Cennet, hemen her dinde var olan bir kavram. Dünyanın neresinde olursanız olun, iyilerin ödüllendirileceği kötülerin ise cezalandırılacağı bir ahiret kavramına rastlayabilirsiniz. Bazı inançlarda bu öldükten sonra hayvana dönüşmek yada üst bir sınıfta yeniden doğmak olarak karşımıza çıkar.
Fakat biz İslam'da bahsedilen cennet kavramını kaynaklarımızdan yola çıkarak irdelemek istiyoruz. İslam bize cennette nasıl bir yaşam şekli sunuyor?
Yani cennetin Kuran'da bahsedilen şartlarını düşünecek olursak ne gibi değişimler bizi bekliyor? İnsan olarak bedenimizde nasıl değişimler olacak? Yada cennetteki yaşam dünyamızdaki yaşama benziyor mu?
Hadisi şerifler ve Kur'an ışığında, tepeden tırnağa yeniden yaratılacağız. Bu yaradılış bedenimizi ve bilincimizi de kapsıyor. Yani sadece zihnen var olduğumuz bir evren değil fiziken de var olduğumuz bir dünyada dirileceğiz.
Soyut kavramların günlük hayatta kullandığımız dil ile anlatılması çok güç oluyor. Denebilir. Fakat hata etmekten Allah'a sığınırız. Maksadı hasıl edecek kadar konuyu izah etmeye çalışacağız.
Öncelikle cennet, dünyamızın fizik kurallarını toptan değiştiriyor. Bilimsel olarak buna nasıl yaklaşılır bilmiyorum!
Cennetteki bir kul dilediğinde dilediği yerde olacak. Bu da düşünce hızında bir seyahatin mümkün olduğunu düşündürüyor. Fiziki olarak cennette var olacağımıza göre ışınlanma gibi bir teknolojiden söz edilebilir. Fakat ışık hızı dahi bu kadar büyük bir ortamda yavaş kalacaktır.
Çünkü cennete en son giren kişinin dahi 2 dünya büyüklüğünde mekana sahip olacağı belirtilmiştir.
Sahabelerin yıldızlar gibi olduğu, cennette billur köşelerde oturanların olduğu, cennetin kat kat olduğu ve cennetin sonsuza yakın büyüklüğünden bahseden ayet ve hadisler mevcuttur.
Bu durumda ışık hızı değil, düşünce anında istenilen yerde olunduğu söylenebilir.
Cennetteki ağaçların dallarının ters büyüyeceği, olgun meyvelere rahat ulaşılacağı belirtilir. Ağaçların, kullar dilediğinde meyvesini uzatacağı anlatılır. Bu durum bize zihnimizle yada sözlerimizle maddeleri yöneteceğimizi gösteriyor.
Hadisi şerifde cennetteki bir kulun bir kuşu yanına çağıracağı, pişen kuşu yiyeceği sonra dilerse kuşun tekrar canlanıp uçacağı zikredilmiştir.
Sonuç olarak; cennet kavramı dünyamızın bilinen tüm neden sonuç ilişkisinin üzerindedir.
Dünyamızda sebeplere bağlı sonuçlar varken, cennette sonuçlar sebeplere muhtaç değildir. Denebilir.
Yani cennette bulutsuz yağmur, topraksız fidan olabilir.
İnsanın biyolojik yapısının dahi farklılaştığı bir mekandan söz ediyoruz. Cennette yaşlanmanın olmadığı belirtiliyor.
Aynı zamanda boşaltım sisteminin olmadığı bir insan fikri ortaya konmuştur. Bu da şunu gösteriyor ki insanın hücre yapısı değişiyor. Hücrelerin kopyalandıkça eskidiği dünyamızdan farklı olarak büyümenin durduğu, 33 yaşında sabit kalınan, bir sonsuz yaşam evresi...
Cennetteki maddelerin de çürüme ve bozulma göstermediği düşünülürse madde hakkında bilinen tüm kanunların cennette değiştiği söylenebilir.
İnsan yemek yiyecek fakat tuvalete çıkmayacak, kilo almayacak, yaşlanmayacak.
Cennette hamilelik, doğum gibi konularda yok. Cennette doğum olmadığından ölüm de mümkün değil. Hatta cennetin bir de psikolojik yönü var ki ayrı bir yazının konusu olabilir.
Kuran ve Hadislere göre; Cennette sıkılmak yok. Mutsuzluk yok.
Cennette bir insanı özlediniz ve özlediğiniz o insan cehenneme gitti. Allah kulu üzülmesin diye özlediği o kişinin benzerini yaratacak.
Bu dünyanın biyolojik kanunlarıyla kıyasladığımızda bize zor ve saçma gibi gelen bu konular aslında insanlığın ilk çağlarından beri tartışılagelir.
Bunları yani gaybı, görmeden inanmayı, iman olarak nitelendiririz.
Aklımızın almadığı öbür dünya bize Yüce Yaratıcının bir vaadidir. Baharda sineklerin diriltilmesi ahirette insanların diriltilmesinden kolay bir şey değil. Yani her yıl milyonlarca ağaç, hayvan ve böceğe can veren Allah öldükten sonra insanı diriltmeye muktedirdir.
Fakat konumuz iman edip etmemek meselesi değil. Konumuz Cennette vaadedilen yaşamın bizdeki ve bildiğimiz evrendeki değişimlerini irdeleyebilmek. İlginç bir konu olduğunu düşünüyorum. Benim aklıma gelen bunlardı.
Belki sizler de aklınıza gelenleri yazmak istersiniz.
Selametle...