Dil; bir milleti millet yapan en büyük değerdir. Dilini kaybeden hürriyetini kaybeder.
Evliya Çelebi, Türk edebiyatının gezi türündeki ilk ve en önemli eseri olarak adlandırılan, "Seyahatname" adlı kitabın yazarı, ünlü Türk gezgin. 42 yıl boyunca yaptığı seyahatleri 10 cilt olan Seyahatname eserinde ele almıştır. Gittiği yerlerin gündelik yaşamını, çarşı, Pazar mahalle ortamlarını, su, çeşme mescit, medrese, mektep yapılarını öncelikle tanıtan Evliya Çelebi, yerel adetleri, düğün, eğlence, bayram geleneklerini de anlatır. Diğer yandan, Anadolu ve İstanbul Türkçesinin en zengin kaynağı olan eserinde bugün kullanılmayan ya da bugün ki biçimden farklı yüzlerce sözcük vardır. Türklerle ilgili bizim coğrafyamız da bugün kullanılmayan bir takım sözcükleri ve deyimleri hatırlatmak istedim.
Aksu’nun bir tarafı Maraş, diğer tarafı Antep’dir. Arada Şîr Dağı vardır. Bu silsile tâ Arafat’ta son bulan yüksek bir dağdır. Bu dağ ve beldelerde cümle Türkmen kavimi yaşar. Lisanları da kendileri gibi Buhara illerinden gelmedir. Bütün Türkler on iki çeşit lisan üzere konuşurlar. Bu kavim, iptida Mâveraünnehri’den çıkıp Danişmendi, Akkoyunlu, Selçuk namlarıyla ayrı ayrı bu Rum(Anadolu) diyarına ayak basıp her biri birer diyarı istila etmişlerdir. Çeşit çeşit lehçeleri vardır. Türkmen lisanı Tatarcadan ayrıdır.
Türkmen lisanında : Sayılar bildiğimiz gibi bir iki üç…tür. Ama deyimleri aşağıda yazılmıştır.
Acarlı: yeni, arvana: dişi deve, dar çıkma: daralma, kançeri yeliğan be? : nereye gidersin bire?, kömeç: ekmek, lavaşa: ekmek, Pişi: ekmek
Kız ve kadın isimleri:
Zahrufa, Çekdem, Mavezniye, Âşide, Cam, Câmeb, Gülhân, Gülfâm, Susâm, Canzâr, Deldelzâr, Cubâr(Cevbâr), Hümâ, Âsida,(Âseyda), Âbişa, Hücân, Hündî, Döndî (Dödü).
Cariye isimleri:
Yumlak, Dolmak, Penpe, Erise, Nârene, Nârice, Dehân, Sühân, Minşe, Varka,
Türkmen kul(köle) isimleri:
Masmâr, Yoz, Ulud, Bozuklu (Bozoklu), Yaşar, Yasar, Kahud, Kahraman,
Türkmen erkek isimleri:
Elemşah, Kılıç Alp, Diş Budak, Korkud, Boğa Alp, Masladin, Yezid, Mezid, Müzüd, Merdan, Seyfâli,
Türkmen kabilelerinin isimleri:
Zülkadiriye, Karakeçili, Döblü, Akkoyunlu, Memsaplı, Pehlivanlı, Kaçarlı, Dölek, Yuvacık, Keçeli, Avşarlı, Avcılar, Dedeler, Torunlar,
Bunlar cümle yek- dil(dilleri gönülleri bir) kabileler sayılır. Arapğir ile Divriği arasında Sarı Keçili (Sarıçiçek) dağında yaylarlar.
Diğer ıstılahlar (sözler deyimler)
Ballığare: markop
Kekremsi: şarap
Dutuk: duvak
Helat: hil’at
Çögeldim: kocadım
Yağaz ancılayan düz naçar: bu kere şöyle yap dülgert.
Karanda şarlı: taşrada şehirli
Kekremsi hür poldadır: şarap içerler
Irmağa çimge uşak: suya girermisin oğlan
Nâşı avanla helesi miydin he mi?: bilmediğin adamla şöyleşirmiydin?
Uşak:oğlan
Ayne dâmının farkı maslıkıdır: Caminin imam-ı kebiridir.
Şu kişi: o kişi
Hâm halet: çerşi sevabı
Şarkdı: şehirli oldu.
Çendi,: makas
Emcek: meme
Damdazlak: çırçıplak
Damda bana: çadırda bana
Uyana mı diyek be uşak?. Benzeye mi dersin be oğlan?
Gasl u gaşlı gaza hür poldadır: kinli kibirli şehre gelir kahve içerler
Alat samat: tiz koruca
Şu çili: şu murdarı
Belki dehleye kek yerden: belki gözde uzak yerden
El bizi de danlıyalar kişi: Halk bizi acepleye adam
Göğü: ayna
Gökçek: güzel
Çalap: Allah
Yalvaç: peygamber
Heykel: tılsım
İne(Ayne): camii
Mezket: mescit
Fakı:imam
Ünlen: müezzin
Kancerin idin?: nerede idin?
Dehle: gözet
Taraş:tazı
Köpler tiken: küçük tazı
Mantıl: pazupent
Sankı:yengi
Çom cemaat:cümle cemaat
Onadım: yuvarlandım
Haşal it: uyuz köpek
Çallağdırır bağrım:oynatır yüreğim
Ttuşum: fikrime geldi.
Bunlar daha nice garip lehçeleri vardır. Birbirlerinin lisanlarını tercüman ile anlarlar. Türk şubelerinin Çağatayca kolu en fasihidir.
Moğol, Boğol, Türk,Kozak, Heşdek, Dağıstan; Lezki, Kumuk, Tatar, Nacara, Nogarî, Orumit, Ulu- Nogay, Kiçi, Nogay, Şaydak – Nogay, Haydak, Bardak, Kırım gibi birçok kavimler hep Türk ve Tatarlardır. Türkmen Al-i Osman dahi onlardandır. Ama Kalmak Tatarı yani Çin, Hatay ve Huten ile Mosko(Rusya) arasında ki karanlık dünya’ya varınca değin yayılmış bu kavim, başka bir Tatarlardır.
On iki “tamı” yani şahları olup on iki adet de lisanları vardır ki birbirlerini anlamayarak gezerler.
(Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C. III,İstanbul, 1314(1898),ss.171-174’ten)