Allah rahmet eylesin Ahmet Emmi, Göksun'a ilk yerleşen aileler arasın da kabul edilen ve "Çokaklılar" olarak bilinen eşli bir kabile mensubudur.
Ahmet Emmi, Göksun'un medrese eğitimi görmüş beş din âliminden biri olan,
eski Göksun Müftüsü; rahmetli Çokaklızâde Müftü Ali Efendi (Merhumlar Fikri ve Esme Çokaklı'nın babaları) ile "Abiderler" olarak bilinen, rahmetli Abider Ali'yle de amcazâdedir.
Ahmet Emmi aynı zaman da, Göksun ve çevre ilçeler de büyük nâm salmış meşhur pehlivanlarımızdan Çirkin Halil'in de kardeşidir.
Merhum Ömer Çokaklı, Emekli öğretmen Hayri ve Selim Çokaklı'ların babaları ve Abider Çokaklı'nın da dedesi olan Ahmet Emmi, iri iri koşum malları, çifti-çubuğu, tarla-takımı, sürü sahibi, sofrası köye şehirliye açık, hatırlı-gönüllü gün hükmüne göre epey de varlıklı bir adamdı.
Mahallesin de ve tüm çevre de barış ve gönül adamı olarak bilinen Ahmet Emmimiz, uzun boylu, babayiğit, huzur ve güven veren sesi, tebessümlü yüzüyle yakışıklı da bir adamdı.
İçinizden geçirdiğiniz "Madem yakışıklıydı da niye O'na' Çirkin Âmed' dendi yâ ?" sorunuzu da duyar gibiyim.
Ailenin, çocuk yaşta 'nazar'dan kaybettiği çocuklardan dolayı, görkemli doğan diğer çocuklara da nazar değmesin diye
Çirkin Halil, Çirkin Âmed demişler.
Bu oymağa, bundan dolayı da Göksun da hep "Çirkinler" denir.
Bu güzel adamı, daha iyi tanıyasınız diye yapılan bu izahatlardan sonra,
Ahmet Emmi'yi, Ahmet Emmi yapan esas neydi biliyormusunuz ?
İlçemiz de, modern tıp ve veterinerliğin yayğın olmadığı dönemler de, Köylerle birlikte İlçe Merkezi'nin yanı sıra, Afşin yakın köyleri, Geben ve Yalak kasabalarının insanda ki kırık, çıkık, eziklere ilaveten hayvanların her türlü dertlerine "medet ! " diye ulaşılan ilk kapıydı Ahmet Emmi'nin kapısı.
Evine kırık-çıkık için gelenlerin hâddi hesabı şöyle dursun, O'nu tâ uzak köylere götürmek için gelenlere hasta da olsa "off ! " demeyen, giden, dualar aldıkça yüzü gülen içinden de " elhamdülillah ! " diyen güzel yürekli bir insandan bahsediyorum size...
Çarşıya, pazara indiginde, derdi olanları sabırla dınleyen, çare bulan Ahmet Emmi kendi tarlasında da olsa, oralar da bile aranıp bulunan bir adamdı O.
Tarlasında ki çiftini-çubuğunu emanet edeceği birini bulup "aman !" diyenin peşin de giden yine O Ahmet Emmimızdi.
Modern tıbbın, ortopedinin, veterinerliğin
amprik (ilkel) bulduğu, ancak yüz yıllardan beri deneme-yanılmayla, tecrübeyle elde edilen bu bilgiler, süzüle süzüle ve adına
"sınıkçı" denilen Ahmet Emmi de neşvü nevâ bulmuştu sanki. .
Düşünsenize, röntgen yok, alçı yok, bandaj yok, Ahmet Emmi "bismillah" diye kırık ve çıkığı yoklar, hangi eklem ve kemiğin nerde olması gerektiğini bilen biri olarak, onu yerine getirir, adına "cıbar" denen sabun, yumurta akı, kıl v.s karışımlı malzemesini dört taraflı uygun tahta parçalarıyla tesbit eder "geçmiş olsun" diye işini bitirirdi.
Sadece bunlar mı ? değil elbet hayvanlarda ve insanda ki dahili hastalıklar, yara-bere için doğada bulunan, şimdikilerin "fitoterapi" dedikleri tedaviyi Ahmet Emmi, falanca otu kaynat veya ez, sade veya şununla karıştır şu kadar iç veya sür diyerek çoğu hastalarını da böyle tedavi ederdi O...
İnsan vardır, yaratıcının kendine verdiği ilmi, kendi marifetinden bilir, gurur ve kibir yapar, unutur dününü ve kaybedeceği yarınlarını...Ama rahmetli Ahmed Emmi böyle biri değildi. İlim sahibinin kim olduğunu da iyi bilenlerdendi O...
Modern ilimlerle çekişmesi olmayan, hatta tıp ve veterinerlere karşı özel muhabbeti olan biriydi de O.
90' lı yıllar da Ahmed Emmi artık iyice yaşlanmış, ilçeler doktor ve veterinerler açısından da zenginleşmişti. Ahmet Emmi gelen hastaları bunlara yònlendirse de, ısrarla dayanamayıp "gönül koymasın diye" mecburen gittiği vakalar da oluyordu.
Bir gece, rahmetli Durna Ahmed'in (Elbistan) rahatsızlanan ineği nedeniyle Hacımirza'ya gittiğim de, tedavimi tamamladıktan sonra Ahmed Emmi ahırın bir köşesinden aniden çıkmaz mı ?
Meğer beni izlermiş rahmetli,
"Allah ilmini artırsın oğlum" dedi. Beğenmiş demek ki Ahmet Emmim, öpmüştüm O'nun ellerinden...
Bu Şehir de hakkın o kadar çok ki Ahmet Emmi, senden çok razı kaldı bu Şehir...
Umudum o ki, Rabbim de sizden razı olacak eyy Goca Çirkin Âmed eyy !
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.