Zaman zaman köşe yazılarımızda MHP yönetimine ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin politikalarına karşı eleştirilerim oluyor.
Gazeteci ve Türk milliyetçiliği davasına ömür vakfetmiş biri olarak, bu eleştirileri yapmanın Türk milliyetçiliği davasına yapılmış bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Yıkılmakta olan bir duvara tuğla eklemektir, eleştirmek.
Eleştiri yaparken politik bir hesabım kaygım yok, kimsenin keyfi için ve ya kimseye yaranmak için yazı yazmıyorum. Mehmet Akif’in deyimiyle ‘’Gelenin keyfi için kalkıp geçmişe sövemem.’’ Biz davamız için konuşuruz, kişiler için değil.
Devlet Bahçeli’nin ciddiyeti, hırsız olmaması vs hususlarda taraftarlarıyla aynı düşündeyim. Devlet Bahçeli ile benim alacak vereceğim yok. ilgili yaptığım eleştirilerin temellerini şunlar oluşturmaktadır.
1-Devlet Bahçeli Türk Milliyetçiliğinin, Ülkücülüğün içini boşalttı.
2-Alpaslan Türkeş’in hayallerini, ülküsünü, davasını sümen altı etti.
3-Türk Milliyetçilerinin mağdurluklarını sahiplenmedi, kaderlerine terk etti, yaralarını sarıp sarmadı.
4-MHP’yi iktidar yapmak için çalışmadı, Alpaslan Türkeş’in ifadesiyle MHP’yi ‘’..Sokaklarda maydanoz fiyatına satılan sistemin’’ koltuk değneği yaptı.
5-Partiyi, politikayı ülkeye 300 milyon Türk dünyasına hizmet için araç olarak görmedi, makamını hırslarının parçası haline getirdi.
6-Ülkücüleri iktidara hazırlamadı, aksine yönetme kabiliyeti olan başarılı ülkücüleri çeşitli bahanelerle ya ihraç etti ya da rencide ederek partiden uzaklaştırdı.
7- Haziran seçimlerinde ayağına kadar gelmiş Başbakanlığı ve ya Koalisyon ortaklığını elinin tersiyle itip ülkücüleri muhalefete ve Yüksekova, Cizre Sur sokaklarında ölmeye mahkûm etti.
8- Parti içerisinde kabiliyetli, karakterli, şahsiyetli politika talep eden Sinan Oğan tipindeki her ülkücüyü paralel, ajan, partiyi ele geçirmeye çalışıyor gibi safsatalarla yıpratıp partiyi küçülttü.
Yukarıda yazdığım maddeleri yüzlercesini uzatabiliriz, MHP’de kimin genel başkan olacağına, kimin listesinin yönetime geleceğine, ben değil MHP delegeleri karar vereceklerdir. Demokratik olarak uygun olan da budur. MHP’de değişim için 1979 yılında İzmit Ülkücü Kızlar Teşkilatından tanıdığım genel başkanlığa talip olan Meral Akşener’in ve onunla yürüyen Türk Milliyetçilerinin iktidarına daha rahat ulaşılacağına inandığım için destek oluyorum.
Süleyman Sazak veya Sinan Oğan’ın samimiyetlerine inancım sonsuz. Meral Akşener’in diğer adaylardan farkı, sadece Ülkücü seçmenler değil, geniş seçmen kitlesinde karşılığı olduğun için destekliyorum.
Meral Akşener iyi bir vitrinle seçmen pastasında %30 a ulaşması sürpriz olmaz. Şu an en parlak aday olarak da kendileri bir adım önde ilerlediğini müşahede ediyorum. Tabi bunlar sadece bir gözlem. Yine son sözü delegeler söyleyecek ve seçilen aday başımızın tacı olacaktır.
İsteyen delege Meral Akşener’i seçerek %30 oyla iktidara yürür. İsteyen de Devlet Bahçeli ile %7 oyla meclis dışında kalarak sağın işçi partisi gibi siyaset yapmaya devam ederler.