Don Kişot, Freud ve Derviş

.
No pasaran geçit yok. no exit çıkış yok. Demek. Kurgusal dünyanın içinde çok fazla vakit geçirenlerin gerçek dünyadan bunalmaları tabidir. Çünkü "drama sıkıcı yönleri kesilip atılmış hayattır" der Hitchcock.
 
Burada karşımıza yabancılaşma kavramı çıkar. Çok kitap okuyan, çok film izleyen, ya da sanal dünyanın evreninde çok fazla zaman geçiren insanların hayatın doğal akışı karşısında apışık kalmaları bu nedenledir.
 
Sadece sanat dünyası ile sınırlı kalmayacak kadar geniş olan bu kurgusal kafesler bilim için de söylenebilir. Bu yüzdendir ki bilimle iştigal eden bazı insanları hayatın karşısında dumura uğramış bir halde görebilirsiniz. Bilimde tıpkı kültür gibi teoloji gibi siyaset gibi insanın kurgusal dünyalarından biridir.
 
Oysa hayat bir rüyanın akıcılığın da değildir.
Günlük hayatımızı her ayrıntısıyla boşlukları ile durağanlıklarıyla bir deftere yazacak olsaydık nerelerin üstünü fosforlu kalemle çizerdik? Nereleri görmezden gelirdik.
 
Bence toplumlar aynı anda aynı bilinç düzeyinde değiller insanlarda öyle. Bazı toplumlar ergenlik çağını yaşarken bazıları olgunluk devirlerinde diyebiliriz.
 
Kurgusallık kavramını somutlaştırmak adına İlk roman olarak kabul gören İspanyol yazar Cervantes'in Dön Kişot eserine yoğunlaşmak istiyorum.
 
Don Kişot bir roman kahramanı, roman içinde yaşayan bir Don. Okuduğu şövalyelik hikayelerinin etkisiyle aklını yitiren bir yaşlı bunak!
 
Don Kişot'un şöhreti roman yazarının bile önüne geçmiş. Bir fıkrada denir ki cennette yazarlar bir bahçede oturuyorlarmış. Cervantes kendi koltuğuna oturmak için  geldiğinde yerinde yaşlı bir adamın oturduğunu görür. Yaşlı adama kim olduğunu sorunca Don Kişot cevabını alır.
 
İnsanın kurgular evreninde yaşama hikayesi Sümerlerin yazıyı bulması ile devasa boyutlara ulaşmıştır denebilir.
 
Sümerlerin kuyuya attığı ilk taş, ilk harf, ilk yazı günümüze kadar uzanan bir aksi sada oluşturmuştur.
 
Don Kişot'un yazılması artık yazının sıradan insanın hayatını anlatmaya başlaması olarak görülebilir;
Yalnızca kutsal metinlerin yazılmaya layık görüldüğü çağlardan sıradan insan maceralarının yazıldığı çağlara açılan bir kapı...
 
Aslında bir handikap, bir paradoks oluşturuyor insanın yazma süreci. Yazmak mı yaşamak mı. Kurgular dünyasında hapsolmak mı gerçekler dünyasında yaşamak mı?
 
Don Kişot'un akıbeti belki de hepimizi bekleyen mutlak sona işaret ediyor.
Deli saçması kitapların içinde, sanal evrenlerin tuzağında kaybolmak mı? Yoksa gerçeklikte var olmak mı.
 
Belki Osmanlı'nın son devirlerinde cami avlusunda gençlere "sakın roman denilen gavur icadını okumayın  evladım" diyen derviş bu sözleri ile bütün bu gerçekleri işaret ediyordu.
İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri