Anadolu’da nereye adım atsanız sizleri efsaneler karşılayacaktır. Efsaneler bölgenin kültürel ve tarihsel zenginliğinin yansımasıdır. Efsanelerde bir olay kişiler etrafında oluşan olağanüstü özellikler taşıyan bir söylence türüdür. Efsanelerde olay ve kişiler çoğu kez olağanüstü özellikleriyle işlenirler. Efsanelerde yöresel özellikler katılır, ağızdan ağıza dolaşırken zamanla bazı eklemeler veya çıkarmalar yapılabilir.
Şöyle geçmişi süzgeçlediğimiz zaman, şunu görmekteyiz ki; insanoğlunun tarih boyunca geçirdiği evreler, yaşadığı coğrafi şartlar, toplumun ruhsal şekillenmesinde önemli rol oynar. İşte bir takım olaylar zamanla önce efsaneleşir sonra masallaşır ve söylence şeklinde dilden dile dolaşır. Bunlardan çoğu ya gerçeklerden hareketle ya da olmasını istediği gibi tasarlanıp benimsenmiş olgulardır. Bizler bu olguları mitolojiler(efsaneler) adı ile topluma sunmaktayız. Mitolojinin sözlük anlamını incelersek şöyle bir tarif karşımıza çıkar: İnsanoğlunun yaşadığı olağanüstü süreçlerin sembolize edilerek süslenerek bazen de abartılarak anlatılmasıdır veya bir yerde olup biteni doğaüstü olaylarla muazzam bir hayal gücü ile süsleyerek anlatılmasıdır.
Elbistan efsaneler alanında çok değerli ürünlere sahiptir. Halk inanışlarından derin izler taşıyan bu efsanelerden yaygın olarak bilinen örneklerinden bir tanesini derledim siz okuyuculara sunuyorum
ÇOBAN DEDE EFSANESİ
Efsanelerden biri olan Çoban Dede mitolojisinden(efsanesinden) bahsetmek istiyorum. Günümüze kadar kuşaktan kuşağa aktırılan ve halkın hayal gücünden doğan olağanüstü nitelikteki az bilinen Çoban Dede öyküsünü yeni kuşaklarla buluşturmamız gerektiğine inandığım için sizlere sunuyorum.
Elbistan’ın sınırları içinde doğusunda yer alan Dere Topallı köyünün yakınında bulunan Çoban Dede dağın zirvesinde dikili tarzda duran büyük bir taş kütlesidir. Çevresine göre yüksek bir tepede bulunan Çoban Dede’yi 20 – 30 km’lik bir uzaklıktan bile çıplak gözle görmek mümkündür. Bulunduğu alan itibariyle ilginç görünümü ve çevresindeki diğer taşlardan benzersiz yapısıyla ziyaret edenlere ve piknik yerine mekân olan Çoban Dede’nin öyküsü şöyledir;
Bir gün Çoban Dede sürüsünü otlatarak yukarıda adı geçen bölgeye gelir, öğleye doğru sıcakların artmasıyla birlikte hem çoban hem de sürüsü susuzluk çekmeye başlamış. Yazları sıcak ve kurak geçen bu bölge su kaynakları bakımından zayıf oluşu sebebiyle Çoban Dede’yi zorda bırakır. Çareyi Allah’a yakarmakta bulur ve Allah’a şöyle seslenir. “ Ey Allah’ım eğer bu dağın başında bir çeşmeden soğuk bir su bana ve sürüme verirsen sana yedi tane koyun kurban edeceğim “ Allah Çoban Dede’nin bu dileğini hemen yerine getirir.
Dağın tepesinden bir pınardan buz gibi sular akmaya başlar. Çoban Dede pınarın gözünden koyunlarda pınar havuzlarından kana kana su içerler. Dilek yerine gelmiştir. Sıra gelir Allah’a verilen sözün yerine getirilmesine, Çoban Dede verdiği söze sadık kalmaz Allah’a adayacağı yedi koyun yerine kendi üstünde yakaladığı yedi tane biti kurban eder. Allah, verdiği sözü yerine getirmeyen Çoban Dede’yi sürüsüyle birlikte taşa çevirir. Ortadaki büyük taş Çoban Dede’yi etrafındaki küçük taşlarda koyunlarını simgelemektedir.
Her ne kadarda öykü yaşanmış bir olay gibi aktarılsa da, mitolojik bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada verilen mesaj da nettir. Kişilerin verdikleri sözler neye mal olursa olsun yerine getirilmelidir. Bu tip efsanelerde içerikten çok verilen mesaj önemlidir.