk tırmanan maymun muz sevdasından vazgeçer. Bir başka maymun yeltendiğinde yine soğuk duş çalışır. Bu defa diğer maymunlar, merdivene tırmanan ikinci maymunu iyice hırpalarlar.
Deneyin ikinci bölümün de, soğuk duş kapatılır. Islanan maymunlardan birini kafes dışına alarak, yerine ıslanmamış bir maymunu bırakır. Bu işleme kafes içinde ıslanmış maymun kalmayıncaya dek devam eder. Kafese alınan ilk Islanmamış maymun muza erişmeye yeltendiğinde, diğer dört maymun ıslanmamış maymunu çok daha şiddetle hırpalarlar.
Oysa soğuk duşta yoktu, niye ?
Öğretilmiş yada öğrenilmiş çaresizlik deniliyor buna, muza erişmenin ilk yolu; merdivene adım atıldığı an tir tir tiretecek soğuk duşla karşılaşan maymunlar, çaresizliği öğreniyor. Hemde çok ihtiyaç duyduğu muzdan vazgeçerek.
Bir nevi ölümü gösterip sıtmaya razı ediliyorlar.
Maymun aklı işte ! Merdivensiz kafes tavanına çıkma kabiliyetleri olmasına rağmen merdiveni tercih ediyorlar.
Daha da önemlisi; "bu soğuk duş neyin nesi ? Kim niye yapıyor"a akıl erdiremiyor.
Günümüzde gelişen siyaset sosyolojisine, psikoloji ve bunun alğı yöntemleri de eklenince; sosyal bilim aç gözlü siyasetin, statü ve sosyal güç peşinde koşanların suistimaline de çok fırsat verdi.
Toplumu en hassas en can alıcı yerlerinden yakalayarak istediği türde yön vermek, artık çok daha kolaylaştı.
Geçmişin korkuları acı hatıraları, ders yerine, oluşturulan korkularla "tekrar böyle olmamak için benden olmalısın" lar,
her türlü uzak-yakın projektörlerle beyinlere kabullenmesi sağlandı.
"Onca korkuların var iken, muz yemek de senin neyine ?" uyarısıyla;
"Tamam biz muzdan vazgeçtik de, onca muzu bu ülkede kim yiyor ?" denilsin istenmedi.
Ama size müjdeli bir haberim de var elbet; adına " Y" mi " Z" mi "kuşağı " denilen gençler var yâ ! ;
Doyamadım sohbetlerine, vizyonlarına...
Gülüp geçiyorlardı bizlerin öğretilmiş çaresizliğimize;
"çare var !" diyorlardı, hemde bir bir sıralıyarak...
Korkularını çaresizliğini yenebilen bir Türkiye'nin;
evde, sokakta, tüm ülke sathında insan için nasıl bir huzur, zenginlik, kolay yaşam ve refah getireceğini bir düşünün artık hayal değil bu...