Yazı başlığına her vatandaş gibi, göğsümü gere gere "çok şükür kırdık " demeyi çok isterdim. Maalesef fukara sayımız günden güne endişe verici sayıda artmakta, kur-faiz-enflasyon sarmalındaki ülkemizin, kronikleşen işsizlikten sonra en önemli sosyal sorununu teşkil etmektedir.
Burada "işsizlikten sonra en önemli... " sözcüğünü bilerek kullandım. Toplumun ortak aklı ve denge unsuru olarak bildiğimiz, çoğunluğunu esnaf kesiminin oluşturduğu "orta direk" tabir edilen kesimden, son iki yılda işini kaybederek 3,1 milyon kişi de fukara yani yoksullar sınıfına dâhil oldu da onun için. .
Belirli gelir düzeyine alışkın olan orta direk mensuplarının birden bire bir kaç basamak çöküşleri, ağır sosyal problemleri de beraberinde getireceğini not etmek gerekir.
2020 yılında nüfusun %12,2 sini bulan yoksul sayımız, en yüksek oran sayılan 2012 yılının % 12,3’üne ulaşmış bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle 8 yılda yoksullukla mücadele de 2012' lere geri dönmüş olduk.
Merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç'un dediği gibi; Türkiye'ye artık "fukaralık bağdaş kurdu"...
Eskilerin "ğapıya gonacak bi soykâ deel" dediği fukaralık yani yoksulluk; günlük temel ihtiyaçlarının tamamı veya büyük kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmamadır. Mutlak yoksulluk ise, hayatta kalması için mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlardır.
Bütün Dünyaca genel kabul gören Dünya Bankası yoksulluk tarifi ise; 2011 satın alma paritesi rakamıyla kişi başı günlük tüketimi 5.5 $'ın altında olanları "mutlak yoksul " 5.5-11 $ arası tüketimi "kırılgan" günlük 11 $ üzeri tüketim yapanları ise ,
"orta sınıf" olarak tarif etmektedir. Bu tarife göre; kişi başı günlük 45.32 TL,
Aylık 1 360 TL, yılda 16 315 TL 'den az tüketimde bulunanlar mutlak yoksul olarak kabul edilmektedir.
Türkiye de 2017 yılında belli olan, 2018 de iyice hissedilen, 2019- 2020 yılların da döviz kur şokları ve pandemiyle ağırlaşan ekonomik kriz, işsizlik başta olmak üzere, ufak esnaf, sabit gelirliler, emekliler ve çalışanlar üzerinde ekonomik ve sosyal çok ağır tahribatlarına devam ediyor. 2018 yılında yaklaşık 7 milyon olan yoksul sayımız 2020 sonu itibarıyla 10 milyon 200 bine ulaşmıştır.
Peki, nedir bu yoksulluğun nedenleri?
Tüm Dünya sosyal politika uzmanlarınca kabul edilen yoksulluk nedenlerini sıralayacak olursak;
- enflasyon,
- işsizlik,
- gelir dağılımı adaletsizliği,
- vergi adaletsizliği,
- adaletin her kese eşit tecelli etmemesi,
- sosyal ekonomik krizler, göçler,
- yönetimlerin şeffaf olmaması,
- haksız kazanç elde etme,
- yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma,
- kamu imkânlarına herkesin eşit ulaşamaması v.s.
Öyle görünüyor ki, mevcut bütçe imkânlarıyla yoksullukla baş etmemiz imkânsız gibi. Çünkü her yıl katlanarak gelen milyonlarca yoksul ordusu, şimdiye kadar yaptığımız palyatif "pansuman" tedbirlerle ortadan kaldırılacak gibi değil.
Uygulanabilir yeni sosyal ve ekonomik programlar ortaya konmadıkça, yoksulluk kalıcı ve artan oranda yakamızı hiç bırakmayacaktır,
Devletimiz bir an önce bu acı gerçeğiyle yüzleşmeli, yukarıda sıralanan yoksulluk nedenlerinden hangileri kendini ilgilendiriyorsa ona karşı vakit kaybetmeden tedbirler almalıdır.
Şu an "burnundan soluyan " milyonlarca ufak esnaf, tarım sigorta emeklileri, bağ-kur , ssk ve diğer emeklilerin yoksulluk sınıfına dahil olmalarına ramak kaldığını sanırım hatırlatmaya bile gerek yok...