İçinde adaletten kırıntılar olma ihtimali olan kocaman saraylarda oturan, işini yaptığını zan ederek maaşını alan, devletin önemli bir mevkiini işgal eden kişilerin adı Cumhuriyet savcılarıdır. Bu görevlilerin işi ise, hiç kimseden emir veya tavsiye beklemeden, kanunların verdiği yetki ile kamu vicdanını yaralayan ve kanunlara aykırılık gördükleri her işi soruşturmaları ve adaletin tesisi için çalışmalar yapmalarıdır.
Buradan şunu anlıyoruz. Bir kanunsuzluk ve haksızlık olduğunda, birilerinin şikayet etmesine gerek dahi kalmadan o işin peşine düşüp kamu adına bu kişilerin hesap vermeleri için çalışmalar yaparlar. Bu yazdıklarım oluyor ise bir mesele yok, tek diyeceğim Allah yar ve yardımcıları olsundur.
Gel gelelim yukarıda gayet iyi niyet ile yazdığım hiç bir husus tamda yazdığım gibi olmuyor. Savcılarımızın yazılı olmayan görevleri de var ve bu görevler yazılı olanlardan daha önemli olmalı ki sürekli olarak haberlerde bunları duymaya başladık.
Haberlerden esinlenerek savcıların görevleri hakkında edindiğim kanaatları aşağıya yazıyorum. Gördüğüm kadarı ile bu görevler adaleti tesis etmekten daha mühim görevler olup sadece savcılarımız değil bütün adli personel bu görevlerini canla başla yerine getirmektedirler.
Daha anlaşılır olması için bu görevleri tek tek, madde madde sıralamak istiyorum.
- Savcılarımızın ilk görevi, akşam evine gidip televizyon veya radyo başında haber dinlemek isteyen vatandaşlarımızın kalbini şişirmek, öfkelenerek sinirlerini bozmak ve canından bezdirmektir.
- Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının devletine olan inancını sarsmak ve kendi kendisinden korkmasını sağlamak ve devletten adalet sadır olmayacağını beyinlere nakşetmektir.
- Özellikle kadınlara saldıran erkek bozuntularının işlerini yarım bırakmamaları için, onları aynı gün salarak, işlerini tamamlamalarını temin etmek. Bu işte savcılarımızın yarım bıraktığı hallerde devreye hakimlerimiz girerek, cinayetin tamamlanması için ve kişinin cani sıfatını tam olarak alması için gerekeni yapmaktadırlar. Bu hususta hakimlerimize yardımcı olan iki adet gayet güzel kanunumuz da var. Birisi adli kontrol ile serbestlik, diğeri ise denetimli serbestlik. Bu kanunları çıkaran siyasilerimiz Avrupa birliği madalyasını hak etmişlerdir. Bu kanunları çıkaran ve uygulayanlara bu madalyanın verilmesini yüce meclisten en kısa zamanda istirham ediyorum.
- Herkesin her istediği yerde ve zamanda gezemeyeceğini bilmesini temin etmek. Mazaallah gece yarılarına kadar sokaklarda gezilir ise kaldırımlar aşınır ve milli servet heba olur.Savcılarımız katil adaylarını salıvererek insanların ellerini kollarını sallayarak her yerde dolaşmalarını engelleyerek kamu malına kullanma zararı verilmesini engellemektedir.
- Turistlerin yarı çıplak gezerek ahlakımızı bozmamaları için onları taciz eden sapıkları serbest bırakarak ahlakımızı korumak. Kapkaçcıları serbest bırakarak hazineye dolaylı gelir aktarılmasını temin etmek.
- Lise ve üniversite okuyan kızlarımıza musallat olan sapıkları serbest bırakarak, kızlarımızın orda burada dolaşması yerine derslerine çalışmalarını temin etmek
- Bütün dünyaya kadınlara ne kadar hürmet ettiğimizi göstermek istediğimiz Diriliş Ertuğrul gibi dizilerin yalan olduğunu, her önüne gelen erkek bozuntusunun kadınları gönlünün istediği gibi istediği yerde öldürmelerine veya teşebbüs etmelerine yardımcı olmak için bu suçu işleyenleri defalarca serbest bırakarak, neticede kadının ölmesinden sonra tutuklamak, Hakimlerimizin görevi de bu canilere taktıkları kravat yüzünden indirim uygulamak.
- Bütün dünyaya Türkler icad yapamazlar dedirtmemek için, hiç bir milletin icad edemediği ve patenti sadece bize ait olan ve cumhuriyet savcılarımız ve hakimlerimizin itici güç olarak kullanıldığı suç makinaları üretmek. Bu üretimde ise teknoloji yerine, aynı ve benzeri suçları işleyenleri onlarca defa serbest bırakmak tekniğini kullanmak.
- Bu suç makinalarını üreterek yerli sanayiye katkı ile bu suç makinalarının ithal edilmesine engel olmak.
- Kanunlarca suç teşkil eden bir işlem yapacak olan kişi veya kişilere cesaretli olmalarını telkin edecek uygulamalar yapmak ve bu insanların cani, katil ve sapık gibi isimler almalarına yardımcı olmak. Mazaallah bu isimleri para ile almaya kalksalar dünyanın parası yetmezdi. Bu isimleri kullanmak isteyen vatandaşların bu isimler ile mücehhez olmaları için devletten aldıkları maaş ile hizmet üretmek.
- Vatandaşların bir devleti olmadığını, başlarına bir hal geldiğinde kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğini ve böylece kendi işini kendi yapan becerikli vatandaşlar ihdas etmek.
- Yurda kaçak yollardan tabanca ve benzeri silahları sokanların, evlerine ekmek götürmelerini temin için yakalanan silahlardan dolayı hiç kimsenin ceza almamasına özen göstermek. Bu silahı temin edemeyen bizim gibi aptalların ise bu silahlar ile vurularak aptallıklarının ödettirilmesini temin etmek.
- Polisimizin bin bir emek ile yakaladığı, kamunun ceza verilmesini beklediği suçluları serbest bırakarak kamuda infial meydana getirmek. Haberlerde bu işin ortaya çıkması ile tekrar o şahsın yakalanması için polise müracaat ile polisimizin boş boş oturmasına izin vermemek.
- Tekrar yakalanan bu kişinin daha önce neden serbest bırakıldığını unutarak cezalandırılması için mahkemeye tutuklanmak üzere sevk etmek. Burada devreye mahkeme girerek, göstermelik bir mahkemeden sonra bu suçlu kişi yukarıda saydığım bütün adalet damarlarını delik deşik edecek kanunları kullanarak salıverilmelerinin seyrettirilmesi.
- Vatandaşın paralarının nasıl çarçur olduğunu gözüne gözüne sokmak. Bu nasıl yapılıyor der iseniz. Kocaman adalet sarayları inşa etmek, içinde binlerce kişiyi istihdam etmek, binlerce polis ile kanunsuzları yakalamak, saatlerce ve aylarca mahkeme etmek, netice almadan serbest bırakmak ve bütün bu işlemler için binlerce kişiye maaş ödemek, binaların ısınmasını ve bakımını üstlenmek gibi neden harcandığını vatandaşın bir türlü anlamadığı bütün bu masraflardan sonra, vatandaşın başını ellerinin arasına alıp, ağzından bedddualar ile kurumdan ayrılmasını temin etmek gibi işler.
Yazdıklarıma itiraz edenler çıkabilir. Bu kişilere ve kamu görevlilerine tek diyeceğim haberleri bir dinlesinler. Daha dün akşam, cadde üstünde bir mevzuu protesto eden vatandaşların arasına giren adam bozuntusunun birisi, ayrıldığı eşine makas ile saldırıp kadının başına ve yüzüne defalarca vurdu. Öldürmeye taş teşebbüs. Savcılık ise bu adamı aynı gün serbest bıraktı. Şimdi bu haberin gerisini merak edenlere tek söyleyeceğim, hiç beklemezsiniz büyük ihtimal ile. Bu adam demek zorunda olduğum adam bozuntusu, işi daha ileri götürerek bu kadının canına kast eder, ya öldürür veya ölmekten beter eder. Neden der iseniz, haberlerde bunun benzerini defalarca gördük. Öldürülen her kadının bunun gibi defalarca saldırıya maruz kaldığını ve devletin bu kişileri adam gibi cezalandırmadığından cesaret ile bu şen’i işi icra eyledikleridir.
İstanbul teksasa dönmüş, herkesin elinde silahlar sokaklarda birbirini vuruyor. Kapkaçcılar her gün bir insanı mağdur ediyor. Dayak yiyenler hastanede, onları hunharca dövenler ise serbest. Yazdıklarımda bir yanlışlık var ise binlerce defa özür dilerim.
Bir devleti yıkmak istiyor iseniz, adalet sisteminin canına okuyunuz. Türkiye bu kadar zor günler geçirir iken kendi içinde kamu huzurunu yakalayamaz ise veyl halimize. Bu mevzuları defalarca yazdım. Hiçbir şey değişmediğine göre, ya ben yanılıyorum. Yada yetkili dediğimiz insanlar uzayda yaşıyor ki bu haberlerdeki vahim tabloyu görmüyorlar.
Cezalar kamunun istediği gibi ve gecikmeden uygulansa, hiç bir şey üretmeyen, adli personel, ceza evi personeli ve emniyet güçlerine bu kadar bütçe ayrılmasına ve dünyanın en büyük hapishanelerinin inşasına gerek kalmazdı. Vesselam.
Canından ve malından emin olamayan Abdulbaki Günışığı