Şükürler olsun, şehrimize güzel yağmur yağdı. Yağış yoğun olunca, hazırlıksız yakalanan belediyeler ve vatandaşlar zor anlar yaşadılar. (Aslında “hazırlıksızlık” mazereti belediyeler için söz konusu olamaz.)
Çok şükür can kaybı yok. Ama gerek kırsalda, gerekse merkezde önemli mağduriyetler ve zayiatlar oldu.
Merkezde, her zaman olduğu gibi mühendislik harikası(!!) caddelerimiz göle döndü. Meyilli bölgelerde ıslah edilmeyen dereciklerden, arazilerden caddelere çamur selleri aktı.
Özellikle restorasyonu daha geçen yıl tamamlanan tarihi kapalı çarşımızda tam anlamıyla bir “rezalet” yaşandı. Sanki şehrin bütün yağmurlama suları buraya verilmiş gibi, Kapalı Çarşı adeta dev bir “kapalı kanal”a dönüştü.
***
İnsanoğlunun doğayla mücadele etmesi ve doğanın ne zaman ne ölçüde bir güç kullanacağını kestirmek imkansız. O yüzden, siz çarşının orta yerine kocaman bir kanal da açsanız, Allah daha büyük bir yağmur verdiğinde yine yetersiz kalacaktır. Bu apayrı bir konu!
Ama görüldüğü kadarıyla o kadar bütçe harcanarak yapılan çalışmalarda bazı hatalar yapılmış. Zannedilmiş ki üzeri kapatılınca her şey tamam... Gerek giriş-çıkışlar, gerekse üst kısımlardan, ara sokaklardan gelen yağmur suları olduğu gibi çarşıya doluyor. E, yeteri kadar alt yapı da olmayınca…
Bir “arıza” var vesselam.
***
Fakat burada benim dikkatimi çeken daha başka bir konu! Mutlaka sizlerin de gözünden kaçmamıştır.
Tamam, yağmur yağdı, sel geldi, dereler taştı, çarşıları yolları su bastı… Allah’ın işine (haşa) karışmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Farzedelim, yetkililer de görevlerini düzgün yapmadılar!
Peki biz vatandaş olarak, yahut o çarşının esnafları olarak üzerimize düşen görevlerimizi ne kadar düzgün yapıyoruz? Ya da yapıyor muyuz?
Yahu görmediniz mi, çarşıya dolan suyun üstünde yüzen çöp deryasını!! Allah aşkına onlar da mı gökten yağdı? Onları da mı belediye getirip çarşının ortasına döktü?
Yapmayın, etmeyin…
Tamam, elin gözündeki “kibrit çöpünü” görelim… Ama lütfen kendi gözümüzdeki “merteği” de görmezlikten gelmeyelim. Elbette kurumların yanlışları vardır. El hak doğru! Ama o çöpler oraya başka yerden gelmedi. Sen attın onları oraya hacı!!
Öyle bir yerde yağmurlamanın “kralı” olsa ne yazar? Zaten çöpler yine kapatmaz mı mazgalları?
Biz, her fırsatta soluğu umrede alan Müslüman bireyler olarak, yere attığımız her çöpün, bir şekilde birinin, bir canlının hayatına mal olacağını, en azından bir zarara yol açabileceğini ve en önemlisi “kul hakkı” olduğunu düşünmüyorsak gerizi laf-ı güzaf. Ne Allah’ın yağmuruna, ne de bir başkasına laf söylemeye hakkımız yok.
***
Peki, yağmur öncesi gerekli tedbirleri al(a)mayan belediyelerimiz yağmur sonrası vazifelerini vaktinde yerine getirebildiler mi?
Buna gerçekten “evet” demeyi çok isterdim!
Pazar günü, yani “sel sele” gittikten bir gün sonra şehrin belli bölgelerinde şöyle bir dolaştım.
Ana arterlerde halen selin geride bıraktığı balçık birikintileri, kum ve taş yığınları duruyordu. Kaldırımlarda, çakıl yığınlarından, çamurdan yürüyemeyen insanlar gördüm. Eminim şu an bile vardır!!
***
Allah’ım sen bizi daha büyük afetlerden koru. Rahmetini de esirgeme ya RAB!
Sevgiyle kalın.