Bu sebepledir ki insanoğlunun serüvenine şahitlik etmiş bugüne dair mesajları olan herhangi bir taş parçası, sıradan gibi gözüken bir fırça darbesi, yırtık bir kâğıt parçası “tarihi eser” sıfatı kazanır. Her ören yeri, ayakta kalmış çeşitli maksatlar için kullanılan her yapı, verileri ve barındırdığı sırlarla aslında büyük bir tarih mecmuasıdır. Bazen bir heykel, bazen büyük bir saray ya da ibadethane, bazen önemsiz gibi gözüken boyutta bir tablo, o medeniyetin gücünü ifade eder.
Her medeniyet, her imparator gücünün kalıcı bir eserde yaşatılmasını ister. Bu tarihi ifade şekli şehirleri ibadethanelerle, saraylarla, devasa boyutta kamu binalarıyla, heykellerle, anıtlarla, tak-ı zaferlerle donatır. Onun içindir ki bu tip eserler, dünü bugüne ulaştıran sessiz tarihi şahitlerdir.