Halk arasında bazı alışkanlıklar ve davranışlar, tıbbî anlamda karşılığı olmasa da “hastalık” olarak adlandırılır.
Bu bazen olumlu anlamda bir tutkuyu ifade etmek için (Örneğin; “Veli Bey tam bir Diriliş hastası”) kullanılır; bazen de olumsuz anlamda, yani tasvip edilmeyen davranışlardaki ısrarı anlatmak için (Örneğin; “Adam ruh hastası..!”) kullanılır.
Bu yazımda “ikinci gruptakiler”den örnekler bulacaksınız.
***
Facebook ve etiketleme…
Facebook, insanların olumlu-olumsuz anlamda birbirlerine mesajlarını ilettikleri masrafsız ve sanal bir elçi…
Bir olay, ya da durum karşısında tepkilerini ortaya koydukları, bazen eteklerindeki taşı döktükleri sosyal meydan…
Kimilerinin kendi reklamını özgürce yaptığı, egosunu tatmin ettiği uçsuz bucaksız bir duvar…
Kimilerinin de aldığı nefesi, yediği lokmayı, kıldığı namazı, tuttuğu orucu bile (Haşa sanki melekler günahları-sevapları “face”den takip ediyor!!) paylaştığı devasa bir görgüsüzlük arenası…
Çoğaltılabilir!
***
Ama benim derdim bunların hiç biri değil!
Etiketçiler…
En başta belirteyim: Olumlu anlamda, rıza gözetilerek ortak noktaların öne çıktığı alakalı etiketlemelere karşı değilim.
Burada anlaşalım!
Fakat;
Bu konunun laftan anlamaz, halden bilmez, dikkatsiz öyle hastaları var ki.
Sabah kalkıyorsun, bir de bakmışsın birileri etiketlemiş. Üstelik bir sürü beğeni ve yorum bile almış.
Sonra uğraş dur...
“Falanca kişi etiketlenmiş olduğun bilmem neye ifade bıraktı, falanca yorum yaptı, filanca beğendi…”
Son çare etiketi kaldırmak..!
***
Bir bakıyorsun, yıllar önce paylaştığın bir fotoğrafı işgüzarın biri etiketlemiş...
Ya muhterem; niye yapıyorsun bunu? Tamam, sen istiyorsun da, belki ben o fotoğraftaki kişi ile kavgalıyım ve artık hatırlamak istemiyorum!..
Belki o anki ruh halim bunu kaldıracak durumda değil. Belki o paylaşımdan artık utanç duyuyorum!
Neden düşünme yetini kullanmıyorsun?
***
Biri, bir yerlere şirin görünmek için tutmuş siyasi bir paylaşım yapmış, seni de etiketlemiş...
Bunun adı başkasının üzerinden siyasi rant devşirme değil midir?
Bunun adı kul hakkı değil midir?
***
Biri, gitmiş eşi ve çocukları ile yemek yemiş, fotoğraf çektirmiş, paylaşmış ve seni de etiketlemiş. Gel de çıldırma…
Ya arkadaş git görgüsüzlüğünü ötede yap. Beni niye ortak ediyorsun?
***
Bir köşe yazısıdır, haberdir, capstir, videodur, fotoğraftır… Adam tutmuş seni etiketlemiş. Ya muhterem belki ben o paylaşımın amacına hizmet etmek istemiyorum. Belki dünya görüşüme ters…
Hem, “profil”ine güvenmiyorsun niye paylaşıyorsun, güveniyorsan niye etiketleme yapıyorsun?
***
Geçenlerde denk geldi. Sevdiğim de bir insan Allah var. Tutmuş “Maraş Olayları”nın yıl dönümü ile alakalı bir metin paylaşmış. Maraş Olayları’nı da “Maraş Katliamı” olarak yazmış. “Yazmış” diyorum çünkü; burada bilerek ve isteyerek kötü bir niyet olduğu kanısında değilim. Ama, arkadaşım kime hizmet ettiğinin farkında değil.
Daha vahimi ise kentin en önde gelen siyasilerinin hepsini de etiketlemiş!!
Gel de işin içinden çık şimdi.
Sevgili kardeşim; mesaj vereceksen doğru ver. Ama hem yanlış verip hem de etiketleme yaparak niye memlekette saygınlığı olan kişileri “zor durum”da bırakıyorsun?
Bak, o kişileri yanlışına ortak ediyorsun. Geçmişte yaşanmış nahoş olaylara “katliam” dedirtmiş oluyorsun. En azından etiketleme yapmasan bunlar olmayacak.
***
Hasılı, bu konu tam bir hastalık ve sosyal medyanın kanayan yarası.
Her gün birçok kişinin bu konudan muzdarip olduğunu, sık sık yapılan “isyan” paylaşımlarından görüyoruz.
Umarım bu yazıyı “onlar”dan en azından birkaçı okur!!
Hoşçakalın…