Bir Bakkal dükkanı açarken bile ananızdan emdiğiniz sütün burnunuzdan geldiği bir ülkede, sırf özgür basın varmış desinler diye, hiçbir yasal zorluklara girmeden gazeteci olabilirsiniz.
Nasıl diye soracak olursanız; Savcılığa vereceğiniz bir dilekçe ile bu işi yapmaya başlayabilirsiniz. Kaldı ki internet siteleri ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmadığı için site açarken bu dilekçeye bile gerek yoktur.
Çünkü siz kanuna göre “yok hükmündesiniz!”
Ancak ne zaman ki; yasal olmayan bir haber yaptınız ya da Zülfi yâre dokundunuz o zaman sizin için bazı kanunlar işletilir.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle bu yazıyı kaleme alıyorum.
Malum ülkemizde Olağanüstü hal var. Bu arada internet ile ilgili bir yasa çıksa da iyi olur hani…
Ülkemizde son yıllarda özellikle 1990’lardan sonra gazeteci ya yandaş olacak ya da muhalefet olacak. Böyle bir anlayış gelişti.
Bu anlayış sakat ve ayrıştırıcı bir anlayıştır. Medya yani basın böyle ise vay milletin haline!..
Türkiye’de Asker’e, Polise, kamu kurumlarını eleştirmek ve onlara hakaret etmek özgür basın olarak algılanmaya başlandı. Bu çok sakat ve saçma bir şeydir. Ben bu anlayışa bölücü anlayış diyorum.
12 Eylül dönemi dahil ben gazetecilik yapıyorum. Kimi dönemlerde devlet adına iş yapan ama bize göre yanlış olduğuna inandığımız bu işleri ve bunları yapanları eleştirdik. Eleştirirken kamu görevlisi ile Devlet dediğimiz olguyu da ayrı tutmaya çalıştık. Çünkü bir görevlinin yaptığı hata bütün devlete mal edilemez.
Meslekte 37 yıl oldu. Gazeteciliğin onur ve şerefini hiçbir maddi hesap ile bağdaştırmadım. Rızık farklı bir şey. Allah dilerse oluyor.
İşimi her zaman en iyi bir şekilde yapmaya çalıştım. Bunu yapmaya çalışırken günü birlik hesap içinde olmadım. Dürüst olmanın önemine dikkat çektim. Sonuç ortadadır.
Gazeteci olarak yola çıkan hiçbir kimseyi eleştirmedim. Ancak benden ne yapabiliriz diye sorduklarında da elimden geldiğince öğüt vermeye ve doğru yerde durmaları gerektiğini ifade etmeye çalıştım.
Bu meslek öncelikle; haberi kendi namusu gibi gören ve doğru olarak halka ulaştıranların yapabileceği bir meslektir.
Yalana, dolana, hile ve iftira odaklı gazetecilik yapanları çevremizde görüyoruz. Bu insanların toplumsal itibarları yerlerde sürünmektedir.
Oysa bu işi namuslu yapmaya çalışsalar mutlaka bunun karşılığını alacaklardır.
Yazıyı fazla uzatmadan bir iki anekdot yazıları paylaşmak istedim.
GAZETECİ" KİME DENİR?
Son yılların hararetli tartışma konularından biri de gazeteciliktir. Kimin "GAZETECİ", kimin gazeteci olmadığı, sınandığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Herkes kendine göre "gazeteci tanımı" geliştirmiş durumda!
Kim gazeteci, kim değil (?), sorusunu sorguladığımda, çoğu zaman benim dahi kafam karışıyor. Herkes görmek istediği, işine geldiği pencereden bakıyor.
Gazetecilik mesleğinin eğitimini almış olanlar mı gazeteci?
Sigortası ödenen mi, ücret alan mı, yoksa... mesleki ilkelere özen gösterip, bu işi yapan mı, gazetecidir? Yoksa gazetenin resmi künyesindekiler mi gazetecidir?
Bana göre GAZETECİ:
Haksızlıklar karşısında susmayan, tepki veren gazetecidir.
Farklı düşünenlere söz hakkı veren, gazetecidir.
Uzlaşma zemini ve kültürü oluşturan, gazetecidir.
Güncel olayları evrensel ilkelerle bağdaştıran, yorumlayan gazetecidir.
Hoşgörü ve alçak gönüllülüğü paylaşan, gazetecidir.
Dinleyerek değil de, konuşarak ve kendi fikrini empoze etmeyen gazetecidir.
Eğer, insanların beyinlerine ve kalplerine ulaşıyorsanız, GAZETECİLİK yapıyorsunuz demektir. Kim ne derse desin, gerisi TEFERRUAT'tır
ALİ YILDIZ (ZONGULDAK GAZETECİLER CEMİYETİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI)
**
GAZETECİ KİMDİR
Yurt ve Dünya gündemine ilişkin olaylardan derlenen bilgileri ‘haberleştirilerek’ gazete, televizyon gibi kitle iletişim araçları’nda yayınlanmasında görev alan kişilere ‘Gazeteci’ denilmektedir.
Çeşitli görüşlerin ‘Gazeteci’ tanımı ise şöyledir:
Meydan Larousse’un Tanımı:
“Gazete yayınlayan kimsedir. Gazeteci, çalışan ve işi haber toplamak, yazı yazmak ve çeşitli şekillerde gazetenin hazırlanmasına katkıda bulunan kimsedir.”
Nezih Demirkent’in Tanımı:
“Her eline kalem alan kişi ya da her sarı basın kart sahibi olan gazeteci sayılmayabilir. Yine ‘ben 40 yıldır yazı yazıyorum’ demek ya da bir gazetenin birinci sayfasında imzasını görmek bir insanın gazeteci olması için yeterli değildir.”
Uğur Mumcu’nun Tanımı:
“Gazeteci haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlarına sunan insandır.”
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu( International Federation of Journalist)’nun Tanımı:
“Asli, sürekli ve ücretli işi bir ya da birkaç yazılı veya görsel-işitsel kitle iletişim aracına yazı veya resimle katkıda bulunan, kazancının çoğunu böylece sağlayan kişidir. Gazetelerde ve süreli diğer yayınlarda veya radyo ve televizyondan yayınlamak üzere güncel olayları ve haberleri toplayan, veren, yorumlayan kişidir.”
**
GAZETECİ
Sevgili okurlar,
Şöyle çevrenizi baktığınızda da göreceğiniz gibi bizim meslekle ilgili çok kişi dikkatinizi çekebilir..
Bir kere açık yüreklilikle söyleyelim ki, bu arkadaşların gazetecilik ile uzaktan yakından bir ilgisi yok!
Gazeteci, bizzat mesleği yaşayandır..
Gazeteci, bu işin içindeki insandır..
Yani geçimini bu yoldan sağlayan, bu işi meslek edinendir..
Yani her gördüğünüz fotoğraf makineli kişi, gazeteci değildir..
Asla değildir!..
Bazı büyüklerimiz ‘ gazeteci olunmaz doğulur’ deseler de, gazetecilik o da değildir..
Evet, mesleği sevmek, meslek aşkı çok önemlidir ama, bu işi önce meslek edinmek gerek..
Öyle yandan çarklı, maaşa, yan gelir getirmek, bu işi kanunların boşluğundan yararlanarak yapmakta gazetecilik değildir!..
Bu işi ya okulundan öğreneceksiniz, ya da bu işe çırak olarak başlayarak gereğini yapacaksınız!
Fotoğraf çekmeyi, kamera kullanmayı, haber notları almayı, haber yazmayı, başlık atmayı, alt başlık yazmayı, kısaca haberi çatmayı bileceksiniz..
Sonra, haber ile fotoğrafı buluşturmak, sayfalara taşımak ve paylaşmak, okura sunmak gerek..
Kısacası, bizim mesleğin özünü, bilgilendirmek, haberdar etmek, mevcut kullanılan dile katkı yapmayı kapsar..
Ait olduğun toplumu bilgilendirmenin yolu buradan geçer..
Bu işin kuralları ve kanuni yaptırımları var..
Belçika’da diğer meslekler gibi bizim meslekte, maalesef çok suiistimale uğrayan meslekler arasında yer almaya başladı..
Ortalıkta elinde bir fotoğraf makinesi, elinde bir kamera olan cirit atmaya başladı..
Çat kapı, her yerdeler!..
Üzülerek söylüyorum, elbette bu meslek bizim, başkalarının tekelinde değildir..
Bu mesleği öğrenmek isteyenlere öteden beri yardımcı oluyoruz..
Maalesef, bu yolda bizi de suiistimal edenler oldu, oluyor..
Önce bu mesleğin gereğini yapmak, sonra da mesleki örgütlenmenin gereğini yapmak gerekir..
Sırf bu işi menfaat temin etmek, bir yerlere girebilmek, kendi egosunu tatmin etmek, birilerini ötelemek, imtiyazlı olmak adına yapanlar var!?..
Bunların kim olduğunu söylememe gerek bile yok!..
Kendilerini gazeteci ilan edenlerin, yayın organlarına bakınız, ya da sanal gazetelerine..
Son haftalarda kaç habere yer vermişler?
Söyledikleri ile işleri arasında bir tutarlılık var mı?
Bu haberlerin kaçı, kendi mutfaklarından çıkmış?
Kaç önemli toplantıya tanıklık etmişler?
Bir haber için, olay yerinde ne tür bir özveri göstermişler, haberlerinden belli olur!
Aslında bu kadarını Google dede de söylüyor!
Bilmem kaç milyon okuru olduğunu söyleyene, yani yalana başvuranı, sizi aldatana itibar etmeyiniz!
Bu durumdan sizlerin de sorumluluğunuz var!
Kim bu adamlar?
Nerede çalışıyorlar?
Neden gazetecilik?
Bu konuda bilginiz var mı?
Elinde bir çubuk ve ucunda bir cep telefonu ile ortalıkta gazetecilik satan adama ne buyrulur?
Tekrar ediyorum, bu kişilere sizlerde itibar etmezseniz, bu mesleği gerçekten yapacak olanlara kapı aralarsınız!
Kapınızı her çalana ilan, reklam vermek zorunda değilsiniz..
Sonuçta, dolandırılmanızın zeminini, burada sizler hazırlamış olmuyor musunuz?
O zaman bize gelip mataval okumanın alemi yok!
Lütfen bu işi hakkı ile yapanlar ile yapmayanları, aynı kefeye koymayınız!
Bilmem kimin, gazeteci olmadığını söylemek ve yazmak zorundamıyız?
Evet, piyasada bir suistimal olunca, yazmak zorundayız!
Kısacası, resmi yetkililerimiz, siyasilerimiz, esnafımız, vatandaşlarımız bu sahtekarlara çok dikkat etmeli..
Kendi mesleğini saklayan ve gazeteci kılığına girenler, zaten baştan sahtekar olduğunu beyan ediyor..
Yalan ve riyakarlığı gazetecilik mesleği kabul etmez!
Aslında hiçbir meslek kabul etmez..
Bu tip kişilere neden, zorla itibar kazandırılmak istenir ki?
Bir çıkar,bir menfaat mi söz konusu!?
Lütfen, gazeteciler ile sahtekarları karıştırmayınız!
İşte meydanda dolaşanları bir inceleyelim bakalım:
Hatta dillerine doladıkları ‘etik’ şekilde..
Bakalım kim gazeteci, kim değil!
Ya da kim, ne iş yapıyor ve ne kılığa girmiş?
Unutmayalım ki,
Gazeteci, toplumun içindekidir..
Gazeteci, toplumun gözü, kulağı sesidir..
Gelin bu mesleği gerçekten yapanlara sizlerde yardımcı olunuz, katkı sununuz..
Bu sahtekar, düzenbazlara fırsat vermeyiniz!
Sorunuz, soruşturunuz, hatta polise haber veriniz..
Bu manada İnter-Media Bruxelles Yayınları olarak, bir birlik içinde olmadığımızı, gerektiğinde mesleki kariyeri olanlarla birlik oluşturabileceğimizi, sizlerle paylaşmak isteriz..
Saygılarımla..
Yusuf Cinal
**
Bir ülkede ya da bir şehirde bu işi namusu ile yapmaya çalışanlara sahip çıkılmadığı sürece bu meslek yerlerde sürünmeye mahkûmdur.
Gazeteci üç kuruş para için yalakalık yapıyorsa, gazeteci birinden para almak için birine sallıyorsa onlar gazeteci değildir. Onlar meddah ve tetikçidirler.
Çok şükür, bir 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü daha geride bırakırken, Allah’a şöyle yalvarıyorum: “Allah’ım haram lokmadan sana sığınırım. Hakkım olmayan bir parayı benim boğazımdan geçirme.” Başka söze de gerek yok sanırım…
Bizi bu özel günümüzde arayan, açıklama yayınlayan, bizi hatırlayan bütün dostlara selamlar!...