Cemaat öncelikle Arapça bir kelimedir. Kökü cem’dir. Toplanma, topluluk demektir. Tekil değil çoğul anlamını taşır. 2 den fazla 3 ve yukarısı çoğul sayılır. Cami, toplanma yeridir. Camide namaz kılanlara cemaat denilir. Günümüzde ise bir fikri benimsemiş, amacı olan kendilerine has özellikleri olan gruplardır. Bu gruplar; Vakıf, dernek, tarikat, mezhepler insan toplulukları gibi çoğaltılabilir.
Günümüzde Fetö olayından sonra Cemaat anlayışı kasıtlı olarak hedefe koyulmuş, cemaat ve cemaatsizlik yeni algı operasyonuyla karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. Fetö, cemaat anlayışına kötü bir örnek olmuş, bütün dini cemaatler töhmet altında bırakılmıştır.
Böylece özellikle dış mihraklı görüşlerin ekmeğine yağ sürülmüştür. Gayrı ihtiyari cemaatsizlik ön plana çıkmaktadır.
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var. “, “Cemaatte rahmet vardır” anlayışıyla cemaatçılık kendisinde yer bulmaktadır. Cemaatsizler ise her şey insan içindir. Kurallar bellidir, ilim ile her şeye ulaşılır düşüncesindedir.
Esas konu olan tasavvuf, tarikatlar cemaat olarak irdelenmektedir. Cemaat anlayışı sadece tarikatlar bazında eleştirilmektedir. Azınlık vakıfları, Hristiyan misyonerlik cemaati veya masonluk cemaatı hiç akla getirilmiyor. Tarihten beri güzel sofi yetiştiren tarikatlar nedense zararlı akım olarak görülmeye başlandı. Bazı yanlış akımlar da cemaat düşmanlığına başladılar. Mesela Mealcı akımlar, Kuranı Kerimi anlamak için hadise gerek duymazlar, mezhepleri kabul etmezler yani cemaat mefhumuna karşıdırlar. Tabii İngilizler tarafından da bir çok sapık mezhepler kuruldu. Bunun gibi nice sapık tarikatlar da deruhte edildi. Şu bir gerçektir ki, Müslüman ülkelerin geneli cemaatler ile iç içedir.
Ülkemizde belli başlı bilinen dini cemaatler genelde siyaset yapmakla, ticaret yapmakla eleştirilirler. Diğer taraftan İslami esaslara ters düşen, bozulan tarikatlar veya cemaatler de kötü örnek olmuştur. Adnan hoca gibi, bayanlarla karışık zikir, kadınlara el öptüren şeyhler gibi cemaatler eleştirilmektedir.
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi ile 23 Kasım Cuma günü “Uluslararası Maraşîzâde Ahmed Kuddûsî ve Kâdirîlik Sempozyumu” gerçekleştirildi. Güzel bir sunum oldu. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Bunun gibi ülkemizde nice sempozyumlar düzenlenmektedir.
Seyyid Abdulkadir Geylani, Şahı Nakşibendi, Ahmed er Rufai, Mevlana Celaleddin, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaşi Veli gibi nice değerli tasavvuf büyüklerimiz cemaatlerin Şeyhleridir. Günümüzde de halen bozulmamış cemaatler vardır. Cemaatsizler, tasavvufu gerekli görmezler. 4 Mezhep kurucularımızın hepsi bir Şeyhe bağlanmış ve nefs terbiyesinden, seyrü sülük terbiyesi almışlardır. Demek ki ilim sahibi olmayı yeterli görmemişler, bir Şeyhe bend olmuşlar. İmam Gazali dahi nefsini, emmare nefis olarak görmüş ve onu yenmek için Şeyh Ali Ramiteni Hazretlerine bağlanmıştır. O ilim sahipleri Peygamberimiz zamanında tasavvuf yoktu, onun için bir Şeyhe bağlanmak lüzumsuz dememişler ve kendileri bir alim olarak şeyhin terbiyesine girmişlerdir. İşte İngilizler böyle cemaatin etkisini gördükleri için bazı tarikatları bozmuşlardır. Eğer bu cemaatler hedef alınmışsa bu tasavvufun önemini ortaya koymaktadır.
Tasavvufa giren salik; Şeyhinin eğitimiyle muntazaman geceleri teheccüde kalkar, zikrini yapar, namazını cemaatle kılmaya özen gösterir, huzurla namaz kılmaya çalışır, sünnetleri uygulamaya çalışır, nefsini tezkiye, mâsivadan korunmaya, kalp temizliği, azametle haramlardan kaçınmaya, farzları uygulamayı, Allah’ın rızasını kazanmayı amaç edinmiş kişidir. Yani İslami esasları severek, huşuyla ibadet etmek için Allah’ın bu amaçla gönderdiği Veli kullarının eğitimine girmektedir. Ayeti kerime de “Salihlerle beraber olunuz” emri doğrultusunda o sâlih kulları bulup faydalanmayı onlar bir görev bilirler. Bu yola girenlere; derviş, mürid, salik, sofi, ıhvan denir. Seyru süluk süresini kimi dervişler kısa zamanda kimi uzun zamanda tamamlar. Her salik, kabiliyetine ve gayretine göre olgunlaşır. Kimisi ölmeden evvel nefsini öldürerek sâlih kullardan olur. Eğer bir Müslüman şeyhsiz İslami yaşamaya çalışırsa elbette zahiri ibadetleri yapabilir. Ama nefs tezkiyesi ve kalp temizliğini kazanması çok zordur. Yani kısaca tasavvuf, İslami özüyle yaşamaktır. Ham sofiler, henüz olgunlaşma sürecinde olduğundan onların elbette bir takım hataları olabilir ve bu hatalar diğer insanların eleştirisine maruz kalabilir.
Tarihte dervişler vatan savunması yapmışlar, Akıncılardan evvel düşman beldelerinde İslamı yayımışlardır. O beldenin fethi kolaylaştırılmıştır. Devlet yönetimi için yetişmiş insana her kademede ihtiyaç vardır. Şimdi bu idarelerde sofilerin olması elbette diğer kesimi rahatsız edebilir. Tabii normal şartlarda devletten ihale alan dervişler de eleştirilmektedir. Oysa dervişlik, kimseye yük olmamak, helal geçinmektir.
Bu itibarla cemaat karşıtı görüşler, birbirlerini daha iyi tanımalılar. Belki Diyanet İşleri Başkanlığı, cemaatleri denetleme yetkisine sahip olmalıdır. Hangi cemaat zararlı ise kapatılmalı veya uyarılmalıdır. Zira tasavvuf bu vatanın güzel bir birikimidir. Daha önce değindiğim “Ötekileştirilmiş Muhafazakâr Kesim “ yazımdaki hususlara yeniden dikkat çekmeyi gerekli gördüm. Zira her yerde İslamfobi algı operasyonları yapılırken, cemaatleri ötekileştirilmiş muhafazakar kesim olarak görmemek, yeni oyunlara alet olunmamalıdır. Cemaat kültürümüzü yeniden gözden geçirip gereken değer verilmelidir. Saygılar.
NAZAR
Kaderime doğru meçhul bir yürüyüşteyim,
Koru ya Rab, günahlarımdır düşmanım.
Sonsuzluktan umutla, bir nazar bekler gönlüm,
Sanki günahlarım bir bir dizildi önüme.
- ---
Yansın gönül evim, artık bana hiçlik gerek,
Günahlarımı eritecek, bir nazar gerek.
O avcı beni gönülden vurdu, kime gerek,
Sanki günahlarım bir bir dizildi önüme.
----
O öyle bir nazar ki günahlarıma güldü,
Hatırlattı acizliğimi, bana ar geldi.
Edeb ya Hu, bu nazar bilene terbiyeydi,
Sanki bir bir günahlarım dizildi önüme.
----
Yüzüm hiç yoktur, amma Sen’den gelen lütuftur,
Hep şifayab olsun gönlüme, nola bu nazar.
Ya cahil kalsaydım, nefsime olsaydım esir,
Sanki günahlarım bir bir dizildi önüme.
----
Darlıktan geldim, sonsuzluğa doğru giderim,
Mezarlık köprüsünden geçerek, hep koşarım.
Şefkattir nazarın, aciz serkeşe Sultanım,
Sanki günahlarım bir bir dizildi önüme.
----
Teveccühe çok muhtacım, nazar eylese hep,
Sonsuz huzura götürse, beni benden alıp.
Cennette cemalinle kavuştursa nazar edip,
Ya Allah son nefeste nazarla iman ver bana ,
HUZUR NAMAZI
Yüce Rab, bizi sevmiş de yaratmış,
Bize, Yüce Peygamberi örnek göndermiş,
Allah beş vakitte bizi hep bekler, huzuruna,
“Kullarım bana ibadet ediniz” diye emreder.
----
Her namaz bir Miraçtır anlayana,
Eğer ezandan önce abdestliysen ne mutlu,
Aman içini de temizle kirden, benlikten,
Yüce huzura hazırsın işte o zaman.
------
Davet geldi, beklenmektesin heyecanla,
Bu heyecan, seni kavuşturacak Rabbına,
Bak aracısız bekler seni Mevla, tüm kapılar açık,
Ne sekreter, ne danışman var kapıda.
-------
Artık hiçlikle alırsın Tekbir, Allahu Ekber,
Elif gibi dik olursun huzurda, sanki yoksun,
Dünyayı terk, terki terk edersin huşuyla,
Kıyamda Allah’a Kur’an ile konuşursun.
-----
Rükuyla ancak O’na eğilirsin,
Tazim edersin, kulluğa kulluk yok dersin.
Boyun bükmüş, kurban gibi hazırsın,
Teslimiyettesin Hazreti İsmail gibi.
---
Sonra müjde aldın, kurtuluş için,
Doğruluverdin, Allah'a hamd ettin.
SemiAllahu limen hamideh,
Sevinçle huzurla doldun ve gönlün coştu.
-----
Sadece O’na yaptın mukaddes secdeni,
Seccadede buldun teslimiyyeti,sevgiyi,
Naz yeridir burası, istedin istedin,
Bağışlanmadan kaldırma başını fırsat bu fırsat.
-----
Oturdun, artık hak ettin duana içten sarıl,
Hep hayran sana melekler, gıbtayla.
Peygambere ve meleklere ver selam,
İşte böyle erdin, ibadet huzur namazına.