Darbenin “Mısır” da yapılıyor olması, Türkiye’deki darbe özlemiyle dolu olanların hızını kesmedi. Çünkü“en iyi darbe kendi ülkesinde yapılan darbedir” belki de. Başka ülkelerde meydana gelen ve kanlı kanlı devam eden darbeleri överek, darbe ithal edeceğini düşünenler var.
Sadece CHP’li Birgül Ayman Güler değil elbet.
Bu ülkede Mısır darbesini haklı bulan çok sayıda insan var.
Sıradan insanlar bunlar…
Benim, senin gibi…
Bazısı siyasi, bazısı STK mensubu, bazısı memur, bazısı işçi…
Bürokratı da, yüksek yüksek makamlarda olanı da var.
Yüreğinde insanlıktan eser kalmayan, demokrasi kültürü bulunmayan ve vicdanı olmayanlar, bütün zulümlere “kılıf” bularak haklılık payını dağıtıp duruyor.
Suriye’de Esad’ın halkını öldürmesine kılıf çok.
Doğu Türkistan’da insanların ölmesine de bulunan kılıflar var.
Arakan’dayakılan insanlar için de geçerli sebebi olanlar var.
Türkiye’de 1960’da başlayıp, neredeyse her on yılda bir tekrarlanan farklı farklı darbelere, farklı farklı kılıflar bulan var.
Hepsinde bir “ama” denerek, suçun iktidarda olanlara atanlar var.
Ama batıda böyle bir şey yok.
Çünkü darbe, geri kalmışlığın sembolüdür.
Ülke geliştikçe, darbe kapıları kapanır.
Geri kalmış ülkelerde asker, her zaman ülkenin gerçek sahibidir.
Dilediğine iktidarı verir, dilediğinin elinden alır.
İsterse yasa yaptırır, isterse yapılan yasaları bir çırpıda çöpe atar.
Meclisi açan da odur, kapayan da…
İnsanlar boş yere seçime gider, sandıklarda oy kullanır, iradesinin yönetimini görmek ister…
Zira bir gece ansızın her şey değişebilir.
Bütün kazanımlarınız zorba bir yönetim tarafından iç edilebilir.
Üstelik itiraz edemezsiniz.
Sokaklara çıkarsanız, serseri kurşunla hayatınızdan olabilirsiniz.
Ateş etmeyen serserileri kurşunlayan serseriler de vardır çünkü.
Bu açıdan darbeyi, aklı başında hiç ama hiç kimse savunamaz.
Ya deli olması lazım, ya bizzat darbeci ya da sapık derecede zalim olması gerekir.
Bunun dışında darbeyi savunan bir tane aklı başında “adam” bulamazsınız.
Ama bizde hariç…
Bizde “aklı başında” olduğunu söyleyenler, öncelikle darbeyi savunmakla işe başlar.
Kılıf bulmakta zorlanmaz.
Eğer darbe, İslam Ülkelerindeyse, suçlanacak konu “İslami yönetim” olur.
Mazlum ve mağdur insanların ne istediği, neyi sorguladığı, hangi haklarının elinden alındığı, bugüne dek nasıl yönetildiği veya yönetilmediği konuşulmaz.
Darbeye muhatap olanlar yoksulsa, bir tekme de senin vurmandan daha kolayı olmaz.
Ama Müslümansa “Mursi’nin dünya görüşünü desteklemiyoruz, onun destekçisi AKP. Dünya görüşü itibariyle bizim destekleyeceğimiz bir siyasi hareket değil.” dersiniz.
CHP’li Birgül Ayman Güler, böyle buyurarak darbeyi desteklemiş.
Olaya “İnsani” yönden bakmaktan çok uzak olan Güler ve onun gibi “hak savunucusu” olduğunu söyleyenler dahi, “inanç” olarak bakıp, kendi görüşünde olmayanlara her türlü zulmü reva görecek kadar insanlıktan uzak, taşlaşmış bir kalbe sahip olduklarını gösteriyor.
Üstelik Güler, bunu parti adına söylediğini de eklemeyi ihmal etmedi.
Kapalı kapılar ardında itiraz eden olmamış.
O zaman ne diye “içerideki görüşmeyi sızdırıyor” diye partili arkadaşlarını suçluyor.
Görüşünde herhangi bir sapmanın olmadığını da özellikle belirtiyor.
Güler, Doğu Türkistan’daki zulme de duyarsız kalmıştı…
Türklerle Kürtleri eşit ve eşdeğerde gösteremezsiniz diye inliyordu ama Doğu Türkistan’da yaşayanları “adamdan” saymıyordu.
Suriye’de her gün ölen insanlar da umurunda olmuyordu.
Arakan’da yakılan, küle döndürülenler de…
Çünkü yanmış, küle dönmüş kalpler, ancak kendi çıkarı için atabilir.
Diğerlerinin önceliği, dili, dini, ırkı ve kültürüdür…
Acı çeken, mağdur olan, mazlum insanların çektiklerine değil, onların inancına, diline, dinine, rengine veya kültürüne bakarak destekler veya karşı çıkar.
“Dünya görüşü itibariyle bizim destekleyeceğimiz bir siyasi hareket değil” deyip, çıkarsınız işin içinden ama aynı zamanda insanlıktan da çıkmış olursunuz…
Tweetimden seçmeler
Gezi Parkı “halka” açıldı, sonra kapatıldı. Nedeni Taksim Dayanışma Platformu'nun eylemi. Anlayın, Gezi'nin “halka açılması” istenmiyor!