Milli Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz’a ait çok güzel ve anlamlı bir sözle yazıma başlamak istedim. Sayın Bakanımız bu güzel söz ile ‘olumlu davranışlar edinmiş insan’ yetiştirmenin önemini vurgulamaya çalışmış olsa gerek.
Yasalara uyan, başkalarının haklarına en az kendi hakları kadar saygı duyan, çalmayan, çaldırmayan ve yalan söylemeyen insanlara sahip olmak ancak eğitimle mümkün olacaktır. Bu sebeple zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarttık. İyide yaptık denilebilir. Ama yukarda saydığımız vasıflara uygun insan tipini maalesef bir türlü çoğaltamıyoruz.
Geçen hafta evde kısa bir süre elektrik kesiliyor. Tüm elektrikli cihazlar bir anlığına duruyor. Elektriğin gelmesiyle birlikte bizim 20 yıllık emektar buzdolabının dışındaki tüm cihazlar yeniden çalışmaya başlıyor. Buzdolabımız çeyrek asırlık ama gözümüz gibi baktığımız için pırıl pırıl duruyor. Üzerinde bir çizik dahi bulunmuyor. Buzdolabımız üstelik elektronik dolaplarının ilk çıkan serisinden. Çocuklar çalışmayan dolabı çalıştırmak için bir ki denemeden sonra servisi çağırmaya karar veriyorlar.
Birkaç saat sonra servis elemanları eve geliyor. Bu arada unutmadan belirteyim, dolabımızın markası Arçelik. Bu marka kendi insanımızın ürettiği bir marka, yani ‘Bağımızın Koruğu’ bu yüzden markayı hem seviyor hem de tüm ürünlerini kullanıyoruz. Servis elemanları dolabın sağına bakıyor, soluna bakıyor ve ev halkına kararlarını bildiriyorlar. ‘Dolabınızın motoru sağlam ancak elektronik kartı yanmış. Bu markaların elektronik kartları fabrika tarafından artık üretilmiyor. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Dolabınızı değiştirmeniz gerekiyor.’ Diyerek geldikleri gibi gidiyorlar.
Yaşananları akşam eve geldiğimde öğrendim. Canım sıkıldı ama zaten gün boyu canı sıkılmış ev halkına zulüm olur diye sıkıntımı belli etmedim. Çocuklar ön hazırlık olsun diye çarşıyı bir güzel gezmişler. Marka ve fiyatları hakkında malumat edinmişler. Edindikleri bilgileri benimle paylaştılar. Bizim, 6 kişilik bir ailenin alabileceği buzdolabı 3.000 TL civarındaymış.
Durup dururken, hiç hesapta olmayan bir harcama kalemi gerçekten canımı sıktı. Ülkemde elektriğini doğru düzgün dağıtamayan bu sebeple zarara uğrayan vatandaşların zararını ödememek için elinden geleni yapan bir elektrik dağıtım şirketi varsa ve sattığı ürünlerin tamiratlarını yapmak yerine en küçük bir arıza sonunda ürünü çöpe atın diyen bir marka varsa o ülkenin eğitimine elbette önem vermeniz gerekiyor.
Ne yaptığımı merak mı ettiniz? Elektrik dağıtım şirketini telefonla aradım. Başıma gelenleri arz ettim. Böyle bir ödeme kalemleri olduğunu ancak komşularımızda da bu tür bir olay yaşandığı tespit edilirse ödeme yapabileceklerini söylediler. Komşularımızda böyle bir olay yaşanmadığı için müracaat etmedim. Yanan elektronik kartın tamiri için bir buzdolabı tamircisi buldum. Usta eve geldi. Yandığı söylenen kartları sökerek evden ayrıldı. 3 saat sonra kartları onardığını ve ev halkı müsait ise takabileceğini söyledi. Koşarak ustayı dükkânından aldım ve eve götürdüm. Kartların takılması 10 dakika sürdü. 11’inci dakikada bizim buzdolabı eskisinden daha iyi çalışmaya başladı.
Takımlarını toplayan ustaya borcumu sordum. 100 TL alırsam yeter dedi. Ödemeyi hemen yaptım ve hakkını helal etmesini söyledim. Ustayla helalleştik. Elektrik dağıtım şirketiyle ve Arçelik firmasıyla helalleşmek ise mahşere kaldı…
Dün mesai bitiminde işyerimden ayrıldım arabamla eve çıkacağım. Saat 18.00’e geliyor. Bu saatlerde trafiğe çıkmak doğru değil ama çıkmak zorundayım. Gün boyu çalışmış, yorgunluktan canım çıkmış. Evime gidip biraz dinleneceğim. Yolum çok uzun sayılmaz. Kullandığım güzergâh da çok yoğun değil aslında. Zaten sıkıntı yollarla ilgili değil, trafikteki sıkıntının kaynağı sürücülerde. Müzenin önünden geçip orman dairesine doğru gidiyorum. Abdulhamid Han Camisinin altından Sosyal Bilimler Lisesine çıkan yola giriyorum. Okulun yanından bir arka caddeye geçip Necip Fazıl Kültür Sitesinin arka tarafına, oradan da evime ulaşıyorum.
Kendimce kestirme bir yol kullanıyorum. Abdulhamid Han Camisine doğru tırmanıyorum. Önümde VOLSWAGEN marka bir araba. Ne yapacağı belli olmayan bir şekilde ilerliyor. Sosyal Bilimler Lisesi sapağına yaklaşıyoruz. Ben sinyalimi verip, hızımı azaltarak sola yanaştım. Dosdoğru gidecekmiş gibi yola devam eden önümdeki araç birden sola dönmez mi? Allahtan öndeki aracın sürücüsünün her an bir halt yiyeceğini beklediğimden bir kazaya kurban gitmedim. Kavşakta yan yana durduk. Cami tarafından gelen araçların geçmesini bekliyoruz. Volswagen marka aracın sürücüsü sağ elinde sigara, sol elinde cep telefonu, bir yandan konuşuyor bir yandan sigarasını tüttürüyor. Sağa sola dönerken sinyal lambası yakılırmış, kazaya sebep olmamak için kurallara uymak gerekirmiş hiç birisi umurunda değil ‘AYI’ nın.
Sayın Milli Eğitim Bakanımızı Kutluyorum. Ne güzel söylemiş; ‘Eğitime önem verilirse her şeye önem vermiş sayılır’ diyerek, senelerden beri haykırdığımız bir yaraya parmak basmış.
Basmış da, değiştirdiği müfredatlar insan yerine yazımda anlattığım türden hayvan yetişmesine mani olabilecek mi? Bekleyip göreceğiz…