Siirt- Avrupa Birliği Bakanlığının Organize ettiği İngiltere Büyükelçiliği’nin desteklediği Türk Medyası AB Yolunda Semineri için iki gündür Siirt’teyim.
Siirt, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 135 bin nüfuslu küçük bir il. Diğer illerden farkıysa etnik olarak çeşitlilik göstermesi. Kente girişte Kürtçe ve Türkçe olarak “Şehrimize Hoş Geldiniz” mesajını gördüğünüzde de bunu fark edebiliyorsunuz ama burada Arap kültürü de çok yaygın. Medrese kültüründen gelen hatırı sayılır bir kesim ve inanç insanları var.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine hanımın Siirtli olduğu düşünüldüğünde, üstüne de birkaç bakanla kabinede temsil edildiğini de ekleyince Siirt’in şaha kalkmış bir il olduğunu düşünebilirsiniz ama değil.
Avrupa Birliği Bakanı, Baş Müzakereci Egemen Bağış’ın buralı olmasının, seminerin burada yapılmasıyla bir ilgisinin bulunup bulunmadığını bilmiyorum ama burada seminerden çok daha önce yapılması gerekenler var.
Hizmet noktasında “sıfır” denilecek bir yer.
Polisevi, Öğretmenevi gibi kaldığımız ve yemek yediğimiz yerler nispeten güzel olsa da, kentin çok şeye ihtiyacı var.
Özellikle de yoksulluğun kırılmasına.
Buranın insanı yoksul, işsizlik var ve sıkıntılarla boğuşuyorlar.
Öncesini bilmediğim için, sonrasında damatlarının bir etkisi olup olmadığını da bilmiyorum ama görünen köy, kılavuza çok ihtiyaç duymuyor.
Üstelik zamanında Jet Fadıl da buradan çıkmıştı.
Şehir, ana caddelerin güzelliğine kurban edilmiş gibi.
Önemli merkezin dışında kalan yerlerde yoksulluk hâkim.
Yolları kötü, yapılaşma iyi değil, insanların alım gücü yok, yok ha yok!
Ama barış var…
Buranın insanı çözüm sürecinden çok umutlu.
Farklılıkları bünyesinde barındıran bir kent olarak, bir arada yaşamanın, terörün sonlandırılmasının, yatırımların artmasının, sosyal hayata daha çok kaynak aktarılmasının insanların yaşam standardını yükselteceğine inançları tam.
Güneydoğu’da olmasına rağmen, Adıyaman gibi Siirt’te de terör olayları pek olmuyordu. Bunda yerel dinamiklerin etkisi elbette çok…
Özellikle medrese kültüründen gelen ve büyük bir saygınlığı olan âlimlerin etkisinin olduğu kendisini gösteriyor.
Kente ilk baktığınızda çok mutaassıp bir kent olduğuna karar veriyorsunuz ama biraz incelediğinizde öyle olmadığını da görebiliyorsunuz. Mesela burada içki tüketimi hayli fazla…
Çözüm sürecinden en karlı çıkacak illerden birisinin memleketleri olduğuna inanan Siirtliler, sürecin akamete uğramaması ve sonunca gidilmesini istiyor.
Farklı illerle kardeş projeler geliştiren Siirtliler, bu projelerle hem kentlerini tanıtma hem de destek alma peşindeler. Üstelik bu projelerle, kendi kentlerindeki eksikliği görme şansını da elde edebiliyorlar.
Doğunun misafirperverliği burada da var.
İnsanları çok sıcak, yakımlı ve dost canlısı.
Türk Yerel Medyası AB Yolunda Seminerinin burada yapılmasının nedenlerinden birisi de, valiliğin AB’ye bakışı ve verdiği destekte yatıyor.
Kentlerini tanıtmak için elinden geleni yapan Siirt Valisi Ahmet Aydın, Avrupa Birliği seminerini kentlerinde yaparak, seslerini duyurmayı düşünmüş olabilir.
Netice itibariyle, Siirt, doğu ve Güneydoğu’da şirin, küçük bir il ama farklılıklarıyla öne çıktığı gibi, barışa destekleriyle, kabuğunu kırma çabalarıyla, seslerini duyurma girişimleriyle de önemli bir yer.
Anlaşılan o ki, barış, özellikle bugüne dek ihmal edilmiş her kentte büyük bir sevinçle, umutla karşılanıyor.
Sürecin sonunda, elde edilecek demokratik haklara ek olarak, düzelecek ekonomik ve sosyal hayatla da daha iyi yaşayacaklarına inanıyorlar.
Aslında bu inanç bile barışın ne kadar güzel bir şey olduğunu, insanların içinin huzur dolması için adının bile yettiğini, kim bilir kendisinin neleri değiştireceğini düşlememize imkân veriyor.
Türkiye, çok önemli bir süreçten geçiyor.
Reyhanlı katliamı da gösteriyor ki, barış süreci, birilerinin ekmeğine fena halde çomak sokuyor.
Çünkü o birileri, asla bu insanların insanca yaşamasını istemedi.
Burada esas olan, kurulan bu oyunları bozmak, tezgâhları tersyüz etmektir ki, bunun için hepimize görev düşüyor.
Damadımız başbakan da olsa, sıradan vatandaş da olsak…
***
İki kelam da seminerle ilgili bir şeyler söylemem lazım.
Başından bu yana “kriterleri” nedeniyle destekçisi olduğum Avrupa Birliği sürecinde yapılmak istenenin ve yapılanların halka yeterince anlatılmadığını bir kez daha burada gördüm.
Seminer süresince anlatılanlar çok önemliydi ama Avrupa Birliği Bakanlığı Sivil Toplum, İletişim ve Kültür Başkanlığı Koordinatörü Başak İlisulu’nun anlattıkları çok daha önemliydi.
Kanımca Başak hanımın her ilde AB’yi anlatması, süreci çok daha hızlandırır, halkın sürecin sonunda neler kazanacağı konusunda çok daha inandırıcı doneleri aktarı diye düşünüyorum.
Twitimden seçmeler
Burada (Siirt’te) yabancılık çekmedim. Ahmet Aydın da var ama AK Parti Grup Başkanvekili değil, Siirt valisi :)