Ülkeleri değerlendirmek için karşılıklı çıkar ilişkilerine de bakarız. Tıpkı insanların ilişkileri, destek verdikleri ve karşı durduklarına baktığımız gibi.
Çünkü ülkelerin yönetimlerini oluşturan insanlardır ve insanlar çıkarları koruma hesabı yaparken sırf ülkenin değil, insan olarak kendilerinin de çıkar hesaplarını yaparlar.
Ülkelere ve yaptıklarına baktığınızda bir uçta İsrail’i, bir diğer uçta İran’ı görürsünüz.
Bu düz mantıkla böyledir elbet, detaya indiğinizde, hafif bir eşeleme yaptığınızda farklılıkları görme şansını yakalarsınız.
Dünyanın iki süper gücünün Amerika ve Rusya olduğu çocukluğumuzdan beri bizlere öğretildi.
Hatta Amerika’nın milliyetçi olduğu, Rusya’nın komünist olmasından dolayı peşinen düşmanımız olduğu da anlatıldı durdu.
Çocukluğumuzda okuduğumuz Tommiks, Teksas veya Zagor’da da Amerika’nın nasıl bir vatansever olduklarını biliyorduk.
Ama aslında bilmediğimiz bir şey vardı; düşman görünüp, dost olanlar, dost görünüp, düşmanlık besleyenler…
Bu hayatın her alanında vardır, siyasette de var, insani ilişkilerde de…
Ama ülkelerin politikasında bunu her zaman görmeniz mümkün olmaz.
Bazen birliktelikler sizi şaşırtır, verilen desteklerle şok olursunuz.
Hatta sinir kat sayınız tavan yapar, kızgınlıkla ülkelere düşman olursunuz.
Ta ki, bir diğer açıklamasıyla sizin gönlünüzü fethedene kadar…
***
İsrail Cumhurbaşkanı ŞimonPeres’in İran’la ilgili açıklamalarını dün okuyunca şok olmayanlardan birisiydim ama yine de iki kelam edeyim dedim.
İsrail Cumhurbaşkanı ŞimonPeres’e yöneltilen “İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşür müydünüz?”soruya, Peres, “Neden olmasın? Ruhani ile görüşmeye hazırım. Benim düşmanım yok. İran’ı düşman olarak görmüyoruz.”diye cevap verirken, öyle iş olsun, politik kalsın, diplomatik dil olsun diye değil, inanarak, güvenerek ve bir sevgi, bir sempati besleyerek söylediği, İran’ı incelediğinizde çok daha net anlaşılabiliyor.
İran’ı düşman olarak görmek istemeyen en son ülkenin İsrail olması gerektiğini, İran’a ve İran yönetimine gönülden bağlı olanlar iyi bilir.
Ama zaten aşk, bir şekilde gözün kör olmasıymış.
Fanatizm, böyle bir aşkın doğurduğu sonuçtur.
Sizin için kutsaldır artık o, gökten zembille inmiştir belki.
O’nun her yaptığı doğru, O’nun her söylediği kutsal sözler bütündür.
Oysa insanlar gibi ülkeleri de yaptıklarıyla, destekledikleriyle, açıklamalarıyla, suskunluklarıyla anlayabiliriz.
Mesela Filistin’de minicik bebelerin vücudu kurşunlara siper oluyorken, akan gözyaşlarına katacak bir damla gözyaşı olup olmadığına bakabiliriz.
Mısır’da darbecilerin işgal ettiği koltukta neler yaptığına bakarak, ne düşündüklerini konuştuklarından, sustuklarından, hareketlerinden anlayabiliriz.
Demokratik tepkilerini ortaya koyup, darbe yönetimine hayır diyen ve halkın iradesinin hükümet etmesini isteyen insanlara kurşun yağdırılırken sızlayan vicdanlara bakabiliriz.
Suriye’de kendi insanının üzerine bomba yağdıran bir zalime karşı takındığı tavırdır bize ülkeleri ve insanları tanıtan.
Zalimden yana mıdır, mazlumla birlikte midir?
Haksızlık karşısında susuyor ve dilsiz şeytan olmakta ısrarcı mı?
Zalime karşı çıkıyor mu, akan kanı durdurmak için kıpırdatacak bir tek kılı var mıdır, bütün bunlar önem taşır.
Yoksa siz adınıza İslam, Yahudi veya Hristiyan Cumhuriyeti koymanız, sizin bir dini temsil ettiğiniz manasına gelmez.
İnsanlara yaşam tarzı dayatırken, zulme sessiz kalmanız, katillere methiyeler dizmeniz, canilerin yanında durmanız sizi adam sınıfına koymaz.
İran, zulme verdiği destekle İsrail’le veya Suriye’yle hiçbir farkı olmayan, Mısır’ın darbeci yönetiminden aşağı kalmayan bir ülke haline gelmiştir.
Çıkarcı, güçlüden yana olan, zalimle kol kola duran ve yapılan bütün iğrençlikleri ülke politikası veya çıkarı olarak algılayan ülkelerden hiçbir farkı olmayandır İran…
Amerika’ya karşı duranlar, Rusya’dan nefret edenler, İsrail’e tepki gösterenler, Suriye’de katliama ağıt yakanlar, nedense İran söz konusu olduğunda temkinli yaklaşmayı uygun görüyorlar.
Oysa İran, çıkarını gözeterek, katliamlara sessiz kalan veya katliam yapanlara açıkça destek veren, âlimin yanında, zulmün ortağı bir ülkedir.
Ülkelerin dost olması, barış içinde yaşaması ve bütün sınırların kalkması elbette özlenendir. Ancak burada söz konusu barış değil, savaşa verilen destektir, zulmün sürmesi için arka çıkmaktır.
O nedenle İsrail Cumhurbaşkanı ŞimonPeres’in sözleri, bizleri şok edecek sözler değildir.
Hatta konunun muhatabı olan İranlı mevkidaşıHasan Ruhani de benzer açıklama yapsa şok olmayız.
“İsrail bizim canımızdır, ciğerimizdir, dalağımızdır, böbreğimizdir” diye methiyeler dizse, aşk mektupları yazsa, Sisi’ye övgüler dizse, Esed’e şiirler yazsa da umursamayız.
Çünkü, kişi sevdiğiyle beraberdir…
İran, zalimlerle beraberdir, tüm zalimler gibi…
Bu beraberlik, İsrail’in, Suriye’nin, Mısır’ın zulmünü desteklemekle eşdeğerdir.
Her güçlü, bir zalim adayıdır aynı zamanda.
Veya her zalim, güçlü olduğu için zulmetmektedir.
Tweetimden seçmeler
En çok dostun sözü yaralıyor, en çok dostun çelmesi yüzüstü bırakıyor ve zaten en çok da dosttan darbe yiyoruz.