DOĞA MUTLAKA ÖCÜNÜ ALIR…

.

İnsanoğlu yüzyıllardır çevresine ve doğaya verdiği zararların bedelini ödemektedir. Kişisel hırslarla, daha çok kazanmak arzusuyla, tembellikle, sorumsuzlukla doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir parçası olduklarını ve verdikleri zararın kendilerine döneceği gerçeğini ne yazık ki göz ardı etmişlerdir.

Binlerce yıldır çevreye verdiği zarardan çok çeken insanoğlunda bir çevre bilincinin oluşması çok yeni sayılır. 1970’li yıllardan sonra Dünya’da çevremizle ilgili hissedilir derecede bir duyarlılık oluşmuş ve bu olgu çevrebilim (ekoloji) adıyla bilimsel platformda yoğun bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır. 5 Haziran ‘Çevre Günü’ kabul edilmiştir.

İnandığımızı söylediğimiz din, dinimiz; ‘Temizlik İmanın Yarısıdır’ dese de biz kirletmekten vazgeçmiyoruz.  Nasıl yaşadıklarını unuttuğumuz Atalarımız; ‘Aslan Yaşadığı Yerden Belli Olur’ dese de bizim yaşadığımız yerlerde maalesef ölüm kol geziyor.

Doğa ihaneti asla affetmezmiş. Büyüklerimiz bu yüzden ; ‘Doğa er veya geç öcünü alır’ derler. İmanımız sözde değil de özde olsa, dosyalar dolusu bilimsel araştırmalar yapmaya gerek kalmayacak. İnanmayan, Marmara’ya baksın. Marmara kendisini kirletenlerin, canlılarını öldürenlerin ve buna müsaade eden siyasilerin yüzüne tükürüyor. Daha ne yapsın…

Çevre ve Şehircilik Bakanı Marmara’yı kurtarmak için acil eylem planı hazırlatmış. Hazırlanan eylem planını halka duyurmak için canlı yayında uzun uzun anlatıyor. Ekrandaki görüntüsü ise ‘anlattıklarına kendisinin de dinleyenlerin de inanmadığını’ söylüyor. Sayın Bakan konuşurken salondaki dinleyenlerin bir kaçı uyumuş bile…

 Adama, ‘bu güne kadar nerelerdesiniz efendiler’ diye sormazlar mı Sayın Bakan? Marmara can çekişirken nerelerdesiniz?  Kimlerlesiniz? Marmara denizi sanki ilk defa mı salya saçıyor etrafa? 1989 yılından beri ‘ben ölüyorum,  Allah rızası için beni kirletmeyin’ diye bar bar bağırıyor niçin duymuyorsunuz?  Koca deniz imdat çağırısına yanıt alamayınca 2007 yılında ilk salyayı tükürmedi mi utanmazların yüzüne? Ne yazık ki, O tükürdükçe utanmaz takımı; ‘yüzümüze yağmur yağıyor’ diyerek yollarına devam ediyorlar.

Ne pahasına olursa olsun, doayı korumamız gerekiyor. Bu düşünce ne bir lüks ne de geçmişe özlem duyma rüyasıdır. Aksine, toplumların gelişmesine dayanak olabilen ve bu yüzden de uzun dönemde insan soyunun varlığını sürdürebilmesi için kaçınılmaz olan bir gerekliliktir. Bu nedenle insanın yaşadığı ve çalıştığı, yani faaliyette bulunduğu her yerde kendi neslini güvence altına alabilmesi, doğayı korumasına bağlıdır.

Çevreyi oluşturan öğeler arasındaki ilişki ve etkileşimleri anlamadan çevreyi ve çevre sorunlarını kavramak, çevreyi korumak ve bu sorunlara çözüm üretmek mümkün değildir. Bu nedenle, önce çevreyi oluşturan öğeler arasındaki karşılıklı ilişkilerin ve bunların oluşturduğu doğal sistemlerin kavranması gerekir.

Sağlıklı yaşam için olmazsa olmazların başında sağlıklı çevre ve sağlıklı besin kaynakları yer almaktadır. Suyunuz, havanız ve toprağınız ne ölçüde saf ve temiz ise yaşamınız o denli kalite olacaktır. Bu sebeple ne pahasına olursa olsun suya, havaya, toprağa sahip çıkacağız.

Yaşamın temeli olan su, canlılığın sürmesi için gerekli en temel maddedir. Hava, su, ışık, sıcaklık ve besin maddeleri tüm canlılar için temel gereksinimlerdir. Bunların en başında oksijen ve su yer almaktadır. Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam etkinliklerini devam ettirebilmeleri için suya gereksinimleri vardır. Su yaşam için en zorunlu maddelerden birisidir. Doğada bulunan tüm canlılar su olmadan yaşamlarını sürdüremezler.

Hal böyle iken, mevzu bu kadar net ve önemli iken hala doğayı korumak için gereken yasaları çıkartmamak, dereleri, gölleri, denizleri kirletenlere mani olmamak hoş görülebilir mi?  Elbette görülemez. Elbette milletimizin daha kaliteli yaşam arzusu olacaktır. Milletin bu arzusuna suları kirleterek, ormanları yok ederek, dereleri, gölleri ve denizleri kurutarak ulaşmaya kalkmak ‘aklımızla dalga geçmek demektir.’ Bizi kandırsanız bile Doğayı daha fazla kandıramazsınız.

Bu gün yüzünüze tükürmekle yetinen DOĞA gelecekte mutlaka sel olup, yel olup, deprem olup, kuraklık olup canınızı alacaktır. Şüpheniz olmasın…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri