“Tarihi eserler geçmişten günümüze gelen Taş Mektuplardır.”
6 Şubat 2023 saat Pazarcık İlçesi merkezli saat 04 17 de 7.7 büyüklüğünde ve 11 şiddetinde ve aynı günün saat 13.24 de Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde ve 10 şiddetinde ikinci deprem olmuştur. Anadolu’da ki depremler tarihine baktığımız zaman son 200 yılda yedi 7 ve 7’nin üzerinde 13 deprem olmuş. Ancak bunların en büyük ve şiddetlisi bu son depremdir. Burada kısa bir bilgi vermek istiyorum, depremlerde büyüklük ve şiddet kavramları karıştırılıyor. Büyüklük rakamları o depremin yaydığı enerjidir, şiddet ise o depremin darbe gücüdür.
Depremin büyüklüğü; deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletlerinden Prof. C. Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır.
Magnitüd ölçü birimi nedir? Yer kabuğunun veya levhaların bir deprem anında boşalan jeolojik enerji potansiyelinin (düzeyinin), sismik aletler tarafından ölçülen değeridir.
Depremin şiddeti; herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.
HÖYÜKLER ESKİ MEDENİYETLERİN TARİHİ İZLERİDİR
Bunları yazmamı dışarda yaşayan Elbistanlılar istediler. Çünkü depremde çok ağır zayiat verdi. Geçmişin silinmemesi için hafızaları canlı tutmalıyız diye istekte bulundular. Bunun yolu geçmişi anlatmadan geçer. Bende bir tarihçi olarak bu yönde çalışmalarımı sürdüreceğim. Tarih boyunca defalarca yıkılan ve batan Elbistan, ayağa kalkmasını bilmiştir. Temennim bir kez daha ayağa kalkacağına inancım tamdır.
Elbistan Ovasının tarihi ve iskân tarihi bakımından önemi üzerinde daima durulmuştur. M.Ö. 4000 itibaren iskân edilmiş olduğunu gösteren Hüyüklerin(Höyük) sayısı az değildir. Bu Hüyükler herhangi bir yapıdan çok belli başlı sitelerin yıkıntıları üzerinde öbeklendiğini gösterir. Ovanın içinde dağılmış bulunan Hüyüklerden her biri bir çay bükündedir. Büklerin üç tarafı su ile çevrili olduğu için toprağı rutubetli ve çayırlı olur ve buraları av hayvanlarına olduğu kadar diğer hayvanlara da önemli yataklardır.
Zamanla medeniyetler ilerledikçe bu büklerde birer SİTE(ŞEHİR) kuruldu. Başta Hitit(Eti)’ler olmak üzere Asurlular, Frikyalılar, Lidyalılar, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar ve daha sonraki dönemlerde Türk devletlerine Selçuklar, Danişmentliler, Memluklar, Dulkadırlılar ve Osmanlılara zamanın en parlak medeniyetlerine ev sahipliği yapmışlardır. Onun içindir ki bu hüyükler muhteşem tarihi değerleri bünyelerinde saklamaktadır.
Karahöyük Raporuna göre medeniyetin izleri M.Ö. 4000 ilk günlerinden başlayarak yerleşildiğini ortaya koymaktadır ve bu höyükler, aynı zamanda Elbistan Tarihinin birer sessiz şahitleridir. Buralarda yapılacak bilimsel kazılar, Elbistan yerleşme tarihini büyük ölçüde aydınlatacaktır. Elbistan Ovasında ki höyükleri (hüyükler) öğrenelim: Höyükler, her tarafı kapalı muayyen bölgeleri mahdut geçitle bağlı, savunması kolay, verimli, esaslı medeniyet çevresini temsil eden ve ayrıca da doğal yönden mahfuz yerlerde kurulan bağımsız ve yarı bağımsız Etilerin merkezi, şehri ve kasabalarıdır. Aynı zamanda birer uygarlık merkezleridir.
Eski kasaba ve şehir harabeleri olan bu höyükler üst üste yığılmış uygarlıkların zengin birer hazinesidir. En üst kattan zemine doğru yapılan kazılarda Selçuk, Bizans, Roma, Helenistik Devir, Frikya, Lidya, Kommengen (Kumagen), Asur, Hitit(Eti), eserleriyle karşı karşıya gelinir ki, Ovanın böyle bir zenginliğe sahip olması önemini bir kat daha artırmaktadır.
Eski Elbistan Ovasında son araştırmalara görebilinen 31adet civarında höyük tespit edilmiş olup, bunlar şu isimlerle günümüze gelmiştir. Özellikle Hititler ile Kumagenlerin devrine ait olan
1-Karaelbistan (yani eski Elbistan), 2-İzkaftil (İğde) 3-Kara-Öyük (Karahüyük), 4-Çavlı-Han (Çoğulhan), 5-Tel-Afşin-Tıl-Afşin (höyüklü), 6-Til (Akbayır), 7-Yarbus (Afşin), 8-Hunu (Arıtaş), 9-Lorşun (Altunelma), 10-Tantaris (Tanır), 11-Evzaniye (Ozanöyük-Doğan), 12-Tedevin Höyük (Arıstıl-Bakraç), 13-Karagöz Vezir Höyüğü, 14-Kaşanlı, 15-Malap (Bakış), 16-Sevdilli, Kabaağaç 17-Emirli Karadağ, 18- Atlas Höyüğü 19-Deveboynu Höyüğü, 20-Kuşkayası Höyüğü, 21-Celeği(Ekinöz) Höyüğü 22- Marabuz (Dağlıca) Höyüğü 23-Alçiçek Höyüğü, 24-Ağcaşar Höyük, 25- Kalfa Pınar(Zillihan) Höyüğü, 26-Nurhak Höyüğü, 27-Nurhakhan Tepesi Höyüğü, 28-Nurhak Karaçar (Kumaş Kayası) Höyüğü -1 29-Nurhak Karaçar (Kumaş Kayası) Höyüğü-2, 30-Tatlar Höyük, 31-Tekerek Höyük. höyükleri gibi büyük harabeler başta gelmek üzere, birçok küçük höyük ihtiva eden Elbistan Ovasının eski çağda birçok şehir ve kasaba ile süslenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Fakat eski çağda bu bölgenin en meşhur ve en büyük şehri, bugün Afşin adı ile teşkil edilen ilçenin merkezi olan Efsus 'un bulunduğu mevkide enkazı bulunan Arabisusşehri idi. Diğer höyüklerin üzerinde de bir takım köycükve kasabacıklar bulunmaktadır. Bu höyüklerin her biri bir çay bükündedir. Kara- Elbistan, Ceyhan ırmağının, Kara-Öyük ile Lorşunhöyüğü Hurman çay'ın yaptığı büyük yayların merkezindedir. Bizde bu yaylara, yani çay büküntülerine (Bük) derler. Büklerin üç başı su ile çevrili olduğu için toprağı nemlidir ve verimlidir. Buralara ilk gelenler büklere yerleşmişlerdir. Bükün karaya bağlı tarafını da kanalla keserek bükü ada haline getirmişlerdir. Seyyar köprülerde kurarak, kendilerini savunacak bir yurt haline getirmişlerdir. Sonunda bu büklerin etrafında surlar içine kaleler getirmişlerdir. Bu günkü Elbistan da Küçük Ceyhan (şehrin merkezinden geçen Küçük Ceyhan maalesef 1986 yılında kapatılmıştır) denilen Çayın sonradan açılmasıyla bir ada haline gelmiştir.