Bir kısım insanlar dünyaya daldılar, dünya ehli oldular. Dünya onlarla oynar, onlar dünya ile oyalanırlar. Bundandır ki dünyanın oğulları denildi onlara.
Dünyanın oğulları dünyanın tutsaklarıdırlar, dünyaperesttirler. Şeytanı dinler, şeytanla çok oturup kalkarlar. Dünyanın süreceğini sanırlar, âhireti umursamazlar. Allah'ı ve âhireti unutturan servetler, haksız ve hadsiz kazançlar dünyanın oğullarının meşgûliyetidir.
Âdem Peygamberden gelenler dünyanın oğulları ve âhiretin oğulları diye ikiye ayrılmışlardır. Kabil’in sulbünden olanlar dünyanın oğullarıdır. Bu sebepledir ki aydınlanmacılar, ilerlemeciler, modernistler, materyalistler, malperestler, pozitivistler Kabil’in karakterini sürdürenlerdir. Dünyanın gücüne inanmışlar, hayatlarını yalnızca dünyayı sömürmeye, nimetlerini elde etmeye, kendilerine biriktirmeye ayırmışlardır. Dünyaya itibar eden İblis’ten geçme huyları vardır.
Dünyanın oğullarından olmak isteyenleri âyetler ikaz eder: “Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet, insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır” / “Her kim çabucak geçen dünyayı isterse, burada istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar veririz. Sonra da ona cehennemi tahsis ederiz.”
Dünyanın oğulları! Dünyanın girişi kolay, fakat çıkışı zordur. Kur'ân-ı Kerîm dünyayı aşağılar, imtihan yeri olarak bildirir, âhirete yönelmeyi emir buyurur. Yol yakınken, Efendimiz Âleyhissalâtü Vesselâm’ın buyurduklarını dinleyin:
“Dünya mü'minin zindanı ve kâfirin cennetidir. Allah’ın rızası için olunanlar dışında dünyadaki her şey de lânete uğramıştır. Dünyayı seven âhiretine zarar verir. Dünya için, aklı olmayanlar varlık biriktirir, onun uğruna cahiller çatışmaya girişir, ondan dolayı anlayışsızlar kıskançlığa kapılır. Dünya sizler için yaratıldı, siz ise âhiret için yaratıldınız. Dünyaya tutulanların ve dünya ile ilgili emeller besleyenlerin Allah kalplerini kör etmiştir. Sizden yana korkum, fakirlikten değildir. Tersine dünyanın sizden öncekilere olduğu gibi sizin de önünüze bolluk yaymasından korkarım. Geçmiş milletler gibi ondan daha yüksek pay almak yarışmasına girişirsiniz de onları helâk ettiği gibi sizi de helâk eder.”
Dünyanın oğulları ölümü tatmaktan korkarlar. Dünyadan başka bir yer olduğunu hatırlattığı için mezarlıklara uğramazlar. Çünkü yürekleri yoktur. Abdülkadir Geylâni Hazretleri ölümü hatırlamayanlara, dünyaya kapılanlara çokça nasihat etmiştir:
“Yok olmak için var edildiniz, kalmak için değil. Ölüm için varsınız, yaşamak için değil. Dünya sizden nefret ettiği halde siz onu seviyorsunuz. Siz, dünyaya yine dünya ile karşı koymak isteyenlersiniz. Bilin ki dünyada kalamazsınız, ecelinizden kaçamazsınız. Dünya bir çarşıdır, bir pazar yeridir. Yakında kapanır, dağılır.”
Dünyaya tapanlar! Allah’ın buyruğu üzere öleceksiniz. Âyet buyruğudur: “Allah hiç kimseyi eceli gelince katiyen geri bırakmaz, ölümünü ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
Şair sözüyle: “Bu dünya ölünecek dünya.” Süslü odalarınız ve yatağınız boş kalacak. Cenazeniz kaldırıldıktan sonra çocuklarınız nüfus dairesine gidip öldüğünüzü ve kaydınızın bu dünyadan silinmesini söyleyecekler.
Ey dünyanın oğulları! Hazret-i Ali Efendimizin öğütlerini dinleyin:
“Duyun, bilin ki dünya ardını döndü, gitti gider; ondan kalan, içilmiş, sonra da baş aşağı çevrilmiş kaptan sızacak bir kaç katredir ancak; dökülür, yiter. Âhiret yönelmiştir, geldi gelecek. Her birinin de oğulları var; siz âhiret oğulları olun; dünya oğulları olmayın. Sizi terk edecek olan şu dünyayı sizin de terk etmenizi dilerim, dünyadan çekinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya görünüşte tatlıdır, dile, damağa hoş gelir. Bir yanı tatlı olur, sindirirse öbür yanı acı gelir, yerindirir. Ondaki tatlı, acıdı. Ondaki berrak su bulandı. Kabın dibine konan çakıl taşlarını ıslatacak, fakat susamış kişinin susuzluğunu kandırmayacak kadar su kaldı ancak. Sabahleyin birine yardım eder, akşamleyin ona düşman kesilir. En hayırlı azıkla göçüp gidin. Fazlaca kalıp eğlenmeniz aldatmasın sizi. Dünya, akıllılar katında gölgeye benzer; bir bakarsın uzar, derken kısalıverir. Bir görürsün, yayıldıkça yayılır, derken yok oluverir. Mutlaka göçeceksiniz, göçmeye hazırlanın; gölgesi üstünüze düştü; ölüme hazır olun. Nasıl anlatayım dünyayı, evveli mihnettir, meşakkattir; sonu yok olup gitmektir.”
Dünyaya tutulanlar! Yakıp yıktığınız, sömürüp yediğiniz dünyadan ne zaman vazgeçeceksiniz? Allah’ın Resûlünü alan dünyada kalacağınızı mı sanıyorsunuz? Yunus Emre Hazretlerinin mısraıyla “Ol Muhammed Mustafa’yı alan dünya” sizi de alacak. Hazret-i Peygamberimizi alan dünyayı nasıl sevebiliyorsunuz? Veyl size!
Yunus Emre Hazretleri, dünya denen alçağı târif etmiş: “Bu dünyanın meseli bir ulu şara vardım / Velî bizim ömrümüz bir tez pazara benzer / Bu şarın evvel tadı şehd ü şekerden şirin / Ahir acısı gör şol zehr-i mara benzer.” İnsan, dünyanın görünen yüzüne bakar. Çünkü bu yüz “şekerden şirin”dir. Bundandır ki çekicidir. Dünya hayatı bir "mesel", yani gerçek olmayan bir hayattır. Onun şiiriyle telin edin dünyayı: “Yürü yürü yalan dünya / Yalan dünya değil misin? /Yedi kez boşalıp yine / Dolan dünya değil misin?”
“Calinus gibi dünyayı seven ve dünyadan ayrılmak istemeyenler!” Taptığınız dünyayı bir kez de Hazret-i Mevlâna’dan öğrenin. Çünkü dünyaseverlere daha yumuşak konuşuyor. Sizi merhametle, dost bilircesine âhirete çağırıyor:
“Mihnetlerle, dertlerle aşağılık dünyanın ayrılığına sabredemeyen dost! Allah’ın ayrılığına nasıl dayanabiliyorsun? Şu kara suyu, yani dünyayı bile terk etmeye sabredemiyorsun. Şu kara suyu, yani dünyayı içmedikçe rahat edemiyorsun. Suyundan ayrılınca hâlin ne olur? Dünya bir büyüdür, akılla ve mantıkla bozulmaz dünyanın büyüsü. Dünya son derece usta bir büyücüdür. Dünyanın büyüsünü ancak peygamberler bozabilir. Bu sebeple peygamberleri takip etmelisin. Dünya sevgisiyle kirlenmiş olanların kalpleri balçığa karışmış su gibidir. O su içilmez.”
Ehl-i hikmetin sözüyle: “Dünyanın en büyük kusuru, herkese hakettiğini değil, ya fazlasını, ya eksiğini vermesidir. Dünyaya tutkun olan bir kimseye ondan bir şey verilirse daha çoğunu ister. Dünya şeytanın ticarethanesidir.”
Bundandır ki, İbrahim Edhem Hazretlerine sorarlar: “Dünya ile nasılsın? Şiirle cevap verir: “Yamadık dünyamızı, yırtarak dinimizden / Sonunda din de gitti, dünya da gitti elimizden…”
Hz. İsa havarilerine seslenir: “Dünyayı önünüzde çökerttim ve siz de sırtına bindiniz. Dünyayı sizin için yüzüstü yere yatırdım, benden sonra bir daha belini doğrultmasına imkân vermeyiniz. Zira dünyanın çirkin taraflarından biri de orada Allah'a karşı gelinmesidir.”
Âriflerin sözüyle: “Allah, dünyayı üçe ayırdı: Bir parçası mü´minin, bir parçası münafığın, diğer parçası da kâfirindir. Mümin kendi payına düşeni azık yapar, münafık hissesi ile süslenir, gösteriş yapar. Kâfir de kendine düşenden habire yararlanır.”
Siz hangisindensiniz dünyanın oğulları? İblis sizden yana konuşuyor. “Dünyayı seviyorlarsa, putlara tapmamaları önemli değil, ben gece gündüz onlara sokulur dünya malı için kandırırım” diyor. Çünkü dünyanın oğulları “biriktirdiklerine doymazlar.”
Suçlandığınızı hissediyorsanız, ölümlü olduğunuz aklınıza düştüyse, İbn Arabî Hazretlerinin sözüne kulak verin: “Dünyanın oğulları vardır, âhiretin oğulları vardır; her ikisinin oğulları vardır. Kâmil insan her ikisinin birden oğlu olmalıdır. Bize göre sait (mutlu), iki oğulluğu birleştiren kimsedir. Dünyanın oğulları dünyanın ışıltıları, güzellikleri ve mallarıyla gözleri kamaşmış kimselerdir. Âhiret oğulları ise dünyada iyilik ve sâlih ameller işleyerek âhireti kazanmaya çalışanlardır.”
Gidişat kötü; dünyanın oğulları elân dünyaperestliklerine devam ediyor, kötü karakterlerini sürdürüyorlar. Dünyayı yakıp yıkıyor, insanları öldürüyorlar. Dünyanın mallarını kendilerine ayırıyor, yoksulları sevmiyorlar. Doymuyorlar dünyaya.
Dünyaya karşı duranlar, etrafınızdaki ve ülkenizdeki dünyanın oğullarını kovunuz!
(Alıntı: Habervaktim.com)