İktidarlar, şahıslar, partiler gelip geçicidir. Bu gün iktidarda Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan var. Yarın kimin iktidara geleceğini ise bir tek Allah bilir.
ABD Suriye ve Irak’ta bize karşı örtülü bir savaş veriyor. PKK bölücü terör örgütünün uzantısı olan PYD’ye 3000 Tır silah malzemesi verdi. Bunu da bizim gözümüzün içine baka baka yaptı. Bu silahların bize çevrileceğini hepimiz adımız gibi biliyoruz.
İşbaşındaki iktidarda bunun farkında. Yıllardır hükümetin temsilcileri ABD’li yetkililere sizin yaptığınız dostluk değildir diye de ifade ediyorlar.
Türkiye, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK eliyle bir Kürt devleti kurmak istediğini çok iyi bildiği için Fırat Kalkanı Operasyonu yaptı. Bu yetmeyince de Astana süreci dediğimiz atılımı Rusya, İran, Suriye, Muhalifler ile birlikte başlattı ve başarılı bir şekilde Suriye’de güvenli bölgeler oluşturuluyor.
Kaderin cilvesine bakınız şimdi. Türkiye İdlip için askerini Suriye sınırına soktuğu gün ABD vize olayını gündeme getirdi.
ABD’nin Vize konusu ile ilgili yaptığı açıklamalara kargalar bile güler. Türkiye buna anında cevap verdi.
Türkiye’de Sayın Erdoğan düşmanları hemen ABD’nin vizeleri askıya almasından medet umarak, Türkiye’nin ekonomisi v.s. gibi felaket tellallığına başladılar. Doların kısa süreli yükselişinden kendilerine fayda çıkararak işi Türkiye’ye ihanete kadar götürdüler.
Yapmayın. Sayın Erdoğan bu gün var, yarın yok. İki dönemle sınırlandırılmış bir sistem diktatör çıkartmaz.
Ak Parti’yi sevmeyebilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan nefret edebilirsiniz.
Ama bu nefretiniz, ülkeye ihanet düzeyine gelmesin.
Bu konuda, Sözcü gazetesinde yazan Soner Yalçın 12 Ekim günkü yazısında; "(...)Evet, Erdoğan'ın dış politikası büyük hataydı. Türkiye'ye büyük zararı oldu. Ama. Bugün realite Erdoğan'ı; Rusya, İran, Suriye ile aynı masaya oturtuyor. Bu masaya gözümüzü kapatabilir miyiz? Bu dış politik gelişmeyi görmezden gelip aynı sözleri-yazıları tekrarlamayı mı sürdürmek lazım?
Bozan bozduğunu toparlamaya çalışıyorsa aynı sözleri tekrarlamanın kime yararı/faydası var? “Hangi nedenle olursa olsun” bugün emperyalizm ile Erdoğan karşı karşıya geliyor ise, bu politik gelişme suskunlukla karşılanabilir mi? Ne yani, “yenilgicilikten” medet mi umacağız? Hayır. Mevzubahis olan Erdoğan değil, Türkiye'dir!
Olaylara tek açıdan bakan “at gözlüğü” yanıltıcıdır…
Her yeni oluşan siyasal durumda yeni strateji yaratmak zorundayız. “Erdoğan mecbur kaldı” vs. cümleleri kurmak strateji olabilir mi? Erdoğan'ı emperyalizme doğru iteklemek ülkeye ne kazandırır?” diyerek Erdoğan düşmanlığının Türkiye’ye ihanet düzeyine gelmemesi gerektiğini vurguluyor.
ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI İHANET DÜZEYİNE GELMEMELİDİR
Türkiye’de öyle ya da böyle, vatandaşların tercihi ile Cumhurbaşkanı seçilmiş bir isim o makamda oturuyor.
Yaptıklarından memnun olmayabilirsiniz. Hizmetlerinden bir çoğuna karşı çıkabilirsiniz. Bu ülkede demokrasi vardır. 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Seçmen memnun olmaz ise başka bir ismi Cumhurbaşkanı seçer.
ABD ve Emperyal güçler Türkiye’nin büyümesinden rahatsızdır. Türkiye’ye yeni bir istikamet ve hedef çizen milletin önünü açan, millete yeni ufuklar gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan rahatsızlar.
Çünkü Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de kendilerinin kurduğu sisteme çomak sokan, bu böyle olmamalıdır diyen bir lider var ortada.
BM’de dünya beşten büyüktür diyen, emperyalist ülkelerin tekerine çomak sokan bir lider ve bir ülke vardır. Onların kaygıları sömürdükleri Türkiye elden kaçıyor.
Peki, bizdekilere ne oluyor?
Dostlar, burada diz çöktürülmek istenen Erdoğan falan değildir. Burada diz çöktürülmek istenen Türkiye ve Türk Milletidir.
Erdoğan düşmanlığı ülkemize ihanet düzeyine çıkmasın, çıkartılmasın. Bu ülkede 15 Temmuz hain darbe girişiminden ders almadık mı? Bu Türkiye’yi iç savaşa sokmak değil de neydi?
Hainlere fırsat vermeyelim.