Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıtadır.
Kendisine has kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlıktır.
Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemidir.
Seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.
Dil, bir toplumu oluşturan kişilerin düşünce ve duygularının o toplumda ses ve anlam bakımından ortak öğeler ve kurallardan yararlanarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü ve gelişmiş bir sistemdir.
Dil, zaman içinde gelişir, değişir ve güzelleşir.
Dıştan zorlamalarla bozulamaz.
Keza, dilin kendine has kanunları, gelişme kuralları, türeme ve zenginleşme yolları vardır.
Bilim dışı baskılar da dilin özünü değiştiremez.
Dili ancak milletin kendisi, yüzyıllar içinde benimsediği ölçüde değiştirebilir.
Dil, milletindir.
Dil, bazen de başka dillerden kelime alarak, kendi ses ve şekil yapısına uygun bir şekle getirir.
Önemli olan, Konuşma Dili ile Yazı Dili’nin birbirinden uzaklaşmamasıdır. Halkın benimsediği Türkçe’nin aydınların diliyle kaynaşabilmesidir.