Hepimiz aynı havayı teneffüs etsek de, aynı doğan güneşe merhaba desek de aldığımız eğitim, kültür, aile terbiyesi, inançlarımız doğrultusunda bakıyoruz hayata…
İnsanlar birlikte yaşamak zorundadırlar. Her oyunun bir kuralı olduğu gibi birlikte yaşamanın da belirli kuralları vardır. Bu nedenle insanların toplum hayatını düzenleyen belirli kuralları öğrenmeleri ve bunları davranış haline getirmeleri hayatın bir gereğidir. Bu kuralların bir kısmı hukuka, bir kısmı örf ve adetlere bir kısmı inançlara, sevgi ve saygıya dayalıdır. Farklı anlayışa, farklı düşünceye saygı duymalıyız. Aksi takdirde sevgisiz bir yaşam ve sevginin olmadığı yerde de huzursuz toplum oluruz.
Mesela;
Bir insan başkasının düşüncelerini neden kabullenemez?
Çünkü kendi düşüncelerini daha doğru kabul eder.
Ancak, her insanın her konuda aynı düşünceye sahip olabileceğini kabul etmek pek akıllıca bir davranış şekli olmasa gerek.
Her insan yaşamdan öğrendikleriyle farklı düşüncelere sahip olurlar…
MEDENİ İNSAN, farklı düşüncelere saygı duymasını, karşı tarafın eksikliğini ya da yanlışını gördüğünde güzellikle konuşarak anlaşmasını bilen insandır.
Düşünceye saygı duymak önce aile içerisinde başlar. Çocuğumuza sen küçüksün anlamazsın şeklindeki yaklaşım özgüven eksikliği yaratır. Büyüklerimizin yaşam tecrübeleri olduğunu kabul edip, bize verdikleri nasihatlerini dikkatli bir şekilde dinlemeliyiz. Sevgi ve saygı, büyüklerle küçükler arasındaki uçurumu yok eden, muhabbet bağını kuran fevkalade bir iksirdir. İnsanların birbiriyle geçinmelerinde karşılıklı yardım, sevgi, saygı, nezaket, düşünce birliği, hayırseverlik bir esastır.
İnsanlar dünyaya geldiklerinde ortak fiziksel özellikleri olduğu halde ayrı ayrı bakıldığında kimse kimseye benzemez. Hepsi farklıdır. Düşünce farkı ve bakış açısı da hiçbir zaman aynı olmaz. Önce kendimize sonrada etrafımızdaki insanlara saygı duyarsak insan ilişkilerimizde her zaman her alanda başarılı oluruz.
Hepimiz farklı siyasi görüşte olabiliriz, farklı spor takımı tutabiliriz, olaylara bakış açımız farklı olabilir tüm bu düşüncelerden dolayı birbirimize anlayışlı olmalıyız. Düşünmeden söylediğimiz bir söz, yaptığımız bir hareket bizi giderilmesi imkansız hatalara düşürebilir o zaman pişmanlık da fayda etmez. Davranışlar veya sözler kişinin aynası olarak kabul edilirse, insan, harekete geçmeden önce iyice düşünen, davranışlarını kontrol etmesini, sözünü ölçüp tartmasını bilen, yerine ve zamanına göre konuşabilen, yeteneklerine göre adım atan kimsedir.
Evet insanların düşüncelerine saygı duymak zorundayız. Zira sahip olduğumuz düşünceleri zorla insanlara empoze etmeye çalışmak saygısızlık olur. Başkasının doğrusu bize yanlış gelse dahi ‘’o onun düşüncesidir’’ deyip susmak durumdayız. En tehlikeli şey önyargıdır. Düşüncelerinden dolayı kimseyi yargılamamalı ve başkalarına önyargı fırsatı vermemeliyiz. Önemli olan farklı düşüncelerden güzellikler çıkarabilmek. Bütün arkadaşlarınızın, çevrenizin aynı fikirde olduğunu düşünün, sıkılmaktan başka bir şey yapamazsınız. Karşımızdaki insana öncelikle insan olduğu için saygı duymayı bilirsek gerisi kolayca gelir. Fikirler paylaşılır, tartışılır sonra hoşgörülü olarak tatlıya bağlanır.
Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. İnsan haklarına ilişkin bütün belgelerde ilk sırada vurgulanmıştır. Kimsenin müdahalesi olmadan her fert düşünme hakkına ve bu hakkın korunması gerektiğine, düşünce özgürlüğünün kimseye duyurulmadan sadece beyinde kalan bir soyut işlem değil, açıklama, ifade, tartışma yayınlama, özgürlüğünü de beraberinde getirdiğine dair açık toplumlarda bir temel uzlaşma ilkesi olmuştur.
Unutmamalıyız ki, kişinin gerçek onur ve saygınlığı, her şeyden önce düşünce özgürlüğü üzerine kurulmuştur.