'İnsanın aklı gözüne inmiştir.' diye bir atasözümüz var yani insan bugününe göbeğinden bağlıdır. Hani bugünkü bulguru yarın ki kebaba tercih ederiz. Eğitim yarın ki kebap gibi meyvesini çok sonra veren bir ağaç.
Bundan yarım asır önce bir çok devlet Türkiye'nin çok çok altında iken şimdi üst sıralarda; mesela Güney Kore ve Japonya! Peki neden?
'2. Dünya Savaşı'ndan harap ve bitap çıkan Almanya nasıl bu gün dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri haline geldi?' diye soracak olursak cevabımız değişmez: EĞİTİM.
Eğitim deyince aklımıza; Modern okul binalarından müfredata, sınav sisteminden akıllı tahta projesine bin türlü şey gelir de öğretmen bir türlü gelmez. Denebilir.
Halbuki medeniyetler öğretmenleri kadar kıymetlidir. Akşemsettin olmadan Fatih Sultan Mehmet'ten söz edilebilir mi? Yada Aristo olmadan Büyük İskender'den...
Biraz daha öğretmenin günümüzdeki değeri hususunda kelam etmek isterim; Hasta olduğunuzu farz edin yada bir yakınınızın hasta olduğunu, varsa şehrinizdeki en uzman hekime yoksa da memleketteki en bilgili doktora kadar gidersiniz. Hepimiz gideriz. Sağlık konusu şakaya gelmez. Amenna...
Peki geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlere gösterdiğimiz kıymet ne ölçüde!
Şu an Türkiye Rusya'dan s-400 füzesi alma sancısı çekiyor. Bir yandan nükleer santralleri yaptırmak için ülke arıyor. Bir yandan uçak almak için ABD ile sorunlar yaşıyor.
Hülasa iğneden ipliğe dışarıya bağımlı olmamızın sebebi bunları kendi ülkemizde üretecek insanları yetiştirememektir.
1950'den 90'lı yıllara darbeden muhtıraya gözümüzü açamadığımız söylenebilir.
Şu an Türkiye bir çok alanda çağını yakalama savaşı veriyor. Peki önümüzdeki 50 yılın hesabını yapıyor muyuz?
Eğer iddia sahibi bir ülke olmak arzusunu taşıyorsak eğitimi 1. sıraya koymalıyız. Denebilir.
Az evvel bahsettiğim doktorun aylık geliri ile öğretmenin aylık geliri arasında bir uçurum olduğu söylenebilir!
Şu an alanında ihtisas sahibi bir hekim, bir estetik cerrah, bir beyin cerrahı yada kalp uzmanı ile öğretmenin maaşını yanyana yazınca ne demek istediğim anlaşılır.
Öğretmen maaşı diğer meslek dalları ile yarışabilecek seviyede olmalı ki en zeki gençlerimizi öğretmen olarak görebilelim.
Pek tabi Türkiye de öğretmenlerin sorunları sadece maaşlarının OECD ülkeleri arasında son sırada olması değil.
Öğretmenlik kavramının baştan ele alınması gerekiyor.Denebilir.
Yeni milli eğitim bakanı Ziya Selçuk hem eğitim camiası içinde hemde toplumda büyük umutlar uyandırdı.
Öğretmenlik meslek yasasını çıkaracaklarını ifade ettiler. 1 milyon öğretmen 1 milyon fikir gibi somut projeler ortaya koydular.
3600 ek gösterge yasası ile emeklilik ve ikramiye şartlarını düzenleyeceklerini ifade ettiler.
Bu gibi çalışmaların öğretmenlik mesleğine katkısı olacağı aşikar.
Mevcut öğretmenlerin kalitesini artırmak da elzemdir. Bu bağlamda bazı hususlar söylenebilir;
Öğretmenler arasında tayin sistemi yıl bakımından üstünlükle değil liyakat ve bireysel talebe göre yapılabilir.
Mesela 1970 mezunu bir fizik öğretmeni ile 2018 mezunu bir fizik öğretmeni tayin konusunda nasıl yarışacak?
Yıl bazında tayin puanı ile atama yapıldığından genç öğretmen istediği okula yada verimli olacağı okula ancak yıllar sonra gidebilecek.
Peki biz taze bilgiyi nasıl yerine ulaştıracağız?
Bir diğer husus başarılı öğretmenlerin teşvik edilmesi; belli bir alanda proje üreten öğretmenler yada fark yaratan eğitimciler nasıl ödüllendirilebilir?
Marifet iltifata tabidir derler. Fark yaratan bir kişinin ödüllendirilmesi vasat olanı standart hale getirir.
Öğretmen ufku geniş insandır. Öğretmenlerimiz dünyanın farklı ülkelerine seyahat etseler fena mı olur?
Her yıl belli sayıda öğretmen Dünya'nın farklı ülkelerini gezip görse bu hem onlara hemde yetiştirecekleri öğrencilere çok şey katmaz mı?
Haydi dünyayı gezdirmek şöyle dursun ülkemizi gezmek öğretmenlerimize çok şey kazandırır. Denebilir.
Çanakkale'yi görmeyen bir tarih öğretmeni öğrencilerine ne kadar o duyguları yansıtabilir. İstanbul'u, Çamlıca tepesini görmeyen bir edebiyat öğretmeni edebiyata ne kadar nüfuz eder!
Sözün özü öğretmenlerimize verdiğimiz değer yarınlarımızın teminatı olacaktır.
Yoksa büyük şehrin varoşlarında kredi ve borç batağına sürüklenen öğretmen kendi telaşesi içinde kıvranırken gençlerimize ne verebilir?
Meslek içi eğitimlerin kapsamı düzenlenerek bu eğitimler; yerinde, yaparak ve yaşayarak eğitime dönüştürülebilir. Bir bilişim teknolojileri öğretmeni ASELSAN gezisine katılsa bu ona neler kazandırmaz!
Yoksa meslek içi eğitimler okulların bodrum katında askerlik anılarını dinlemekle geçerse öğretmenimize ne kazandırabilir?
Daha bir çok hususta öğretmen camiasının fikirleri bir potada eritilerek geleceğimizi inşa etmeliyiz. Denebilir.
2023 ve 2071 vizyonlarını gerçekleştirecek zihinler de öğretmenlerin eseri olacaktır.
Selam ve dua ile...