Bu konuyu çoktandır yazmak istiyordum... Ama son günlerde şehirde art arda yaşanan ölümlü trafik kazalarından sonra değinmek ve bir şeyler söylemek şart oldu.
Bildiğimiz gibi ülkemizde yaşanan trafik kazalarının yüzde 85’i insan kaynaklı.
Yani sürücü ve yayaların neden olduğu kazalar. Trafik kazalarına her gün kurban verdiğimiz onlarca insanı ve kazalara neden olan yüzde 85’lik insan hatasını göz önüne aldığımızda korkunç gerçekle yüzleşiyoruz aslında. Her yıl terörden kaybettiğimiz insan sayısının kaç mislini trafik kazalarına kurban veriyoruz dersiniz??
Yıllık ortalama tamı tamına 10 bin kişi!!
***
Kahramanmaraş’ta da şehir içinde son günlerde dikkat çeken bir çok ölümlü kaza meydana geldi. Ve hepsinde de maalesef yine insan hatası söz konusu. Zaman zaman televizyonlarda, kameralara takılan kazalar gösterilir. Bakıyoruz ki hemen hepsinde kural ihlali ve yine aynı konudan kaynaklı aşırı hız söz konusu.
Birkaç ay önce Maraş Emniyeti şehir içindeki trafiğin düzenlemesi için bazı tedbirler almıştı. Konvoylara getirilen araç sınırlaması ve şehir içi dolmuşlarını denetleyen sivil ekipler… Anlaşılıyor ki yeterli değil. Asla da olmayacak. Aslına bakarsak bu sorun sadece Kahramanmaraş’ın sorunu da değil.
Artırılan cezalar bile kuralları ihlal edenleri caydırmaya yetmiyor. İnsanlar direksiyon başına geçtiklerinde sanki insanlıklarını kaybedip araçlarla bütünleşiyorlar.
***
Ben konuya bir kültür meselesi olarak bakıyorum.
Üç dört ay önceydi: Bir dolmuş durağının giriş tarafına yakın bir yere aracımı park edip, noterde olan işimi halledip geri döndüm. Ama bir türlü çıkamıyorum. Dolmuşlar ve halk otobüsleri arka arkaya durağa giriş yapıyor, ben arada sıkıştım kaldım. Bir ara bir otobüs duraksayacak gibi yaptı, ben; bana yol vereceğini düşünüp çıkmak istedim. Otobüs de hareket etti... Tabi sinirlendim doğal olarak! Otobüse doğru kızgın kızgın baktım. Otobüsün açık haldeki orta kapısında duran ve “muavin” olduğunu tahmin ettiğim tipi kayık, hayattan bıkmış görüntüsü veren adamın “ne bahiiiinn lann” dediğini ağız hareketlerinden anladım zaten.
“Oğlum Veli sinirlerini hakim ol, durduğun yerde bir kamyon da sopa yersin şimdi” dedim kendi kendime, yutkundum kaldım ve bitmeyen otobüs ve dolmuş kuyruğunun bitmesini bekledim.
***
Yine bir gün Bayındırlık Müdürlüğü’nün önündeki dolmuş durağında bekliyorum. Beklediğim dolmuş geldi ta en arkaya durdu. Ön taraf boş, ama öndeki dolmuşlar ilerlemediği için kuyruk uzayıp gidiyor. Baktım dolmuş bana uzak, “bari ben ilerleyip bineyim” dedim. Tabi bu arada süresi doldu ve dolmuş da hareket etti. Beni görünce ikinci şeritte durdu. Tam ben dolmuşa giderken birinci şeritteki dolmuş da hareket etmez mi. Hemen o dolmuşu yumrukladım, bağırdım “hoop” diye. Öyle yapmasam hareket eden dolmuşla bineceğim dolmuşun arasında kıyma olacaktım Allah korusun.
Şimdi neden bu meseleye biraz da “kültür meselesi” olarak baktığımı anladınız mı?
Ha, bu arada “Trafikte Sorumluluk Hareketi” projesi kapsamında Türkiye’yi dolaşan “Güvenli Taşıt Tırı” Kahramanmaraş’a da geliyormuş! Umarım birkaç kişi bile olsa faydalanır ve bir eğitim almış olur. Bir trafik teröristi yollardan eksilse bir can kurtulsa fena mı!?
Ve umarım mübarek Ramazan ayı vesilesi ile oruçlu insanların araç kullanmasından dolayı artan tansiyonun etkisiyle kazalar artmaz.
***
Gelelim yazı başlığındaki “Eşşekler ve Trafik Işıkları”na:
İnternet ortamında dolaşırken çok ilgimi çeken bir resme rastladım: Resimde bir caddenin ortasında ışıklarda bekleyen iki adet eşek görülüyordu. Resim elbette bir montaj veya photoshop ürünü olabilir. Ama bana göre çok anlam ifade ediyor. Hele adlarına “insan” denen, trafik kurallarını hiçe sayan “sözümona” sürücülerin bolca olduğu bir şehirde yaşayınca...
Hatta bu tür resimler belli başlı kavşaklara asılmalı ki trafik kurallarına uymayanlar bakıp utanmalı!
***
Bakın trafik ışıklarında bekleyen o hayvancıkları görünce Kahramanmaraş trafiğinde karşılaştığımız neleri hatırladım:
Herkes kırmızı ışıkta durup yeşilin yanmasını beklerken hiç yavaşlama gereği bile duymadan kırmızıda geçenleri…
Kırmızı ışıkta beklerken kendisinin daha erken gideceğini düşünüp, ışığı göremeyecek şekilde ilerde bekleyip, sonra da yeşil yandığı halde ışığı göremediği için gitmeyenleri…
Kırmızı ışıkta beklerken daha sarı bile yanmadan ilerdekine “yürü” diye kornaya asılanları…
Konvoylarda sıra halinde seyrederken herkes salak, en uyanık kendisiymiş gibi öne geçmeye çalışanları…
Kavşaklarda sola döneceği halde en sağa yanaşıp sonra da eliyle işaret yaparak müsade isteyenleri…
Sağa iki sıralı araç parkı olduğu halde üçüncü sıraya araç park edip dörtlüleri yakarak gidip, saatlerce gelmeyenleri…
Yolları babalarının malıymış gibi kullanan, olup olmadık yerde aniden duran ve sinyal bile vermeden aniden çıkış yapan bazı dolmuş sürücülerini…
Otomobillerin orijinal egzozlarını değiştirerek, görgüsüzce hayvan gibi böğürttürenleri…
Uzun farların sadece karşıdan gelirken kapatıldığını zannedip, takip yaparken aynalardan insanın gözüne gözüne sokanları..
Önde seyrederken sinyal vermeden aniden dönüş yapanları…
Yol ortasında “Hadi gel de vur, vurabiliyorsan…” dercesine insanın gözüne baka baka karşıdan karşıya geçen yayaları…
Aracın camını açarak ağzından çıkardığı “ot” denen pisliği arkadaki aracın üzerine düşüp düşmeyeceğini düşünmeden rast gele atanları…
***
Yeter bu kadar sanırım. Benim unuttuğum, veyahut trafikte sizin karşılaştığınız daha başka buna benzer olumsuz durumlar olursa siz de ışıklarda bekleyen o eşekleri hatırlarsınız artık!…
Sevgiyle kalın.