ERMENİ MESELESİ VE TEHCİR KANUNU

.

Her yıl 24 Nisan günü gelmeden birkaç gün öncesinde, ABD Başkanının Ermeni Meselesi ile ilgili söyleyeceği “TEK KELİME” maalesef ki ülke gündemine oturur.  Ne diyecek? Soykırım mı diyecek yoksa talihsizlik mi?  Gün gelir ve ABD Başkanı, devrin konjektörüne uygun bir kelime seçer ve kullanır. Bazen Türkiye hayal kırıklığına uğrar bazen de Ermeni Diasporası! Netice itibariyle derin bir tarihi mevzu onursuz, omurgasız politikanın dişlileri arasında gelecek 24 Nisan’a kadar rafa kaldırılır.

Sahi Nedir Bu Ermeni Meselesi?

İslam’ın kabulünden sonra Türkler ile Ermenilerin ilk karşılaşmaları, Çağrı Bey’in 1016-1021 yılları arsında Anadolu’ya ya yaptığı sefer sırasında olmuştur. Keşif amaçlı bu seferden yarım asır sonra Sultan Alparslan’ın Kars ve Ani bölgelerini fethiyle Türkler, bölgeye hâkim Ermeni ve Gürcülere karşı üstünlük sağlamışlardı. ( Teferruatlı Bilgi İçin: Türklerin Kültür Kökenleri ve Etnik Yapısı)

Bir sonraki mühim hadise ise İstanbul’un Fethi ve akabinde yaşanmıştır. Gregoryen Ermenileri, dağlı, köylü bir başka ifade barbar olarak gören, mezhebinden dolayı Bizans tarafından, Konstantiniyye’ye dahi girmelerine izin verilmeyen Ermeniler ile Türklerin ittifakı olarak karşımıza çıkmaktadır. Mezhep farklılığından dolayı büyükşehirlere yerleşmelerine izin verilmeyen Ermeniler, Sultan II. Mehmet’in Bizans üzerine yürüdüğü zaman Bizans’a yardım etmemişlerdi.  Hatta bazı rivayetlere göre Ermeni ustalar Osmanlı ordusuna yardım etmişti. Bizans’ın yıkılmasının ardından Sultan II. Mehmet, Ermenileri İstanbul’a davet etmiş ve Ermeni Patrikliği’nin kurulmasını sağlamıştı. ( Teferruatlı Bilgi İçin: Bizans’ta Çanlar Sustu-1453)

İstanbul’un Fethinden sonra Türkler ile Ermeniler arasında sıkı bir muhabbet bağı gelişmişti. Uzun yıllar Osmanlı şehirlerinde birlikte yaşayan, devlet kademelerinde görev alan Ermeniler, Türkler tarafından Millet-i Sadıka olarak kabul edilmiştir. Bu süreçte Ermeniler ile Türkler arasında etnik yahut dini temelli bir sorun yaşanmamış, yaşanan adi adli vakalar ise mahkemelerce çözümlenmişti. Bu süreç devletin son asrına kadar da bu şekilde devam etmişti.

1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile durumlar değişti. Milleti Sadıka, Osmanlı vatandaşı olmanın tüm faydalarını diğer azınlıklardan fazlasıyla görmesine rağmen, özellikle Ermeni Kilisesi’nin kışkırtmalarıyla etnik ve dinsel farklılıkları ileri sürerek, asırlardır süren barış ortamını bozmaya başladı. Ortodoks Ermeniler ve Katolik Ermeniler Rusya ve Batılı Devletlerin, Osmanlı parçalamak adına kullanacakları etkin silahlardan biri olmaya rıza gösterdiler. Özellikle tarihi emellerini gerçekleştirmek isteyen Rusya, Balkanlarda Rum, Sırp, Karadağ, Rumen ve Bulgar topluluklarını, Anadolu’da ve Kafakaslar’da da Ermenileri, Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmayı başardı. Ermeniler, Rumların, Sırpların ve diğer Balkan topluluklarının başarılarını gördüklerinde kendileri de Rusya’nın ve Avrupalı büyük devletlerin desteğiyle Osmanlı’dan ayrı bağımsız, büyük bir Ermeni Devleti kurabileceklerini hesap ederek,  çeşitli isyanlar çıkardılar.

Ermeniler, çeşitli komiteler ve çeteler kurarak Anadolu’da isyan faaliyetlerine başladılar.  1877 yılında İsviçre’nin Cenevre Kentinde Rus uyruklu Avedis Nazarbekyan tarafından kurulan Hınçak (Çan Sesi) örgütü, Anadolu’da Ermenileri kışkırtmak için çok çaba sarf etti. Trabzon’daki İngiliz Konsolosu, Sir Currie’nin amirlerine yazdığı raporda, “ Hınçakların, halklarının rahat içerisinde yaşamasına rağmen Ermenilerle Türkleri birbirlerine düşürdüğünü ve Ermenilerin hayatlarını yaşanmaz hale getirdiklerini” belirtiyor.

Hınçak Örgütü gibi bir süre sonra Kafkaslarda (Tifliste) , Avrupalı devletlerin ve Rusya’nın desteğiyle kurulan Taşnaksutyun Örgütü de Anadolu’da Türklere karşı terör faaliyetlerinde bulunmaya başlamıştır. Ermeni örgütleri hakkında Robert College Müdürü Dr. Hamlin’in Boston’daki bir dergiye gönderdiği bir makalede “ Rus altını ve zekâsıyla idare ediliyor.” İfadesi Ermeni Meselesi’nin temelindeki sebepleri gösteriyor.

Ermeniler, kendilerini kullanan Batılı Devletler ve özellikle Rusya ve Fransa’nın müdahalesiyle Anadolu’da çeşitli isyanlar çıkardılar. İlk olarak  Sason, Erzurum, Van ve Zeytun gibi yerlerde çıkarılan isyanlar uzun yıllar devam etti. Hatta Ermeniler, 1905 yılında Avrupalı dostlarının desteğiyle Sultan II. Abdülhamid’e suikast girişiminde bulundular. Tüm bunlara rağmen Osmanlı Devleti, Ermenilere karşı hukuk çerçevesinde davranmaya devam etti. O günün şartlarında bir azınlık grubunun devletin (padişahına ve halifesine) kralına yahut idarecisine suikast yapmaya çalışması halinde başlarına nelerin gelebileceğini, Ruslar’ın Polonya’da yaptıklarıyla kıyas edebilirsiniz.

Tehcir Kanunu

Oysaki Türkler, Ermenilere tüm bunlara rağmen sabırla yaklaşmışlardır. Fakat I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve genel seferliğin ilanından sonra Türk ordusunun cepheye gitmesini fırsat bilen Ermeni Çeteler, Müslüman Türk halkına her türlü zulmü reva görmekten geri kalmamışlardır. Mesela Van, Erzurum, Kars, Ağrı ve Iğdır’da insanlığa sığmayacak katliamlar yapmışlardır. İtilaf Devletleri’nin 18 Mart 1915’te Çanakkale’ye geldiklerinde İtilaf Donanmasının Doğu Akdeniz komutanının emirleri doğrultusunda Kozan ve Zeytun Ermenileri isyana kalkışıp Türk halkını katletmiştir. Bu ve benzeri olaylar devam ederken Osmanlı Devleti, 24 Nisan 1915’te savaş şartlarını da  hatırlatarak, düşman ile işbirliği yapan, isyan, eşkıyalık ve katliam gibi suç işleyen grup, cemaat yahut yapının yer değiştirmesini ön gören Tehcir Kanunu çıkarmış ve 17 Mayıs 1915’te uygulamaya koymuştur. Tehcir Kanunu’nda tek kelime dahi Ermeni kelimesi geçmemekle birlikte bahsi geçen olay ve durumlarda Ermeniler önde olduğu için, sanki kanun Ermenilere özel çıkarılmış gibi algılanmıştır.

Değerli okurlar, meselenin bir köşe yazısı ile bitirilmesi elbette mümkün değildir. Dolayısıyla konuya ilişkin fikirlerimizi, Milli Mücadele Dönemi Ermeni Meselesi’ni, ASALA ve PKK kardeşliğini ve daha birçok konuyu belgeleriyle ele aldığımız Türkiye’nin Derin Tarihi adlı kitabımızı ve yine Tehcir Kanunun dışında kalan ve bugün yeniden ortaya çıkan ve HDP ve PKK’ya hizmet eden Ermenilerin anlatıldığı Teşkilat-ı Mahsusa Uyanıyor adlı kitabımızı okumanızı tavsiye ederim…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri