Fikir Süzgeci başlığı altında köşe yazılarımdan derlediğim ve fikir süzgecimden süzdüğüm söz arşivi yazılarımın üçüncüsünü kaleme alıyorum.
İlkinde “Hakikat/Düşünme/Birey/Okuma/Yazma”, ikincisinde “İnanç/Düşünce/Adalet/Demokrasi/İlke/Vicdan” temalarını kaleme aldım.
Üçüncü serisi olan bu yazımda ise Doğru/Yanlış/Bilmek/Öğrenmek/Toplum/Birey/ Soru/Cevap temalarını kaleme aldım.
Doğru/Yanlış;
Doğruların yanlışlanabilir, yanlışların doğrulanabilir olabilme ihtimalini kabul, hakikate giden yolun ilk adımıdır.
***
Yanlışların doğruyu götürmesi geleneği, doğrunun “doğru” olduğu hakikatini unutturuyor. Yanlışın “yanlış” olduğu hakikati gibi.
***
Doğruyu yanlış da ifade etse doğrudur.
Yanlışı doğru da ifade etse yanlıştır.
***
Toptancı bir perspektife sahip olunca, doğruyu muhteva eden yanlışları, muhtevasındaki doğru ile birlikte silmek gibi bir hataya düşüyoruz.
***
Doğrunun yanlışlarını, yanlışın doğrularını görmek/görebilmek elzem olan.
***
Yanlışa yanlış diyebilme erdemini sergileyebilmek ahlakın ilk şartıdır.
***
Eyleme geçmemiş doğrunun, “doğru”ya herhangi bir katkısı yoktur.
***
Kendilerine aktarılanlar haricinde “doğru” olmadığına iman edenler; kendilerinden sonraki kuşaklara, aktardıkları haricinde “doğru” olmadığı bilinci aşılamaya çalışıyor.
***
Acı ama doğruların geç idrak edilmek gibi bir özelliği var.
Bilmek/Öğrenmek;
Öğrenmekten ziyade aktarılanlarla yetinmeye alıştırılmış bir zihin, aktarılanlar haricinde “doğru” olmadığı/olmayacağı hususuna iman etmeye devam edecektir.
***
Bütün öğrenilerin salt okulda edinilenlerle sınırlı olması, ortada ciddi bir eğitim sorunu ile karşı karşıya olduğumuz hakikatinin tezahürüdür.
***
Aktarılanı aktarmak ve biat kültürü üzerine inşa edilmiş bir fikir evrenimiz var. Üzerine koymadan, kendimizden bir şey katmadan, özgün nitelikten yoksun bir aktarma geleneği...
***
Verilenler/aktarılanlar ve aidiyetlerimizin izlerini kendimiz sanmamız en büyük yanılgımız.
***
Türkler olarak sanırım en büyük özelliğimiz; bir konuda, her şeyi bilmenin aksine her konuda çok az şey bilmektir. Ve çok az şey bildiğimiz her şeyi, en iyi bildiğimiz hususunda en ufak bir tereddüdümüz yoktur.
***
Bilmemek mümkün, bilmediğini bilmemek aptallıktır.
Toplum/Birey;
Sürüsüz kalmak mı korkutuyor bizi?
Olmuyor mu bir sürü olmadan?
***
Sürüden ayrılmak isteyenlere saygı duyabilecek bir kültür inşa edemediğimiz için mi bu kadar önemli sürüden olmak?
***
Mahalle baskısı bu topraklarda kadim bir hastalıktır.
***
Mahalleliler arasında mahallesiz olamamak sanırım en önemli eksiğimiz.
***
Klikleşme, ilkel kabile idrakinin tezahürüdür.
****
Toplum “birey”le anlam kazanır. “Birey”siz toplumlar, nicel verilerden ibaret, var olan yoklardır.
Soru/Cevap;
Düşünmekten ve sormaktan korkmayın. Mütemadiyen düşünün, mütemadiyen sorun.
***
Soru medeniyetin temelidir. Her cevap bir soru ile başlar.
***
Doğruya giden yol sorulardan geçer.
***
Arayışın temeli sorudur.
***
Soru anahtardır, yoldur, ışıktır, dönüşümdür, gelişimdir, ilerlemedir, medeniyettir, düşüncedir.
***
Cevabın niteliği, sorunun kalitesindedir.
***
Sorunun olmadığı/yadırgandığı/ötelendiği/baskılandığı bütün oluşumlar bir hiçtir.