Değerli okurlarım geçtiğimiz cuma günü şirin İzmir şiddetli bir depremle sarsıldı. İstanbul’da dahi hissedilen depremin korkutucu ve ürkütücü soğuk yüzü Devletimizin dirayeti, hızlı müdahalesi, yaraları sarıcı müşfik tutumu ve gayreti sayesinde herhangi bir kaos ve kargaşaya sebep olmadan çok şükür panik atlatıldı.
Devlet varsa millet var. Devleti yaşat ki, millet yaşasın gibi bildik sözlerin anlamını ve önemini bugün daha iyi kavradığımı itiraf etmeli ve başta cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm ilgili birimlere teşekkür ederek makaleme başlıyorum.
Depremde ölen kardeşlerime Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Böyle olağan üstü bir zamanda dahi durumdan vazife çıkarıcı malum zihniyete mensup güruha teessüflerimi bildiriyorum.
Hiç olmazsa bugün devletimizin yanında olun. Birlik ve bütünlüğümüze helal getirerek yerli ve yabancı timsah gözyaşlıları memnun etmeyin derim ama nafile.
Çünkü azgın azınlık her türlü olumsuz gelişmeden kendine vazife çıkarıp esip gürlüyor. Niyeti üzüm yemek olmayınca vatandaştan yüz bulmasa da etraftan üzerlerine saçılan tükürükleri yağmur zannederek sevinmek gibi bir garabetin içinde olduğunun farkında da değil.
Aynı güruh dün S-400 için atıp tutuyordu. Kimisi havlamaktan ,,kimisi eşek gibi anırmaktan kimisi de füzelerin üzerine çıkıp oturmaktan bahsederek eski Türkiye ‘de yaşadığı zannı ile avunuyordu. Bugün tut yemiş bülbüle döndüler ne havlayan ne anıran nede kendini taksim meydanında yakacak olan var. Toz duman olup ortalıktan kayboldular.
Ekonomik siyasi ve sosyal her türlü tuzaklara karşı devletimizin vatandaşından aldığı destekle dimdik ayakta olduğuna inanın artık.
Her ne kadar yeni sistemden kaynaklı sorunlar olsa da, devletimizin kurumlarını emanet ettiğimiz kişilerin tepeden tırnağa dünkü gayretlerini görünce umutlandım.
Sivil ve resmi tüm kurumları eşgüdüm içerisinde enkaz altındaki vatandaşlara bir bir ulaşarak onlara müşfik elini saatler içerisinde uzattı. Vatandaşını aç ve açıkta bırakmadı. Yedirdi giydirdi ve barınmasına sağlıklı zeminler ayarlayarak maddi ve manevi olarak yanlarında olduğu güveni verdi.
Fırsatı ganimet zanneden güruhun art niyetli fitne ve fücuruna fırsat dahi vermeden elebaşları ile birlikte derdest ederek durumdan vazife çıkarılmasına da fırsat vermedi.
1999 İstanbul depremini bizzat yaşayan bir hekim olarak o günlerle bugünleri karşılaştırmak istemem. Ancak şunu tüm samimiyetimle söylemek isterim ki, o günlerde deprem sonrası Batı Trakya seyahatim olmuştu. Sınırda Yunan polisi sırıtarak maaşlarınız bizim deprem için yolladığımız paralardanmış demiş istihzalı bakışları ile içimi cız ettirmişti.
Nereden nereye.
Çok şükür bugün Yunanlıya depremden zarar gördüyseniz yardıma hazırız diyebiliyoruz.
Timsah gözyaşlı Amerika’nın yarım ağız yardım teklifine teşekkür edebildik.
Avrupa ülkelerine çok şükür kendi yağımızla kavruluyoruz teşekkür ederiz diyebildik.
Tüm dünya zindelerine yüzlerine karşı daha neler neler dediğimizi; kulakları işitenler, gözleri görenler ve aklıselim ile dünyamızdaki asimetrik patolojik gidişi görenler biliyor anlıyor ve bugünümüze her türlü olumsuzluğa rağmen şükrediyor.
Yok, milli gelir düşmüş, yok döviz çıldırmış, yok şurada burada ne işimiz var tamtamcıları artık duygusal körlükle etrafa gülünç olmaktan vaz geçin.
Deprem gibi doğal afetler bari aklınızı başınıza devşirmenizin sebebi olsun.
Gavurun timsah göz yaşları sizi daha fazla avutmasın. Bugün güvendiğiniz hak ve hukuk var hüsnü zannı ile özendiğiniz gavurda ne insanlık ne hak ne hukuk nede hürriyet var. Hepsi yalancık ve yapmacık ve sanal.
Bizim gidecek bir yerimiz yok. Dedelerimizin genlerini taşımanın bir sorumluluğu var ve bir kaderi paylaşıyoruz. Yeter artık içine düşürüldüğümüz aşağılık kompleksinde oyalandığımız.
Kendi kendimize yetemememiz için her türlü yolu kendine mübah gören güruhun yaktığı ateşe odun taşımayalım. Kendimize güvenelim artık. Biz bize yeter hale gelirsek başına işler açacağımız yerli ve yabancı güruhun sağa sola döşediği mayınlara basmamak için dikkatli olalım.
Puslu havayı seven yaratıkların her türlü engellemelerine rağmen kervan yürüyor şükür. Bu gerçekliği Cuma günü yaşadığımız İzmir depreminde bir kez daha gördük. Devletimiz dimdik ayakta. Bir tarafta virüs diğer tarafta felaket tellalları olmasına rağmen kervan yürüyor şükür.
Bugünlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla.